Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı'na katıldı.

Burada katılımcılara seslenen Erdoğan, "Eylem planımızın asıl amacı toplumun kadına yönelik şiddete bakış açısını etkilemeye, değiştirmeye ve duyarlılıklarını artırmaya yönelik bir farkındalık oluşturmaktır. Bunun için iletişim araçlarını daha etkin kullanmak suretiyle düzenleyeceğimiz kampanyalarla her kesime yönelik eğitici çalışmalar yürütmeyi hedefliyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele, ancak toplumun tamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla başarıya ulaşabilir." dedi.

Eylem planında yer alan hususların belirlenen çerçevede ve sürede amacına ulaşmasını temenni eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bizim inancımızda bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıklar içinde asıl olan insandır, diğer tüm ayrımlar, diğer tüm vasıflar, diğer tüm farklılıklar bu ulvi sıfatın gerisinde kalır. Toplum ve aile dediğimiz müesseseler de erkek ve kadının müşterek varlığıyla ortaya çıkar, mana kazanır ve devam eder. İnsanları sadece cinsiyetlerinden dolayı üstünlük sınıflamasına tabi tutan anlayışın bizim medeniyetimizde ve kültürümüzde yeri yoktur. Şayet ortada bu noktada bir sorun yaşanıyorsa konunun bir tarafında erkek bir tarafında kadın vardır. Mesela aile yapımızla ilgili hassasiyetlerimizde kadın ne kadar sorumluluk sahibiyse erkek de aynı derecede mesuliyet sahibidir. Her ne sebeple olursa şayet aile yapımızda bir bozulma varsa bunun sorumluluğunu sadece kadına veya erkeğe yüklemek sorunun yarısını görmezden gelmek demektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına şiddet meselesinde ortada bir mağdur varsa bir de failin mevcut olduğunu belirterek, "İşte bunun için iktidara geldiğimiz günden beri kadına yönelik şiddetle mücadele, öncelikli konularımız arasında yer almıştır. Şahsen de bu konuyu daima yakından takip ettim, atılan her adımı destekledim, yaşanan her sorunla bizzat ilgilendim. Nitekim tek tip bir müdahaleyle neticeye ulaşılamayacağı belli olan bu hassas konunun çözümü için zaman içerisinde farklı politikalar geliştirdik ve uyguladık. Son günlerde bazı çevreler, bugün, yani 1 Temmuz itibarıyla resmen çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi'ni, kadına yönelik şiddetle mücadelede bir geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi'yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değildir." ifadesini kullandı.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme gerekçelerini o dönemde kamuoyuyla paylaştıklarını vurgulayan Erdoğan, "Bizim kadına yönelik şiddetle mücadele çerçevesinde aldığımız tedbirlerin, yaptığımız düzenlemelerin, hayata geçirdiğimiz uygulamaların kadınların haklarına, hukuklarına, onurlarına sahip çıkmamızın tek sebebi eşref-i mahlukat olan insan sıfatıyla kendilerine olan saygımızdır. Dün kadına yönelik şiddetle ve kadınların insan olarak sahip oldukları haklarını kullanabilmesi konusunda nasıl mücadele ediyorsak bugün de yarın da aynı mücadeleyi sürdüreceğiz." dedi.

Kadına yönelik şiddetin pek çok faktörden etkilenen ve genel şiddetten farklı dinamiklere sahip olan bir olgu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

Bu sebeple evvela kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına neden olan faktörlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve bertaraf edilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddet, kadının hayatı başta olmak üzere kendini güvende hissetme, eğitim, iş ve sosyal süreçlere katılma gibi temel haklarını kullanmasını da engelleyen bir sorundur. Şayet bu durum aile içinde vuku bulmuşsa şiddete şahitlik etmesi sebebiyle çocuklarda travmaya neden olabiliyor. Şiddeti bir davranış biçimi olarak öğrenen çocukların yarının şiddet mağduru veya şiddet faili olarak karşımıza çıkma ihtimali artıyor. Sebebi ne olursa olsun, aile içinde yaşanan şiddetin sonuçları kadını ve çocuğu derinden ve doğrudan etkiliyor. Konuyu tüm boyutlarıyla ele aldığımızda belki doğrudan değil ama dolaylı olarak tüm toplumun da bu şiddetten olumsuz etkilendiğini görüyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şeyden önce kanunun ırk, renk, cinsiyet, tabiyet, dil, din, statü, medeni hal, engel durumu hastalık gibi ayrımlar gözetmeksizin şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan tüm kadınları, çocukları, erkekleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını korumayı amaçladığını kaydetti.

Şiddete uğrayanın kadın veya erkek, çocuk veya yaşlı, engelli veya engelsiz olmasının fark etmediğini, geniş yelpazesiyle kanunun herkesi koruma kapsamına aldığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabii şiddet mağdurları daha çok kadınlar ve çocuklar olduğu gibi ister istemez fiiliyatta bu gruplar öne çıkıyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda düzenleme yapılmış, kurumsal yapı oluşturulmuştur. Bu doğrultuda atılan adımlardan biri de şiddetin önlenmesiyle koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanmasına yönelik hizmetleri vermek üzere Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin (ŞÖNİM) kurulmasıdır. Bugün 81 ilimizin her birinde mağdurlara hizmet veren merkezlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici katkıları olduğuna inanıyorum. Şimdi de yeni eylem planımızda mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz." (İLKHA)