DOĞRUHABER / Musa Azak

HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, Rehber TV'de Olcay Ersoy'un sunduğu Rehber'de Gündem programına konuk oldu ve iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"HÜKÜMETİN ÜZERİNDE DURMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ HUSUS EKONOMİDİR"

Ekonomik sorunlar son 3-4 yıldır Türkiye’nin gündeminden düşmediğini belirten Demir, bu ekonomik sorunlarla ilgili bir çıkış beklentisi içinde olduklarını söyledi. Ancak böyle bir sürecin yaşanmadığının, aksine her geçen gün ekonomik durumun daha da kötüleştiğini söyleyen Demir, "Her gün, geçen günü aratır oldu. Enflasyon rakamları, zamlar ortadadır. Hem üretici hem tüketici enflasyon rakamları ortadadır. Toplumun en önemli gündemi ekonomidir. Milletin yaşadığı sıkıntılar, hayat pahalılığı, ödenemeyen faturalar, getirilemeyen ay sonları bunlar önemli sorunlar. Bize göre hükümetin üzerinde durması gereken en önemli husus ekonomidir. Acil eylem planı olarak hükümetin ekonomiyi masaya yatırması lazımdır. İşsizliğe, hayat pahalılığına, gençlere nasıl kapı açacağız bunlar masaya yatırılmalıdır. Yolsuzluklar, yanlış yatırımlar nasıl önlenecek, israfın önü nasıl kesilecek, bunların gündeme alınması lazımdır." dedi.

"HAYAT PAHALILIĞI TÜRKİYE’Yİ DAHA KÖTÜ GÜNLERİN BEKLEDİĞİNİ GÖSTERİYOR"

Demir, "Hükümetin içinde bulunduğu rahatlık çok gariptir. Hakikaten hükümetin ve toplumun gündemi birbirinden çok farklıdır. Bir çözümsüzlük mü, çaresizlik mi var? Ekonomi yönetimi içinden çıkamıyor. Temmuz ayı ile birlikte elektrik ve doğalgaza yapılan astronomik zamlar her şeye yansıdı. Temel gıdadan ulaşıma, sağlığa her şeye yansıdı. Elektrik ve doğalgaz üretimde ana girdi kalemleri olduklarından bunlar zamlanınca enflasyon yükseliyor. Markete gittiğinizde bir hafta öncesinden aldığınız fiyattan ürün alamıyorsunuz. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Hayat pahalılığı, üretimin durma noktasına gelmesi, önümüzdeki süreçte Türkiye’yi daha kötü günlerin beklediğini gösteriyor. Her 4 gençten 3’ünün gelecekten yana hiçbir beklentisi yok. Günlerini bile kurtaramıyorlar. İşe gireceğim, hayatımı kuracağım, hayatımı inşa edeceğim diyemiyorlar. Bizi ürküten budur." diye konuştu.

Türkiye'nin batıya göre en önemli avantajının genç ve dinamik nüfus olduğunu vurgulayan Demir, gençlerin geleceğine yönelik projeler yapılması gerektiğini ancak ekonomi yönetiminin bunu düşünemediğini belirtti.

"HALKIN BELİNİ BÜKEN HAYAT PAHALILIĞINA YÖNELİK BİR ÇALIŞMA YOK"

İşsizlik rakamlarına işaret eden Demir, "Genel işsizlik rakamları yüzde 12-13 olsa da bizi ilgilendiren kısım genç nüfustaki işsizlik rakamlarıdır. Genç nüfusta işsizlik 25-26’larda geziyor. Gençlerimiz ailelerine, kendilerine katkı sağlayamıyor. Bütün bu olumsuzlukları hesaba kattığınızda  her şeyin bir kenara bırakılarak ekonomi yönetiminin ekonomiyi masaya yatırması ve bu krize bir çözüm arayışına girilmesi gerektiğini görüyorsunuz. En çılgın projelerin ekonomiye, istihdama yapılması lazım ki gençler geleceğe ümitle baksın, esnaf gülsün, hayat pahalılığının önüne geçilsin. Hükümetin adım atmaması bizim tuhafımıza gidiyor. Siyaset sahasında hükümetin veya yakın çevrelerin birbiriyle uğraşmaktan milletin ekonomik sorunlarına bakma fırsatı olmuyor. Kendi ikballerine yönelik olağanüstü bir hareketlilik, farklı farklı seçim stratejileri ve projeler masaya yatırılıyor. Ancak halkın belini büken hayat pahalılığına yönelik bir çalışma yok." diye konuştu.

"SON 3 YIL İÇİNDE BÜYÜYEN TEK SEKTÖR FAİZ VE BANKA SEKTÖRÜ OLDU"

Demir, "Girdi maliyetlerinin düşmesi için sektörün önünün açılması, üretime sıfır faizli kredi veya hibelerin önünün açılması gerekir. Hükümetin tek yaptığı şey; insanları faize, krediye muhtaç hale getirmek, kredi kullanmaya teşvik etmektir. Bu kısa vadeli bir çıkış olsa da uzun vadede bir tıkanmadır. Hükümet hibe vereceğine, girdi maliyetlerini düşüreceğine onları kredi kullanmaya zorluyor. Son 3 yıl içinde büyüyen tek sektör faiz ve banka sektörü oldu. Onların dışındaki tüm hizmet sektörleri küçüldü. Ağır bir kriz ortaya çıktı. Faizli finans sektörleri büyüdü. Bu sonuçtan  bile Türkiye’de ciddi bir sıkıntının olduğunu okumak mümkündür. İnsanları borca mahkûm etmek küresel sömürü sisteminin yöntemidir. Türkiye’nin küresel ekonomi politikalarını uygulaması, faize, borsaya yöneltmesi sürdürülebilir bir süreç değildir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin tamamen dışa bağlı olmasına neden olacaktır." diye konuştu.

Demir, "Çarkların dönmesi için girdi maliyetleri önemlidir. Doğalgaz, elektrik, ÖTV ve vergilerin düşürülmesi, faizsiz krediler verilmesi gerekir. Devletin elini taşın altına koyarak asgari ücretten vergi almaması, SSK primlerini düşürerek esnafı eleman almaya teşvik etmesi önemlidir. Bu adımlar atılmadığı müddetçe esnaf rahatlamaz." diye ekledi.

DIŞ ÜLKELERİN FONLADIĞI MEDYA ORGANLARI

Türkiye'deki bazı medya organlarının dış ülkelerden finansal destek almasına tepki gösteren Demir, "Memleketimiz maalesef toplumun büyük kısmının ne olduğunu bilmediği dış menşeli birçok STK’nın, medya kuruluşunun, finans kurumunun ve farklı farklı kuruluşların -tabiri caizse- cennetine dönmüştür. Bu şekilde olmamalıdır. O kadar çok dış odak, büyükelçilik, dış mihrak ve STK Türkiye’de aktif ve o kadar büyük fonlar akıtılıyor ki tüm bunlara bakınca Türkiye’nin sükuneti bulması ve barış içinde yaşamasının imkânsız olduğunu görüyoruz. Dost olmadıkları aşikar olan odakların paraları, stratejileri, onların hesabına çalışan, onlar adına hareket eden, onlar adına saha çalışması yapan STK’lar aramızda çalışıp duruyorlar. Onların projeleri, onların stratejileri toplumumuza empoze ediliyor. Onlardan alınan parayla sahada çalışıyorlar. Biz de diyoruz ki neden toplumumuz huzura kavuşmuyor, halkımızdaki bu olumsuz değişim niye yaşanıyor, gençliğimiz niye bu kadar öz değerlerinden uzaklaşıyor, maneviyatımız niye ayakta kalmıyor, niye aslımızı muhafaza edemiyoruz." diye konuştu.

"BİRER OPERASYON VE ALGI MERKEZLERİ"

Demir, "Bilmek gerekir ki bunlar birer operasyon ve algı merkezidir. Zihinlerin işgal edilmesi, dönüşmesi anlamında operasyon merkezleridir. Bunlardan bazılarına değinelim. ABD’deki bir kuruluşun Türkiye’ye aktardığı devasa paralar var. Avrupa’nın, Almanya’nın, Amerika’nın, Norveç’in, İsveç’in, Danimarka’nın dünya kadar vakfı var. Bizim coğrafyamızla, dinimizle hesabı olan bütün ülkelerin bizim içimizde çalışmaları var. Bunların hepsi art niyetlidir. Bunların hiçbirinin bizim faydamızı düşündüğüne inanmıyoruz." dedi.

"DIŞ FİNANSLARLA DÜŞMANLARIN ELİNİ İÇİMİZDEN ÇEKMEK İÇİN HERKES HAREKETE GEÇMELİ"

Söz konusu finansı sağlayan vakıf ve kuruluşların, insani yardım ve mültecilerin ihtiyaçları gibi konularda destek sağlamadığına işaret eden Demir, "Ama bunların 10 katı, 100 katı kadar sermayeleri kirli faaliyetler için Türkiye’deki bu vakıf ve oluşumlara aktarabiliyorlar. LGBT ve platformlarına destek veren, devasa büyüklükte dış merkezli 32 farklı yapı dikkatimi çekti ilk bakışta. KAOS GL’ye aktarılan o kadar para var ki toplumun gençliğinin muhafaza edilmesi mümkün değil. Siyaset kurumunun bunu gündeme alması, bunu demetlemesi lazımdır. Gidiş iyiye doğru değildir. Dış finanslarla düşmanların elini içimizden çekmek için herkes harekete geçmeli, bunları afişe etmelidir. Bunlar bizde hiçbir şey bırakmadılar. Aile bırakmadılar, gençlik bırakmadılar." değerlendirmesinde bulundu.