Kafirun suresi müşriklerin Hz. Peygamber'e gelerek sırayla bir birlerinin tanrılarına inanmayı ve ibadet etmeyi yani Allah’a şirk koşmayı teklif etmesi üzerine inmiştir. Kafirun suresi anlamı, Kafirun suresi okunuşu, Kafirun suresi Türkçe okunuşu fazileti ve tefsiri haberimizde
Kafirun suresinin nuzül sebebi
“Kureyşli’lerden bir grup adam, Hz. Muhammed (SAV)’e şöyle öneride bulundu : “Ya Muhammed! Haydi, gel de bizim dinimize uy, biz de senin dinine uyalım; sen bizim ilâhlarımıza ibadet et, biz de senin ilâhına ibadet edelim ve bunu bir yıl süreyle devam ettirelim. Eğer senin getirdiğin din bizim dinimizden hayırlı ise, o takdirde o hayırda sana ortak oluruz da ondan nasibimizi alırız. Yok, bizim dinimiz seninkinden hayırlı ise, o takdirde sen o hayırda bize ortak olur ve nasibini almış olursun.” Bu son derece cahilce öneriye, Hz. Muhammed (SAV) şu cevabı verdi: “Başkasını Allah’a ortak koşmaktan yine Allah’a sığınırım.” Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Kâfirûn Suresi’ni indirdi.
Kafirun suresi okunuşu
Bismillahirrahmânirrahîm.
Kul yâ eyyühel kâfirûn
Lâ a'büdü mâ ta'büdûn
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd
Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm
Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd
Leküm dînüküm veliye dîn
Kafirun suresi anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
De ki: "Ey Kâfirler!"
Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.
Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.
Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.
Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.
Kafirun suresi Türkçe okunuşu Arapça okunuşu ve diyanet meali
Kafirun suresi fazileti
Taberânî’nin el-Evsat’da İbni Ömer (RA)’dan yaptığı rivayete göre, Rasülullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kul Huvallahu Ahad Suresi Kur’ân’ın üçte birine; Kul Ya Eyyühe’l-Kâfirûn Suresi Kur’ân’ın dörtte birine muadildir (denk gelir).”
İmam Ahmed’in yaptığı rivayete göre: Peygamberimiz (SAV)’e erişen bir şeyh şöyle demiştir: “Rasülullah (SAV)’le beraber bir sefere çıktım. Kul Ya Eyyühel Kâfirûn Suresini okuyan bir adama uğradı ve bunun üzerine şöyle buyurdu: “Şu adam cidden şirkten beri olmuştur.” Bir diğer adam ise, Kul Huvallahu Ahad Suresini okuyordu. Rasülullah (SAV) onun için de şöyle buyurdu: “Bununla Cennet ona vacip oldu.” Bir diğer rivayette: “Bu adamın günahları bağışlandı.”
Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizi, Nesâî ve Hâkim’in sahihleyip yaptığı rivayete göre, Muâviye el-Eşcaî’nin babası, Hz. Peygamber (SAV)’e gelerek şöyle demiştir: “Ya Rasülallah! Döşeğime gelip uyumak istediğimde ne söyleyeceğimi bana öğret.” Efendimiz (SAV) ona şöyle buyurmuştur: “Kul Ya Eyyühe’l-Kâfirûn Suresi’ni okuduktan sonra uyu. Çünkü gerçekten bu sure şirkten beraattır.”
Ebû Ya’lâ ile Taberânî’nin İbni Abbas (RA)’dan yaptığı rivayete göre, Rasülullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Okuduğunuz zaman sizi Allah’a ortak koşmaktan kurtaracak bir kelimeyi göstereyim mi? Uyuyacağınız zaman Kul Ya Eyyühe’l-Kâfirûn Suresini okuyunuz.”
Kafirun suresi tefsiri
Tevhid ilkesinin sembolü olarak Mekke döneminin ilk yıllarında inen bu sûrede Mekkeli müşriklerin şahsında bütün putperestlere ilân edilmek üzere iman ile şirkin ayrı şeyler olduğu, bu iki inanç sistemi arasında bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla ikisinin birlikte bulunmasının, iki inanç arasında bir uzlaşmaya gidilmesinin mümkün olmadığı kesin olarak ifade edilmiştir.
Bazı müfessirlere göre 2-3. âyetlerde, gelecekte Hz. Peygamber’in müşriklerin taptığına tapmayacağı, onların da Hz. Peygamber’in taptığına tapmayacakları ifade edilmiş; 4-5. âyetlerde ise halihazırda da onların tutumlarının farklı olmadığı bildirilmiştir. Ancak Şevkânî bu yorumu reddetmekte, 4-5. âyetlerin 2-3. âyetlerdeki gerçeği pekiştirdiğini söylemekte; bu tekrarlara dil kurallarından ve Arap şiirinden örnekler getirmekte, Hz. Peygamber’in hadislerinde de benzer tekrarların bulunduğunu ifade etmektedir (bk. V, 599-600). Bizim tercihimiz de bu yöndedir. Zira 2-3. âyetlerde Hz. Peygamber’in şahsında müminlerin sadece bir Allah’a kulluk etmeleri emredilmiş, Allah’a ortak koşanlarla gerek inanç gerekse ibadet bakımından hiçbir şekilde benzerliklerinin bulunmadığı vurgulanmıştır. 4-5. âyetlerde ise Hz. Peygamber’i kendi dinlerine döndürmek isteyen putperestlerin ümidini kırmak maksadıyla söz tekrar edilmiştir. “Sizin dininiz size, benim dinim banadır” şeklinde tercüme ettiğimiz 6. âyet, daha geniş kapsamlı ve daha vurgulu bir şekilde önceki âyetleri tekit eder ve bu iki din arasında uzlaşmanın olamayacağını gösterir. Zira bu iki dini uzlaştırmak, hak ile bâtılı uzlaştırmak anlamına gelir.
Son âyetten din, vicdan ve ibadet özgürlüğünün esas olduğu, kimsenin herhangi bir dine girmeye zorlanamayacağı anlamının da çıkarılabileceğini düşünen bir kısım müfessirler bu âyetin müşriklere karşı savaşılmasını emreden âyetle (bk. Tevbe 9/36) neshedildiğini yani hükmünün kaldırıldığını ileri sürmüşlerdir. Ancak bizim de katıldığımız görüşe göre âyetin hükmü kaldırılmamıştır; çünkü burada bir emir veya yasak değil, bir vâkıanın tesbiti ve ifade edilmesi (haber) söz konusudur; haber ise Allah’tan olduğu için gerçektir, hükmü değişmez (bk. Şevkânî, V, 600). Bu âyet, bir vâkıa tesbiti olduğu ve müslümanların zayıf durumda bulundukları bir dönemde indiği için ondan din ve vicdan özgürlüğü anlamının çıkarılamayacağı da düşünülebilir. Kuşkusuz İslâm’da din, vicdan ve ibadet özgürlüğü vardır; ancak bu özgürlükler Medine döneminde inen âyetlerde ifade edilmiş, müslümanların hâkim oldukları zaman ve mekânlarda uygulanmış, hayata geçirilmiştir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an Yolu Tefsiri