Ali Karahasanoğlu'nun bugün Akit gazetesinde yayımlanan Bir rektör bile atayamayan “diktatör”! başlıklı makalesi:

Kusura bakmayın..

Kitabın ortasından konuşmak zorundayız..

Bu ülkenin bir daha 17-25 Aralık'ları yaşamaması isteniyorsa..

“Emniyet şube müdürü, savcı, hakim” üçlüsü ile.. “İstediğimiz yöneticiyi indiririz.. İstediğimiz iftirayı atarız.. İstediğimiz algıyı oluştururuz” metoduna kimsenin bir daha teşebbüs etmemesi isteniyorsa..

Bu ülkenin bir daha 15 Temmuz'ları yaşamaması isteniyorsa..

“Seçimde desteklediğimiz partiler yeterli oyu alamazsa.. Darbe yapıp, kendi adamımız sandıktan çıkamasa da, biz yönetime getiririz” zihniyetine fırsat verilmemesi isteniyorsa..

Gerçekleri açık açık konuşmamız gerekir..

Nedir, 15 Temmuz hain darbe girişiminin tam da 5. yıldönümünde karşımızda duran gerçek?

19 yıldır iktidarda olan, girdiği her seçimde rakiplerini alt eden AK Parti'nin..

İkinci defa ve direkt halkın oyları ile Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan'ın..

Boğaziçi Üniversitesi'ne atadığı rektörün, darbeci zihniyet tarafından engellebilmesi ve nihayetinde yeni rektör ataması yapılması mecburiyetinde kalınılması..

“Doğrucu Davut”luğa soyunup..

“Hah hah ha.. Cumhurbaşkanı'nın rektör atadığı nerede görülmüş.. Cumhurbaşkanı'nın atadığı rektörü tanımıyoruz. Bu bizim hakkımız” diyen şaklabanlara..

“Rektörü bir Cumhurbaşkanı'nın görevden alması nerede görülmüş? Yanlış bir atama var idiyse, yargı karar vermeli idi.. Ne olmuş olmuş, rektör atanmış.. Atanmasında Cumhurbaşkanı'nın imzasını beğenmiyorsanız.. Şimdi de, bir rektörün görevden alınmasında Cumhurbaşkanı'nın imzasını da beğenmemeniz gerekir” itirazında bulunacağım ama..

Onlarda utanacak yüz yok..

İşlerine gelince, en üst perdeden “hukuk” çağrısı yaparlar..

İşlerine geldi mi.. “Hukuk”u, “guguk” haline getiriverirler..

Dün itibari ile, Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne 6 ay önce atanmış olan Prof. Melih Bulu, bu görevden alındı..

Çünkü.. Kim ne derse desin, bu ülkede bir avuç zorbanın düdüğü ötüyor..

“Biz allem eder, kallem eder, kendi rektörümüzü, YÖK'e dayatırdık. Cumhurbaşkanı'na dayatırdık. Bu ne ya? Bize sorulmadan nasıl rektör atanır” diyenlerin borusunun öttüğü, bir defa daha tescillenmiş oldu..

İstedikleri kadar, “Tek adam yönetimi” desinler..

İstedikleri kadar, seçilmiş cumhurbaşkanını “Diktatör” olarak nitelendirsinler..

Kendilerinin, arkalarında herhangi bir halk desteği bile olmadığı halde..

Ülkeyi zorbalıkla nasıl yönettiklerinin somut örneği, Melih Bulu'ya 6 ay boyunca rektörlük yaptırtmayanlardır..

Nasıl ki dünkü darbeciler, “Başörtü yasağını kaldıramazsın. Kaldırmaya teşebbüs edersen, partini kapatırız” tehdidini yaptılarsa..

Ve gerçekten de..

AK Parti iktidara gelişinin 6. yılında başörtü yasağını kaldırmaya teşebbüs ettiğinde..

AK Parti hakkında kapatma davası açılıp, bir oy eksiği ile, iktidardaki parti kapatılmaktan kurtulup, hazine yardımının kesilmesi kararına muhatap oldu ise..

Ve bu tehdit sonucu 3 yıl daha başörtü yasağı bu ülkede sürdü ise..

Nasıl ki, darbeciler, “Üniversite imtihanına girişte katsayı uygulamasını değiştiremezsin” diye tehditte bulunup, AK Parti iktidarında 10 yıl boyunca bu zulmü sürdürdü iseler..

Boşverin birilerinin, “19 yıldır iktidardasınız” mavalı okumalarını..

15 Temmuz 2021'de bile, AK Parti iktidarda değil.. İktidarda değil ki, atadığı rektörü, fiili gösterilerle üniversite bahçesinde 6 ay boyunca protesto edebilen bir gayrimeşru yapıya karşı koruyamadı..

Milletin % 52 oy vererek seçtiği Cumhurbaşkanı'nın değil..

Milletin % 30 oya bile layık bulmadığı CHP kafasının istediği oldu..

Halkın kahir ekseriyeti olan muhafazakarların istediği değil..

Toplasanız, Türkiye genelinde halktan % 0.1 bile destek alamayacak olan azınlıktaki eşcinsellerin istediği oldu..

Bu film, burada biter mi? Bitmez..

Nasıl ki, 2008'de AK Parti'yi kapatma davası ile cezalandırmak isteyip, başörtü yasağının kalkmasını, AK Parti iktidarının 6. yılından sonra, 3 yıl daha geciktirdiler..

Ama bugün, “Bakın bakın, bizim MYK'mızda da başörtülü isimler var” diye, başörtülülere şirinlik yapmak mecburiyetinde kaldılar ise..

Bu şirinliklerine rağmen, tek başlarına seçilmeyi çoktan unuttular da..

40 partiyi bir araya getirerek, “Acaba bir şeyler yapabilir miyiz”in arayışında kara kara düşünüyorlar ise..

Bu son “rektöre direniş” operasyonları ile, millet iradesine saygısızlıklarını ortaya koyarak..

Halkın gözünde bir defa daha, notlarını aldılar..

Halk, “% 52 oy ile cumhurbaşkanı seçmek de yetmiyor. Bunların anladıkları dil, % 60 ile seçmek, % 70 ile seçmek” diyecek..

Ve bir üniversiteye rektör atamasının, % 52 oy alan Cumhurbaşkanı tarafından değil, % 30 oy ancak alabilen despot kafalar tarafından yapılması dayatmasını gören halk..

Daha büyük bir coşku ile..

“% 52'yi beğenmediniz mi? Alın size % 60.. Alın size % 70” diyecek..

Halep orda ise, arşın burda..

15 Temmuz'da, Cumhurbaşkanı'nı indirmek isteyenlerin niyeti ne ise..

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'yu 6 ay boyunca protesto edenlerin niyeti de odur..

İkisi de darbecidir..

İkisi de hakettikleri cezayı, eninde sonunda alacaktır..

Kaynak; Time türk