HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu basın toplantısında iç ve dış siyasete yönelik önemli açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kürtlerin değer verdiği âlimler, Kürt meselesi, seçim ittifakı, HDP'nın kapatılması gibi birçok konuda sorulan sorulara cevap veren Yapıcıoğlu, yapılan baskı ve zulümler sebebiyle Kürtlerden özür dilenmesi, değer verdikleri Şeyh Said, Said Nursi ve Seyit Rıza'nın mezar yerleri açıklanması gerektiğine söyledi. Yapıcıoğlu, seçim ittifakı ile ilgili ise şimdiye kadar bir çalışmalarının olmadığını söyledi.
"Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde tarih boyunca hak ihlalleri yaşandı"
"Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlere zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir." Diyen Yapıcıoğlu, "Said Nursi, Şeyh Said ve Seyit Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı ve istiklal mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır. Biz bu cümleyi 2011 yılında parti programımıza yazdık. 2012 yılında kuruluş dilekçesi olarak ilgili kurumlara teslim ettik. Evet, dünyanın pek çok yerinde hak ihlalleri yaşanmaktadır. Kürdistan coğrafyasında yani İran, Irak Suriye ve Türkiye Kürdistan'ında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgelerde tarih boyunca ihlaller yaşanmıştır. Sadece burada değil dünyanın birçok yerinde insanlara karşı hak ihlalleri olabiliyor. Gücü eline geçiren insanlar gücün sınırlandırılmasını istemiyorlar. Ama benim kanaatime göre her ülkenin idari sınırları içerisindeki sorunları masaya yatırılmalıdır. Ancak temel anlamdaki meselelerden bir tanesi ulus devlet anlayışıdır. Eğer bir yerde bir ulus devlet anlayışı varsa, Suriye Arap Cumhuriyeti ise, Türkiye sadece Türklerin ise diğerlerine haksızlık yapmayı kendilerinde bir hak olarak görebilirler. İşte bir zihniyet ki Türk'sen öğün değilsen itaat et. Bu çarpık zihniyet maalesef devletlerin işleyişine hâkim olduğunda özellikle etnik nedenlerden dolayı bazı haksızlıklar yaşanabiliyor." diye konuştu.
"Bütün insanlar Allah'ın kuludur ve bir tarağın dişleri gibi eşittirler"
İnsanların etnik, mezhebi ve inanç kimliklerine göre ayrıştırılmaması, farklılıklara göre hukuk uygulanmaması gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Herkes hangi dili konuşuyorsa, hangi dine inanıyorsa inansın hukuk karşısında herkes eşittir. Herkese mutlak surette adaletle davranmak gerekir. Bahsettiğimiz ülkelerin tamamı İslam ülkesi. İslam'ın en temel prensiplerinden bir tanesi, İslam Peygamberinin en temel prensiplerinden bir tanesi şudur: Nefsin için istediğin şeyi kardeşin için de isteyeceksin. Sana yapılmasını istemediğin şeyi kardeşine de yapmayacaksın. Bizler gerçekten kendi inancımızı, medeniyetimizi ve kültürümüzü tatbik edebilseydik bu topraklarda bizim kardeşliğimiz bozulmazdı. Ne zaman ki biz o ölçülerimizi kaldırdık ve başka ölçülere sarıldık işte o zaman terazimizin dengesini bozduk. Terazinin dengesi bozulunca insanlar diğer insanları kendi hizmetkârları gibi görmeye başladı. Hatta daha da firavunlaşanlar kendi kulları gibi görmeye başlarlar. Ama biz diyoruz ki, bütün insanlar Allah'ın kuludur. Bir tarağın dişleri gibi eşittir. Olması gereken de budur. Kimse kimseye ilahlık taslamasın ve kimse kimseye de kulluk etmesin diyoruz. Bu ölçüyü tutturabilirsek sorunlarımızı aşabiliriz. Kardeşliğimizi bozan zehir ise çözümü de daha fazla zehir değildir. Biz ya hakkı söyler ya da susarız. Bile bile haktan ayrılmayız." şeklinde konuştu.
"İç meseleler silahla değil diyalogla çözülmeli"
Türkiye'de Kürt meselesinin hâlâ çözülmediğini, bu sorunun çözüm beklediğini söyleyen Yapıcıoğlu, Türkiye'nin bölgede sözü dinlenen güçlü bir ülke olması için kendi iç meselelerini çözmesi gerektiğin söyledi.
Kürtlerin taleplerinin hangilerinin meşru olduğu, hangilerinin olmadığının oturulup konuşulabileceğini, iç meselelerin diyalog içerisinde halledilmesi gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "İç meselelerimizi güce başvurarak, silaha başvurarak çözemeyiz. Elbette bazı taleplerle ilgili HDP ile aynı cümleleri de kurabiliriz. Bir şey doğruysa o doğruyu kimin dile getirdiğine bakmaksızın hakkını teslim etmek gerekir. Biz meseleye bu şekilde bakıyoruz. Ancak bazı meseleler kimileri tarafından farklı amaçlarla da dile getirilebilir." dedi.
"PKK'nın Kürt meselesini çözme gibi bir derdi yok"
Yapıcıoğlu, "Çözüm süreci boyunca masaya oturtulan HDP yöneticilerine süreçle ilgili soru sorulduğunda 'bizim irademiz İmralı'dır' dediler. Kendilerini bir aktör olarak görmediler. Sadece birilerinin postacısı konumunda olduklarını ifade ettiler. Öyleyse Kürt meselesinde HDP'den çok PKK'nın çizgisi nedir? Onlar ne istiyor? Sorularına cevap verirsek belki daha sağlıklı bir sonuca ulaşabiliriz. Bize göre PKK'nın Kürt meselesini çözme gibi bir derdi yok. Çünkü bu sorundan besleniyor. O sorun biterse varlık sebebi ortadan kalkacak. Kanaatimize göre PKK'nın Kürt meselesini gündeme getirmesi tamamen taktikseldir. Geliştirdikleri stratejisi kendi dünya düzenini kurmaktır. Bize göre PKK Kürt meselesini araçsallaştırıyor." diye konuştu.
"Allah adil olmayı emrediyor"
Sadece Kürt meselesinin değil bütün haksızlıkların mutlak suretle adalet temelinde çözülmesi gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Ben inançlı bir insanım ve rabbim bana adaletli olmayı emrediyor. Aslında bütün insanlara emrediyor. İman ettiğim Kuran'ı Kerim'de emir kipi ile gelen birçok cümle vardır ama iki yerde açıkça birkaç kez tehdit ederek 'Allah size emrediyor' ifadeleri yer alıyor. Bu ayetlerden bir tanesi her cuma camilerde okunur. 'Deki! Allah muhakkak surette size adaleti, iyiliği ve akrabaya bakmayı emreder' bakın Allah söylüyorsa zaten bu bir emirdir. Kesinlikle bir emirdir ve hiçbir inisiyatif kullanma hakkınız yoktur deniyor. Allah'a ve ahiret gününe inanan insan her konuda adaleti gözetmek durumundadır. Bir yerde adalet sorunu varsa orada bir kimse adaletsizliğe uğramışsa bu benim ilgi alanımdadır. Ben o haksızlığın kalkmasını isterim bu benim itikadım ve boynumun borcudur. Bu konuyu araçsallaştıramam ve bu konunun bir an önce çözülmesini istiyorum. Belki en temel fark budur diyebilirim." şeklinde konuştu.
"Hükümet Kürt meselesinde geçmişten ders çıkararak yeniden adım atmalıdır"
Kürt meselesinin bitmediğini ve mutlak surette çözüme kavuşturulması gerektiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Bu mesele bitmemiştir. Geçmişten ders çıkarılarak çözülmesi gerekir. Geçmişte yapılan hatalar tekrar edilirse geleceğimiz nokta yine aynısıdır. Hükümet asla kendisini masanın bir tarafına ve Kürtleri de masanın öbür ucuna atıp ötekileştirmemelidir. Kürtler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdırlar. Eğer öyle olursa hükümet kendi eli ile bu devlet sizin değildir gidip kendi başınızın çaresine bakın demiş olur. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Hükümet çözüm için adım atmalıdır ama bu adımlar önceki süreçte atılan hatalı adımlar olmamalıdır." dedi.
"HDP yaptıkları hatalardan dönmedikçe görüşmemiz mümkün değildir"
HDP ile herhangi bir görüşme veya ittifak yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya da cevap veren Yapıcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
Eğer HDP hatalarından ders çıkarmışsa, her parti ile siyasi ittifak olabilir. Ancak şu anda öyle bir görüntü var mı? 2015 seçimlerinden sonra çukur terörü memlekete neler kaybettirdi. Onların hendek dediği ama bizim çukur dediğimiz o çukur siyaseti ne zaman başladı? 2015 Haziran seçimlerinden sonra başladı. 8 Ağustos'ta başladılar. Özerklik ilanları sonrasında barikatlar kurdular. Herkes öyle biliyor ama öyle değil. 2014'ün sonunda o çukur ve barikatlar oluşturulmaya başlanmıştı. Arşivlere bakın. 1 Şubat 2015'te Bitlis İl Kongresinde ben bunu dile getirdim. Dedim ki, sizin bu yolla varacağınız bir yer yoktur. Siz özerklik ilanları ve bu çukur siyaseti ile devletin sinir uçlarına dokunup şiddetle üzerinize çekerek ve bu halkın çocuklarını öldürterek bir yere varamazsınız. Bu kötülüğü bu halka yapmayın. Onların yöneticilerine seslendik. Dedik ki, sizler bununla bir olağanüstü hâl rejimi, arkasından sıkıyönetim ve darbeye giden bir yolun taşlarını döşemek istiyorsanız o zaman milleti aldatmayın. Çıkın millete açıkça söyleyin bitsin. Ne oldu sonra? Olağanüstü hâl ilan edildi. Sıkıyönetim gelmedi ama bir darbe girişimi yaşandı. Bu sorun nasıl çözülür diye suhuletle ve aklıselimle tartışılan mesele tartışılmaz hale geldi. Çünkü o bomba ve barut sesleri onu bastırdı. Bizler Kürt meselesi dediğimizde millet siz neredesiniz? Kürt meselesi diye bir şey yoktur, siz hala orada mı kaldınız? Yani 2015'e göre bugün Kürt meselesinde ne değişti? Sadece o döneme TRT Şeş'in açılması yetti mi? Cezaevinde Kürtçe konuşamayanlara bu imkân sağlandı diye Kürt meselesi bitti mi? Mesele bundan mı ibaretti yani. Mesele çözülmeli ama dediğim gibi yanlış yöntemlerle doğru bir sonuca varmak mümkün değil. Eğri bir cetvelle düz bir çizgi çizilmez. HDP ile ittifak yapar mısınız sorusuna da cevabımız şudur; Halen elinde bu kadar insanın kanı damlayan bu inanlarla el sıkışamayız. Ama ellerini yıkayıp pişmanlıklarını dile getirirlerse -insanlar için tövbe kapısı açıktır, hatalarından dönmek herkes için mümkündür. Hatalarından dönerlerse o zaman belki konuşabiliriz.
"Ziyaretlerimizin hiçbirisinde gündem maddemiz seçim ittifakları olmadı"
Yakın geçmişte hem basın kuruluşlarını hem de siyasi partileri ziyaret ederek yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade ettiklerini ancak hiçbir görüşmede gündemlerinin seçim ittifakları olmadığını vurguladı.
"Siyasi partiler arasındaki diyalog kanalları açık olmalıdır"
Seçim barajının temsilde adaletin sağlanmasının önünde engel olduğunu ve siyasi partileri ittifak yapmaya zorladığını belirten Yapıcıoğlu, yaptıkları görüşmeler ve bundan sonraki süreçte olabilecek ittifaklarla ilgili şunları söyledi:
"12 Haziran'da Gelecek Partisi Genel Merkezini ziyaret etmiştim. Ziyaretimizin iki temel sebebi vardı. Birincisi yeni anayasa, ikincisi ise daha önce genel merkezimizi ziyaret edip sistem değişikliği ile ilgili önerileriyle alakalıdır. Genel merkezimizi ziyaret ettiklerinde o zamanki genel başkanımıza yaptıkları çalışmaları takdim etmişlerdi. Buna ilişkin de o zaman genel başkanımız Sayın İshak sağlam yapılan çalışmayı inceleyip dönüş yapacağını söylemişti. Yapılan çalışmayı inceleyip çalışma hakkındaki düşüncelerimizi kendilerine ilettik. Bize göre siyasi partiler arasındaki diyalog kanalları açık olmalıdır. Bazı konularda farklı düşünebiliriz ki bu da doğaldır. Eğer herkes aynı şeyi düşünürse partide fikri olarak ilerleme veya memleket meselelerini sağlıklı bir zeminde tartışma imkânı da belki olmayacaktır. Bu anlamda bu tür görüşmelerin faydalı olduğunu düşünüyorum.
“Seçim yaklaştığında ittifakı gündemimize alabiliriz”
Şu ana kadar hem farklı siyasi partilerle hem de Cumhurbaşkanı ile görüştük. Bunların hiçbirinde gündem maddesi ittifak değildi. Seçimlere çok uzun bir zaman var. Ancak siyasiler çok yoğun bir şekilde ittifakların içerisine kimi alalım? Kimi alırsak zarar ederiz? Diye hesap yapıyorlar. Biz şimdilik böyle bir hesabın içerisine girmedik. Ancak seçim yaklaştığında ittifak gündem olabilir. Çünkü bu sistemde siyasi ittifaklar dayatılıyor. Çok yüksek bir seçim barajı var. Seçim kanunu da bu aralar gündemde. Hükümetin hazırladığı bir taslak var ve bunu ortağı ile de paylaşmış. Seçim barajının düşürülmesi gündemde. Ancak bize göre temsilde adaletin sağlanması için seçim barajı ciddi bir engeldir. Bu engelden dolayı partiler arasında mecburen ittifaklar oluyor. Sadece seçim barajı değil Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde hükümet olabilmek için oyların yarısından fazlasını almak gerekiyor. Parlamenter sistemde yüzde 25-30 gibi bir oy ile de iktidar olabilirsiniz. Hatırlayalım 2002 seçimlerinde Ak Parti yüzde 34,5 oy oranı ile parlamentodaki sandalyelerin yüzde 60'ını kazanmıştı. O zaman birçok parti baraj altında kaldığı, sadece iki parti barajı geçtiği için böyle bir tablo ortaya çıkmıştı. Ancak bu sistemde oyların yarsısından fazlasını almak gerekiyor. Bu da sadece baraj altında kalan partileri değil en büyük partileri de ittifak kurmaya zorluyor." (İLKHA)