Riyad Makaev / Doğruhaber
2003’te ABD’nin, Irak’taki sözde kitle imha silahlarını bahane ederek başlattığı işgalin etkileri ve ABD-israil ortak oyunu Irak’ta 10 sene sonra bile halen devam ediyor. ABD’nin bölgede çıkardığı iç çatışmalar sonucu 29 Mart’ta Irak’ın Kerkük kentinde Şii vatandaşların dini merasimlerini yaptığı sırada düzenlenen bombalı saldırıda 5 kişi öldü, 80 kişi yaralandı. 1 Nisan’da ise Tikrit kentinde Emniyet Müdürlüğü binasına düzenlenen saldırıda 42 kişi öldü, 67 kişi yaralandı. Saldırıları üstlenen de olmadı. Bu saldırıları kim yaparsa yapsın sonuçta her gün Irak’ta Müslümanlar ölüyor, fitne büyüyor ve sömürgeciler yavaş yavaş hedeflerine ulaşıyorlar. Irak savaşında 1 milyondan fazla insanın öldüğü belirtiliyor. Ancak, açıklanan resmi rakamlar bir milyonun çok altında. Batı güçleri özellikle ABD ve müttefiki israil bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını ele geçirmiş durumda ve Irak istikrara kavuşursa bu kaynakları kaybedebilir. Dolayısıyla Irak’taki istikrarsızlığı ABD’ye ve israil’e yaramaktadır. israil’in ekonomik istikrarın ve büyük israil devleti kurma hedefleri ve son zamanlarda israil’de yaşanan ekonomik çöküş korkusu Irak petrolleri ve doğalgazı ile desteklenmesi hedeflenmektedir.
“IRAK İSLAM DEVLETİ” ÖRGÜTÜ
Irak’taki İslami örgütlerin çokluğu ve bunlar arasında istenilen kardeşlik ve diyalogun olmaması bölgede daha fazla kargaşaya neden oluyor. Yapılan saldırılar “El-Kaide”ye mal edilmektedir. “El Kaide’nin” Irak kolu olan ‘’Irak İslam Devleti’’ örgütü işgalci ve işbirlikçi güçlere karşı silahlı mücadele veriyor. Siyasi yollarla herhangi faaliyet göstermemektedir.
ANSAR-I SÜNNE ORDUSU ÖRGÜTÜ
Irak’taki önemli Sünni silahlı gruplardan biri. Bağdat’ın işgalinden yaklaşık beş ay sonra kuruldu. Amerikan işgaline ve işbirlikçilere karşı silahlı mücadeleyi benimseyen bazı küçük grupların bir araya gelmesinden oluşuyor. Kimi kaynaklara göre adının “Ansar-ı Sünne Ordusu” olarak konulmasındaki asıl amaç, Mukteda Sadr liderliğindeki ‘Şii’ Mehdi Ordusu’ndan ayrışmak. Hem mezhebi olarak farklı olduklarını göstermek, hem de direnişin ‘Sünni’ kimliği üzerine vurgu yapmak.
IRAK İSLAMİ DİRENİŞ CEPHESİ (CAMİ)
Adından da anlaşılacağı üzere bazı İslamcı grupların ortak çatısı. Kısa adı, örgüt adındaki kelimelerin Arapça baş harflerinden oluşturularak CAMİ olarak tanımlanmış. Bazı gruplar bu isim altında bir araya geldiklerini ilk defa 5 Mayıs 2004’te duyurdu. Örgüt bildirilerinde daha çok Irak’taki Yahudilerin faaliyetleri konusunda halkı uyarıyor. Örgütün askeri kanadının adı “Selahaddin Tugayları” ve “Seyfüllah el Meslul” ve “Şehid Rantisi Tugayları” (Filistin’de İsrail tarafından şehid edilen Hamas lideri Abdülaziz Rantisi’ye atfen). Örgüt şu ana kadar Irak’ta çok sayıda eylemi üstlendi.
TEVHİD VE CİHAD CEMAATİ
Irak’ta adından en fazla bahsedilen örgüt diyebiliriz. Kurucusu Ebu Mus’ab Zerkavi. Ürdünlü, Amman yakınlarındaki Zerka kentinde doğduğu için Arapça “Zerkalı” manasına gelen “Zerkavi” adıyla anıldı. Bugün halen Zerkavi’nin örgütü Irak’ta varlığını sürdürmektedir.
BATILI İSTİHBARAT SERVİSLERİ NE YAPIYOR?
Irak’taki silahlı grupları araştırırken bu örgütlerin kim olduğunu, lider kadrosunu, ideolojik yapısını, örgütler arasındaki ilişki biçimini, aralarındaki ideolojik ayrılıkları, amaçlarını ortaya koymak çok zor. Çünkü şu ana kadar Irak’taki silahlı grupların sayısının 70 üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla bu kadar örgütü bütün boyutlarıyla araştırmak kolay bir iş değil. Sadece bildiğimiz şey, örgütler arasında da ciddi bir şekilde Batılı istihbarat ajanlarının bulunduğunu ve bu örgütlerin bir araya gelmemesinin sebebi yine Batılı istihbaratların olduğudur. Çünkü bu örgütler bir araya gelse ABD ve müttefikleri Irak’ta nefes alamaz.
ÜLKEDE GÜVENSİZLİK, İÇ ÇATIŞMA, RÜŞVET VE AHLAKSIZLIK HAKİM
Irak, dünyanın en çok petrol rezervine sahip olan 4. ülkesidir. Irak, güvensizlik, iç çatışma tehlikesi, bozuk alt yapı, yetersiz enerji kaynakları ve en önemlisi de rüşvet, ahlaksızlık vb. nedenlerinden dolayı yabancı yatırımcılar için çekim merkezi değildir. Irak’ta halkın %20’den fazlası yoksulluk sınırının altında elde ettiği gelirle yaşamaya çalışmaktadır. Irak, halen “sözde” seçimle iş başına gelen bir hükümetle yönetilmektedir. Sözde diyoruz çünkü Irak’ın hiç bir noktasında can güvenliği yoktur. Güvenliğin sağlanamadığı bir ortamda seçmenlerin özgür iradeleriyle, istedikleri aday veya partiye oy vermeleri olası değildir. Irak’ta mevcut olan parlamento, etnik (Arap, Kürt, Türkmen vb.) ve dinsel (Şii Müslüman, Sünni Müslüman, Hıristiyan vb.) olarak bölünmüş bir yapıdadır.
HALK SADDAM DÖNEMİNİ ARAR HALE GELDİ
Irak ekonomisi sadece petrol ve doğal gaz gelirine dayanmaktadır. Saddam Hüseyin döneminde Irak halkının ilaç, temel gıda, su, elektrik gibi zaruri ihtiyaçları karşılanabiliyordu. Can güvenliği bugünkü kadar büyük sorun değildi. 2003’teki ABD işgali sırasında ve sonrasında devam eden iç çatışmalarda, mevcut ekonomik alt yapı tahrip edilmiş, geçen 10 yılda halk ne yazık ki Saddam Hüseyin dönemini arar hale gelmiştir.
MERKEZİ HÜKÜMETİN IRAK GENELİNDE TAM BİR OTORİTESİ YOK
Irak’ta işsizlik, kaçakçılık, adam kaçırma, organ ticareti, bombalama vb. yaygındır. Irak vatandaşı günde ancak bir kaç saat süreyle elektrik enerjisi ile kısıtlı miktarda içme suyundan yararlanabilmektedir. Irak’ta işgal esnasında ve işgalden sonra meydana gelen çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı halen tam olarak bilinmemektedir. Ne kadar Iraklının yaralandığı, ne kadarının aşağılandığı, ne kadarının “tecavüze uğradığı” hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bugün için Irak’ta petrol ve doğalgaz çıkarılabilmekte, Petrol Irak’ın ana geçim kaynağı olmaya devam etmektedir. Ancak, Irak’ta yer altındaki petrolü çıkartacak, işleyecek, satacak ve Irak’ı ayağa kaldıracak “özel sektör” ve devlet gücü yoktur. Merkezi hükümetin Irak genelinde tam bir otoritesi yoktur. Bağdat’taki merkezi hükümet ve dolayısıyla Şiiler ile kuzeydeki Kürtler yabancı petrol firmaları ile ayrı ayrı antlaşmalar yapmaktadır. Saddam zamanında uzun yıllar Irak’ı yönetmiş olan, Bağdat ve çevresinde yerleşmiş bulunan Sünni Arapların petrol gelirlerinden aldıkları pay yok denecek kadar azdır. 2003’ten beri ABD askerlerince öldürülen, yok edilmeye çalışılan Sünni Araplar, bugün ABD’nin Irak’tan gitmesine en çok sevinen taraftır. Irak’ta önceki yıllara göre azalmış olsa da hemen her gün bombalama, adam kaçırma vb. gibi yasa dışı faaliyetler devam etmektedir.
HALK VARLIK İÇİNDE YOKLUK ÇEKİYOR
Bugün Irak halkı çok zor şartlarda yaşamaktadır. Bir istikrarın olmadığı yerde, her gün rastgele saldırıların yaşandığı, mezhepsel, etnik ve siyasi çatışmaların yaşandığı yerde nasıl rahat yaşanabilir ki. “Varlık içinde yokluk çeken” Irak halkı bir de mezhep ve etnik çatışmayla gün geçtikçe daha da içinden çıkılmaz bir duruma doğru itiliyor. Sırtlanlar gibi kendi çıkarları ve tamamen eline düşecek payını düşünen devletler, Irak halkını hiç mi hiç düşünmüyor. Son zamanlarda Irak’taki gelişmeler iyice analiz edilirse İslami örgütlerin saldırıları pek üstlenmedikleri görülür. Ancak Batı medyasında saldırıların ardında Iraklı gruplar olduğu ve olayların veriliş şekli sadece Batının istediği şekilde verilerek gündeme getiriliyor. Hatta Irak’taki örgütler birbirlerine girsinler diye Batılı istihbaratlarca örgütlere bir şekilde istihbarat veriliyor.