Peygamber Sevdalıları Vakfı, Sisi cuntası tarafından 14 Haziran'da idam kararları onanan 12 Müslüman için basın açıklaması düzenledi.

Mustazaflar Cemiyeti, AGD,  Türkiye Aile Meclisi, Akıncılar, Kudüs Gönüllüleri gibi çok sayıda STK'nın destek verdiği basın açıklamasına HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Mehmet Eşin ve Abdullah Aslan ve İl Başkanlığından bir heyet katıldı.

Programda bir konuşma yapan İhvan-ı Müslimin yetkililerinden Hasan Hilali, Kur'an-ı Kerimde, "yeryüzünde haksız bir şekilde zulmedenlerin ve fitneyi yayanların azabının kıyamet gününde elim olacağının" bildirildiğini belirtti.


Hasan Hilali

"Allah'tan isteğimiz şehit olarak katına çıkmaktır"

Hilali, "Ölümlerimizin yargıç veya hâkim tarafından olmadığını Allah bize hatırlatıyor. Allah Teâlâ ayette 'rızkını ve ecelini tamamlamayan hiçbir insanın ölümü gerçekleşmez. Siz var olan eceli ne geriye getirebilir nede ileriye götürebilirsiniz. Onların ecelleri ne geri nede ileri alınacaktır.' diye buyuruyor. Allah Teâlâ'dan istediğimiz tek şey 'kullarımdan bazılarını şehid olarak alırım' ayetinden buyurduğu gibi kendisine kavuşmaktır." dedi.

"Allah dışında kimseye boyun eğmedikleri için haklarında idam kararı verildi"

Masum insanlara idam cezasını veren hâkimler ile Müslümanlara seslenen Hilali, şöyle konuştu:

Kim masum bir insanın kanını akıtırsa tüm insanlığın kanını akıtmış gibidir. Kim de masum bir insanın yaşamasına sebep olursa tüm insanlığın yaşamasına sebep olmuş gibidir. Meydandaki kardeşlerimiz, Mısır'daki kardeşlerimizin hayat bulması için buradadır. İdam edilecek olanların başında  Ezher ulemasından olan Dr. Abdurrahman el-Ber'in ismini anmak istiyorum. Aynı zamanda hepimizin tanıdığı Muhammet Biltaci'yi ve Şehid Mursi döneminde Gençlik Bakanlığı görevini yapmış Usame Yasin ve diğere tüm kardeşlerimin anıyorum. Onların bu dünya hayatında Allah dışında hiçbir kimseye boyun eğmedikleri için zalimin karşısında hakkı haykırdıkları için Allah'ın izni ile bu dünyadan öteki dünyaya şehid olarak göç edeceklerdir.

İslam el Gamri

Sisi ve darbe rejiminin Mısır'da yaptıkları Nahda ve Rabia katliamları ile ilgili konuşan Cemaat-i İslami liderlerinden İslam El Gamri, katliamlar sonrasında rahat bir hayat hayali kuran on binlerce Müslümanın yapılan darbe ile cezaevlerine girdiğini hatırlattı.

"Muhammed el Biltaci dünya üzerindeki tüm Müslümanların yanında yer alan bir dava adamıdır"

Gamri, "Darbe rejiminin halkın susuzluktan kırıldığı hassas dönemde tutuklu olan siyasi ve âlim şahsiyetleri bırakması gerekirken bilakis tüm bu sorun ve sıkıntılara rağmen Mısır halkı arasında yetişen yiğitleri idam ile cezalandırması akıl alacak bir durum değildir. Alim ve hepimizin tanıdığı Muhammed el Biltaci'den bahsedeyim. Muhammed el Biltaci, hepimizin bildiği üzere Gazze'deki ambargoyu kırmak adına Mavi Marmara'da bulunmuştu. Dünya üzerindeki tüm Müslümanların davasının yanında yer almış bir Müslüman ve aynı şekilde Rabia Meydanında kızını dava uğruna şehid vermiş olan bir şahıs ve Mısır'daki devrimin öncülerindendi. Mübarek gibi 30 yıl saltanat süren bir rejimi devirmiş olan bir insanın, bu şekilde ceza alması kabul edilir değildir. Aynı şekilde Abdurrahman el-Ber ve Saffat Hicazi gibi Mısır'ın aydınları ve geleceği olan şahısların bu şekilde cezalandırılması akıl alır gibi değil. Uluslararası basın ve devletler bu zulme hayır demeli. Hepimiz bilmeliyiz ki zulüm kıyamet gününde karşımıza karanlık olarak çıkacaktır." diye konuştu.

HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı İsa Güvendik 

"15 Temmuz darbesinde olduğu gibi Mısır'daki idam kararlarına karşı da sesimizi yükseltmeliyiz"

Programda bir konuşma yapan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı İsa Güvendik de Türkiye halkını 15 Temmuz darbesine karşı çıktıkları gibi Mısır'da yapılan darbe sonrasında verilen idam kararlarına da karşı çıkmaya davet etti.

Güvendik, "Her zaman zindanları ve zalim firavunları ile meşhur olan Mısır, bugün yeni bir zulmü ile gündem olmuştur. Kendi ülkesinde halkına karşı darbe yapan cuntacıların, kendi halkının oyları ile iktidara gelenleri yargılamaları, suçlamaları ve onlara idam kararı çıkarması kabul edilebilir bir durum değildir. Batı'nın ve emperyalistlerin sözleri ile onların emirleri ile kendi halkına ve halkının azizlerine bu zulmü reva görenler, arkalarına baksalar, kendileri gibi halkına zulmeden ve emperyalistlerin sözü ile hareket edenlerin başına nelerin geldiğini görecektirler. Kendi halkına zulmedenler aynı akıbeti yaşamaktadırlar ve cunta rejimi de bu akıbeti yaşayacaktır. Mısır'da idam edilen 91 kişiden sonra bu 12 kişinin idam edilmesine izin vermeyeceğiz. Sesimizi en yüksek perdeden çıkarmamız gerekiyor. Özellikle İstanbul'da İstanbullular iki hafta sonra yıl dönümü olan 15 Temmuz'da bunu ortaya koymuşlardı. Darbeye sesini yükselten İstanbullular, çıplak elleri ile tankların karşısına çıkan İstanbullular, bugün de yapılan bu zulme müsaade etmeyelim. Sesimizi yükselterek kararın karşısında duralım ve idam kararlarını durduralım. O gün nasıl sesimizi yükselttiysek bugün de bu zulme karşı sesimizi yükseltelim. Zulüm yaşandıktan sonra ortaya koyduğumuz tepkiler çok fazla bir şey ifade etmemektedir. Sonrasında dökülen gözyaşları gidenleri geri getirmemektedir. Hep birlikte tüm İslam coğrafyası olarak ve Türkiye olarak bu zulme müsaade etmeyeceğiz. Engel olabilmek için tüm gayretimizi ortaya koyacağız." şeklinde konuştu.

Mehmet Ali Gönül

"Cumhurbaşkanı başta olmak üzere STK ve tüm halka büyük görev düşüyor"

Peygamber Sevdalıları Vakfı adına bir konuşma yapan Mehmet Ali Gönül ise 2013 yılından bu yana Mısır'da 91 kişinin idam edildiğini, bu idamlara 12 kişinin daha eklenmek istendiğini belirterek herkesi verilen hukuksuz karara karşı çıkmaya davet etti.

Gönül, "12 insanın idam edilmesi kararına da Müslümanlar olarak sessiz kalırsak eğer bunun vebali hepimizin üzerinedir. Bizden önce ve sonra ülkenin 81 ilinde sesini duyurmaya çalışan kardeşlerimize eşlik ederek sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Gerek Cumhurbaşkanına, STK'lara, basın yayına, yazarlara sesimizi duyurabildiğimiz herkese haykırmalıyız. İdam edilmeye çalışılan kardeşlerimizin sesi olmalıyız. Ulaşabildiğimiz herkese derdimizi anlatabilmeliyiz. Burada bu meydanda bulunmamızın en büyük nedeni kardeşlerimize sahip çıkmak ve onların sesi olmaktır. Şu anda iktidarda olan ve meşru olamayan bir pozisyonda bulunan ABD'nin ve batının kuklası Sisi'nin amacına ulaşmasını engellemektir. 91 şehide ilave edilecek sadece 12 şehid değil. Mısır'ın karanlık dehlizlerinde adını bilmediğimiz Müslümanların olduğunu bilelim. Bu meydanlarda Müslümanların sesi olmanın önemini kavrayalım." dedi.

Ahmet Ural

Peygamber Sevdalıları Vakfı adına basın açıklamasını okuyan Sultangazi İlçe Temsilcisi Ahmet Ural, haksız ve hukuksuz olan bu kararın uygulanmasının önüne geçmek için tüm Müslümanlara büyük bir sorumluluk düştüğünü hatırlattı.

"Zulme direnen müminler müstekbirlerin hedefi olmaktadırlar"

Ural, "Son çağlarda gerek bulunduğumuz topraklarda gerekse fiziki olarak bizden uzakta olan coğrafyalarda yaşanan zulüm arşı alayı titretmektedir. Farklı coğrafyalarda güçlüler, zayıfları sömürmeye, köleleştirmeye devam ederken, bu zulme direnen iman ehli Müslümanlar da hedef tahtasına oturtulmuştur. İslam, zulme direnişin kaynağıdır. Mümin de bu mücadelenin neferidir. Bu sebeple Müminler dünya müstekbirlerinin hedefi olmaktadır. Zulme direnişin adı İslam olduğu hakikati, müstekbirleri tedirgin etmekte, zulüm ve baskılarını artırmaktadır. Bugün zulüm neredeyse bütün İslam coğrafyasında sürmektedir. Mısır'da yaşananlar bunun en bariz örneğidir. Cunta rejimine karşı durdukları, mazlumların yanında yer aldıkları ve gasp edilmiş haklarını aradıkları için binlerce Müslüman zindanlara hapsedilmiştir." dedi.

"Mısır rejimi üzerinde baskı artırılmalıdır"

Sisi cuntasının sınırları fazlasıyla aşan zulmüne karşı var olan sessizlik kabul edilir bir yanının olmadığını belirten Ural, "Batılı emperyal devletlerin bu idamları desteklediği için onlardan bir beklentimiz zaten yoktur, ancak İslam ülkelerini idare eden yöneticilerin sessizliği, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmasının izah edilecek bir tarafı da yoktur. Bu bağlamda Arap Konseyi'nin, idamların durdurulması için yaptığı çağrıyı olumlu bir gelişme olarak görmekteyiz. Aynı tepkiyi İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi kuruluşlar da vermeli, Mısır rejimi üzerinde baskı artırılmalıdır. Son aylarda gündeme gelen Türkiye-Mısır arasındaki 'normalleşme' süreci bir kez daha değerlendirilmelidir. Türkiye, mazlumların diplomatik ilişkilere kurban edilmesine müsaade etmemelidir. Bu nedenle sessizliğini bozmalıdır. Mısır'daki darbe sürecinde takdir edilecek tavır alan Türkiye'nin, hakkında idam kararı verilen 12 masumun konjektüre kurban gitmesine izin vermesi unutulmayacaktır. Bu nedenle idam kararlarının geri alınması için gereken tüm baskı oluşturulmalıdır." diye konuştu.