HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Demir; gençlerin ekonomik kaygısı, Karadeniz bölgesinde meydana gelen sel, DEDAŞ'ın elektriğini kestiği köylerin susuz kalması, Türkiye'deki bazı medya organlarının dış ülkeler tarafından fonlanması, TikTok ve benzeri uygulamaların zararları, Tunus'taki darbe girişimi, Yemen'deki iç savaş, Pegasus casus yazılımı ile Suriye'deki yoksulluk gibi iç ve dış gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Genç nüfusa yönelik projelerin artırılarak gençlerin önlerinin açılması gerektiğini belirten Demir, genç neslin endişe ve kaygılar içerisinde kaybolmasına izin verilmemesini istedi.
Demir, piyasanın canlanarak ekonomik krizin aşılabilmesi için başta ÖTV olmak üzere elektrik ve doğalgaz gibi üretim sektörünün girdi kalemlerinde mutlaka indirime gidilmesi gerektiğini ifade etti.
Karadeniz bölgesinde sıkça yaşanan sel felaketlerine değinen Demir, bir daha bu tür afetlerin yaşanmaması için düzensiz yapılaşmaya son verilmesi, dere yataklarında yer alan yerleşim yerlerinin boşaltılması gerektiğini kaydetti.
HÜDA PAR Sözcüsü Demir, dış ülkelerin fonladığı medyaya tepki göstererek, "Batı’nın kokuşmuş kültür ve değerlerini albenili bir şekilde halkımıza dayatarak özellikle gençliğimizi hedef alan bu oluşumlar, toplumumuz için ciddi birer tehdit haline geldiler." dedi.
Demir, TikTok ve benzeri zararlı uygulamalara erişimin ya tamamen engellenmesi ya da sıkı bir denetime tabi tutulması çağrısında bulundu.
Yemen’de müzakere süreci başlatılmasının önemine değinen Demir, Suriye’de yoksulluğu genel bir soruna dönüştüğüne dikkat çekti.
Demir, ayrıca siyonist işgal rejimini Pegasus casus yazılımıyla bir çok önemli ismi takip ettiğini ancak buna rağmen hiçbir ülkeden ciddi bir tepkinin gösterilmediğini belirtti.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in meclisin çalışmalarını dondurma ve başbakanı görevden alma kararlarına tepki gösteren Demir, "Tunus halkının iradesine yapılan bu darbeyi kınıyoruz. Tunus’u istikrarsızlığa sürükleyecek, mevcut sorunların çözümünü daha da geciktirecek olan bu darbe, halkın iradesini gasp etmektir." dedi.
"Genç neslin endişe ve kaygılar içerisinde kaybolmasına izin verilmemelidir"
Genç nüfusun geleceğe dair endişelerinin her geçen gün artmakta olduğunu söyleyen Demir, "Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü’nün yaptığı bir araştırmaya göre her dört gençten üçünün ekonomik kaygı ve endişe taşıdığı, son bir buçuk yıl içerisinde gençlerin yüzde 65’inin hanesinden en az bir kişinin iş kaybına uğradığı ifade edilmektedir. Yüzde 26’lara dayanan genç işsizlerin önemli bir kısmının üniversite mezunu olması da bunu teyit etmektedir. Bu, ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Genç nüfusa yönelik projeler artırılmalı, önleri açılmalı ve gelecekleri karartılmamalıdır. Ülkenin hazinesi olan bu değerli potansiyel iyi değerlendirilmelidir. Çalışma, üretme, keşfetme çağına gelmiş genç neslin endişe ve kaygılar içerisinde kaybolmasına izin verilmemelidir." dedi.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun ÖTV indirimi talebini desteklediklerini söyleyen Demir, toplumun çeşitli kesimlerinden kamu kaynaklı zamlara ve yüksek vergilere ilişkin itiraz seslerinin yükseldiğine dikkat çekti.
Demir, "Piyasanın canlanarak ekonomik krizin aşılabilmesi için başta ÖTV olmak üzere elektrik ve doğalgaz gibi üretim sektörünün girdi kalemlerinde mutlaka indirime gidilmelidir. Geçtiğimiz iki yılda meydana gelen ekonomik ve sosyal sorunların tahribatlarının giderilebilmesi için toplumun bu talebine olumlu cevap verilmelidir." diye konuştu.
Karadeniz'deki sel felaketleri
Karadeniz Bölgesi'ndeki sel felaketlerine değinen Demir, "Rize ve Artvin’de meydana gelen sel ve heyelanlarda yine ondan fazla vatandaşımız hayatını kaybetti, onlarcası da yaralandı. Sel ve heyelan bölgelerinde inşa edilen yüzlerce ev ve iş yeri tahrip oldu, binlerce dekar arazi zarar gördü. Yoğun yağışlar Karadeniz Bölgesi’nin iklimsel özelliğidir. Ancak her sene bu tür afetlerin yaşanması, idarecilerin ihmalkârlıkları ile vatandaşlarımızın yaşananlardan ders çıkarmamalarının sonucudur. Arazinin engebeli, toprağın yumuşak ve yağışın bol olduğu Karadeniz Bölgesi’nde rastgele yapılaşma ve denetimsizlik devam ediyor." İfadelerini kullandı.
Arazi şartları ve yoğun yağış nedeniyle yüksek risk taşıyan bölgede yerleşim yerlerinin dere yataklarına inşa edildiğine işaret eden Demir, öte taraftan çay bahçelerinin genişletilmesi amacıyla ağaçların sökülerek ormanlık bölgenin yok edildiğini söyledi.
Demir, "Bir daha bu tür afetlerin yaşanmaması için düzensiz yapılaşmaya son verilmeli, dere yataklarında yer alan yerleşim yerleri boşaltılmalı ve ağaçlandırma çalışmaları artırılarak ormanların yok edilmesine engel olunmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Demir, bu vesile ile Rize ve Artvin’deki sel afetinde vefat edenlere Allah’tan rahmet diledi, afete maruz kalan vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Demir, bu tür afetlerin bir daha yaşanmamasını temenni ederek, yetkilileri önlem almaya davet etti.
Elektriklerinin kesilmesiyle susuz kalan köyler
Batman’ın Kozluk ilçesinde 40’tan fazla köyün su pompalarının elektriği DEDAŞ tarafından kesilerek köylüler yazın bu sıcak günlerinde susuz bırakıldıklarını belirten Demir, "Bayramın susuz geçirilmesine neden olan bu uygulamanın gerekçesi ise yüksek meblağlardaki elektrik borçlarının ödenmemesidir. Kozluk’ta 60’tan fazla köy, DEDAŞ’a yüksek meblağlarla borçlu durumdadır. Her köyün bir-iki milyon TL civarında birikmiş borcunun olduğunu ve köylülerin bu borcu ödemesinin imkânsız olduğunu dile getiren muhtarlar, bu işe bir çözüm bulunmasını talep ediyorlar." şeklinde konuştu.
Yüksek elektrik maliyetleri ve elektrik dağıtım uygulamasındaki aksaklıkların, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da kangrene dönüştüğünü vurgulayan Demir, "Büyük mağduriyetlere neden olan aksaklıklar yıllardır devam etmektedir. Köylerdeki su pompalarına güneş panelleri ile enerji sağlanabilir ve evlere sayaç takılmak suretiyle de adil bir ücretlendirmeye gidilebilir. Yazın ortasında üstelik mübarek bayram günlerinde insanların susuz bırakılması, insanî ve kabul edilebilir değildir. Bu mağduriyet ivedilikle giderilmelidir." dedi.
Dış mihrakların finanse ettiği medya organları
ABD ve Avrupa menşeli vakıfların, kötü emellerini gerçekleştirmek için dünyanın birçok yerinde kimi gazeteci ve STK görünümlü platformları kullanmak için onlara ciddi fonlar aktardığını hatırlatan Demir, yıkıcı ajandalara sahip bu vakıfların Türkiye’deki faaliyetlerinin son yıllarda çok yaygınlaştığını belirtti.
Demir, şöyle devam etti:
Batı’nın kokuşmuş kültür ve değerlerini albenili bir şekilde halkımıza dayatarak özellikle gençliğimizi hedef alan bu oluşumlar, toplumumuz için ciddi birer tehdit haline geldiler. İnancımıza, kültürümüze ve toplumsal yapımıza zıt olan, hatta ahlaki yozlaşmayı hedefleyen söylem ve eylem savunuculuğunun neredeyse tamamının arkasında aynı vakıfları görüyoruz.Bu tür faaliyetlerin son dönemlerde sosyal medyada ve diğer kitle iletişim araçlarında yoğunlaştığı görülmektedir. Birçok algı operasyonunun arkasında yer alan bu mecralar aynı zamanda Batı dünyasının tetikçiliğini yapmaktan da geri durmamaktadırlar. Bu STK ve medya organlarının kendilerini finanse eden kuruluşlara belli periyotlarla kimi raporlar hazırladıklarının ortaya çıkması, tehlikenin boyutlarını daha da büyütmektedir. Avrupa Birliği Uyum Mevzuatı ile kimi uluslararası sözleşme ve anlaşmalar da art niyetli bu yapılara çok geniş imkânlar sunmaktadır. Hızla büyüyen bu tehlikeye karşı acil önlem alınması çağrısında bulunuyoruz.
TikTok ve benzeri uygulamalar denetlenmelidir
İletişim teknolojisinin gelişmesinin, hayatı kolaylaştırmak ile birlikte büyük riskleri de beraberinde getirdiğine işaret eden Demir, birçok ülkede yasaklanmaya başlanan TikTok ve benzeri uygulamaların müstehcen ve ahlak dışı içerikler yayınladığını, gençlerin ve çocukların maneviyatına zarar verdiğini, duygularını istismar ettiğini ve zihin dünyalarını zehirlediğini kaydetti.
Demir, "Bu tür ahlakdışı platformların Türkiye’de hiçbir engele takılmadan faaliyetlerini sürdürmeleri, gençlerimiz için büyük tehlike oluşturmaktadır. Yerli ve yabancı menşeli bu tür sosyal medya platformlarına yeni düzenlemeler getirilmelidir. TikTok ve benzeri zararlı uygulamalara erişim ya tamamen engellenmeli ya da sıkı bir denetime tabi tutulmalıdırlar. Akıl, nesil ve genel ahlakın korunması devletin sorumluluğunda olan hususlardır. İdare makamında olanlar, bu sorumluluğu bir an önce yerine getirecek tedbirler geliştirmelidir." dedi.
"Yemen'de taraflar siyasi müzakereye zorlanmalı"
Yemen'deki iç savaşa değinen Demir, "Yemen’de iç savaşın taraflarından olan Husilerin, krizin çözümü için barış görüşmelerine hazır olduklarını açıklaması, siyasi çözüm için umutları yeşertmiştir. Kıtlık ve salgın hastalık pençesinde olan ülkede insanî krizin sona ermesi için öncelikle koşulsuz ve sürekli ateşkes ilan edilerek, yardımların ayrım gözetilmeksizin her bölgeye ulaştırılması sağlanmalıdır. Ancak Yemen’de müzakere sürecinin başarıya ulaşmasının temel yolu, savaşan taraflara askeri ve siyasi destek veren, ülkeyi vekalet savaşı sahasına dönüştüren dış aktörlerin söz konusu desteği ivedilikle sonlandırmasından geçmektedir. Bugüne kadar savaş ve katliama verilen destek, bundan sonraki süreçte Yemen halkının huzur ve refahına yöneltilmeli, taraflar ateşkes ortamında siyasi müzakereye zorlanmalıdır.
Pegasus casus yazılımı
17 medya kuruluşu tarafından yürütülen araştırmada siyonist işgal rejimi merkezli NSO Group'a ait casus yazılımın, küresel çapta kötü amaçlar için kullanıldığını hatırlatan Demir, şu değerlendirmede bulundu:
İşgal rejimi, sözde ‘normalleşme’ karşılığında iş birlikçi yönetimlere casus yazılım pazarlamaktadır. Bu yazılım sayesinde dünya genelinde devlet başkanlarına kadar binlerce kişinin dinlendiği ortaya çıkmasına rağmen işgal yönetimine bir tepkinin gösterilmemesi şaşırtıcıdır. Filistin topraklarında gerçekleştirdiği terör faaliyetleri nedeniyle herhangi bir yaptırımla karşılaşmayan işgal yönetiminin, gazeteci Cemal Kaşıkçı başta olmak üzere cinayet ve siyasi şantajlarda kullanılan bu casus yazılım ile uluslararası bir terör şebekesi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Siyonist işgalcilerin, emellerini gerçekleştirmek için siber silah olarak kullandığı ve rüşvet olarak pazarladığı casus yazılımla ilgili yargılanması ve cezalandırılması hayati öneme sahiptir. Zira söz konusu yazılım, siyasi baskı ve cinayetlere zemin hazırlamakta, küresel güvenliği riske atmaktadır.
"Suriye'de bulunan bütün aktörler ve BM harekete geçmeli"
Savaşın devam ettiği Suriye’de yoksulluk ve insanî dramın giderek arttığını, ülkenin tamamında insanların temel ihtiyaçlarını giderme noktasında büyük sıkıntılar yaşadığını vurgulayan HÜDA PAR Sözcüsü Şehzade Demir, ülkedeki yoksulluk ve zor durumun, BM’nin raporlarına da yansıdığını kaydetti.
Demir, "BM Suriye Özel Temsilcisi’nin açıklamasına göre ülkedeki ekonomik durum çok zorlaşmıştır. Her on kişiden dokuzu yoksulluk içinde hayatını sürdürebilmektedir. Ülke fiili olarak üç bölgeye bölünmüştür. Suriye'de bulunan bütün aktörler ve BM, ülkenin istikrara kavuşturulması ve insanî yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, mültecilerin Suriye'ye güvenli bir şekilde dönmesi için bir an önce harekete geçmelidirler. Özellikle Astana’da yapılan son toplantıda alınan kararların hayata geçirilmesi bu anlamda büyük önem arz etmektedir." şeklinde konuştu.
"Tunus halkının iradesine yapılan bu darbeyi kınıyoruz"
Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said'in, mevcut bazı sorunları gerekçe göstererek meclisin tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını belirterek atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını bildirdiğini hatırlatan Demir, şu değerlendirmede bulundu:
"Tunus halkının iradesine yapılan bu darbeyi kınıyoruz. Tunus’u istikrarsızlığa sürükleyecek, mevcut sorunların çözümünü daha da geciktirecek olan bu darbe, halkın iradesini gasp etmektir. Darbeciler tarafından binaları hedef alınan ve darbeye maruz kalan Nahda Hareketi de bu karardan sonra halkı barışçıl mücadeleye çağırarak darbeye karşı duracaklarını ilan etmiş durumdadır. Diktatörlüğün sona erdiği Arap Baharı sürecinden sonra siyasi dönüşümü ve nispeten istikrarı sağlamış tek ülke olan Tunus’ta kazanımların korunması için mücadele edilmelidir. Öte taraftan talepler dikkate alınarak erken seçime gidilmesi, yeni kurulacak hükümette seçilmiş yönetime karşı darbe yapan cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanması sağlanmalıdır." (İLKHA)