20 Mart 2013 günü açıklanan bir mahkeme kararıyla bu feshin bozulması, ülkede bitmeyen bir tartışmayı alevlendirdi.

Fransızlar yeniden başörtüsünü tartışmaya başladılar.
Üst mahkemenin kararına itirazlar yükselirken, en ilginç gelişme yapılan bir kamuoyu yoklamasının sonucu oldu.

Bu sondaja göre, Fransızların yüzde 86’sı okullarda başörtüsünün yasaklanmasını istiyor.

Üst mahkemenin fesih kararını bozma gerekçesi, “söz konusu kreşin özel bir işletme olması” iken, özel işletmelerde de bu yasağın uygulanmasını isteyen Fransızların oranı da yüzde 83 olarak ifade edildi.

Sadece kamuoyu araştırmalarında görüşlerine başvurulan Fransızlar değil, Fransız siyasi sınıfı da laiklikle ilgili yasaların güçlendirilmesi gerektiği düşüncesinde. Laikliğin tehdit altında olduğunu düşünüyorlar.

Örneğin Sosyalist Partili İçişleri Bakanı Manuel Valls, bu mahkeme kararını eleştirmekten kaçınmazken, kararı “cumhuriyetin kara günü” olarak niteleyen Fransız merkez sağ siyasetçiler de oldu.

Merkez sağ ya da sosyalist, siyasi yelpazenin her köşesinden isimlere göre laikliği koruyan yasaların güçlendirilmesi gerekiyor.

2004 yılında dönemin cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın talimatıyla kurulan Stasi komisyonunun çalışmalarının ardından, merkez sağ Halk Hareketi için Birlik (UMP) ‘nin laikliği revize etme çabaları da İslami simgeleri hedefleyen girişimler arasında yer almıştı.

Laiklik yasasının kabul edildiği 1905 yılında Fransa’da Müslüman sayısının günümüzdeki kadar fazla olmadığı belirtiliyor ve şu anki rakamlara göre laikliğin daha fazla korunması gerektiğine dikkat çekiliyordu.

Laikliğin korunması ifadesinin alt başlığı ise İslam’ın görünülürlüğünün kısıtlanması olarak ortaya çıkıyordu. Yani helal et tartışmaları, yani namazlar, yani kurban bayramı…
Sayısı 1000 civarı olan burka giyen kadınlara projektörleri çevirerek, bir sonraki adımın yani daha yaygın olan başörtüsünün yasaklanmasının kamuoyu oluşturulması süreci başlatılıyordu.

Bütün mesele, İslam’ın görünülürlüğüne tahammülsüzlükten ibaret aslında.
Kendilerinden olmayan ve giderek fark edilen bir kimliğin işaretlerini bastırma çabası…
Avrupa’da en çok Müslüman nüfusa sahip ülke olan Fransa’dan bu haberlerin birbiri ardına gelmesi de es geçilecek gelişmeler değil. İslamofobinin ayak sesleri aynı zamanda.

Saadet Oruç / Paris / dünyabülteni