Bir ay önce Rehber TV ekranlarında “Bir Dönemin Tanıkları” adıyla yeni bir belgesel başladı. Bu belgesel münasebetiyle görüşülen kişilerin anlattıklarını her ne kadar daha önce çok duymuş olsak da canlı tanıkların dilinden anlatılmış olması şüphesiz ki çok önemlidir.

Bu belgesel dört açıdan çok önem arz etmektedir:

Birincisi: Anlatılanlar açısından önemi. Anlatanların canlı tanık olması anlatılanların da önemsenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Örneğin 1930’lu yıllardaki zulümler bize direk yaşayanların ağzından değil de ikinci veya üçüncü ağızdan bile anlatılınca bu vesika hükmüne geçebiliyor. Ancak bu kez anlatanlar birebir o zulmü yaşamış ve hâlâ yaşamaya devam edenlerdir. Mesela Hatuni Köyü Müslümanlarından şehid edilenler olduğu gibi üzerlerine iftiralar atılarak haklarında müebbet hapis cezası verilmiş müminler de var. Ve bunlardan beşi yıllardır zindanlarda tutuluyor. Yani tanıklar hâlâ canlı bir mağdur olarak bizimle beraber aynı coğrafyada yaşıyorlar.
 
Anlatılanlara bakıyoruz, dehşete kapılıyoruz. Kışın soğuğunda karların üzerinde yatırılanlar… Pencerelerden atılarak intihar süsü verilenler… Buz tabutlarına konularak iç organları felce uğratılanlar… Camilere gittikleri için saatlerce işkenceye uğratılan çocuk yaştaki gençler… Filistin askılarında tutularak kolları felç edilenler… İşkencelerde üreme organları baskı altına alınarak nesilleri yok edilenler… Aklın yok edilmesi için devletin âli menfaatlerine kurban edilerek içkiye, uyuşturucuya müptela edilerek adi çıkarlar için kullanılan çocuk yaştaki gençler… Ve izleyenlerin dehşete kapılarak dinledikleri daha onlarca işkence çeşidi… Nefes tüketilinceye kadar başa geçirilen poşetlerle ihanet gibi en lanetli bir fiile bulaşmaya zorlanan izzetli müminlerin feryatları… Göz bağcıklarının arasına sıkıştırılan yüksek voltajlı elektriğin yol açtığı sinirsel travmalar… Ve daha niceleri…
 
 
1. Bölüm yayınlandı
 
2. Bölüm yayınlandı