20 Haziran Dünya Mülteciler Günü münasebetiyle açıklama yapan Yapıcıoğlu, dünya ülkeleri ve uluslararası insan hakları örgütlerinin mültecilerin sorunlarına yoğunlaşarak köklü çözümler üretmesi gerektiğini belirtti.

Dünya, en temel insan hakkı olan hayat hakkı açısından gittikçe daha güvensiz hale geldiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "İnsanlık düşmanı sömürgeci emperyalistlerin işgal ve talan siyaseti, her yıl yüzbinlerce insanın ölümüne, sömürülen ve toprakları işgal edilen milyonlarca insanın da yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasına neden olmaktadır. Zulüm, işgal ve talan nedeniyle ortaya çıkan sefalet ve katliamlar, mülteci sorununu her gün biraz daha büyütmektedir.  Dünya ülkeleri ve uluslararası insan hakları örgütlerinin bu soruna yoğunlaşarak köklü çözümler üretmesi gerekir gerekmektedir." dedi.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 'Küresel Trendler 2020 Raporu'na göre, savaşlardan, şiddetten ve zulümlerden kaçan insanların sayısının 82 milyonu geçtiğini aktaran Yapıcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Bu sayı, 2019 yılı sonunda 79,5 milyon idi. En çok sığınmacı veren ülkelerin başında Suriye, Afganistan, Güney Sudan ve Myanmar gibi şiddet sarmalıyla mücadele eden ülkeler gelmektedir. BMMYK tahminleri, 2018 ile 2020 yılları arasında yaklaşık bir milyon çocuğun mülteci olarak doğduğunu göstermektedir. Rapor ayrıca, 2020’de Covid-19 salgını dünyada zirve yapmışken 160’tan fazla ülkenin sınırlarını kapattığını ve 99 devletin koruma ihtiyacı içindeki insanlar için hiçbir istisna yapmadığını ortaya koymaktadır.

"İslam coğrafyasını maruz bıraktıkları savaş, zulüm ve katliamlar tam bir insanlık dramına dönüşmüştür"

İslam coğrafyasında yaşananlara da dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Küresel emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin sömürü ve işgal stratejileri ile özellikle İslam coğrafyasını maruz bıraktıkları savaş, zulüm ve katliamlar tam bir insanlık dramına dönüşmüştür.  Suriye, Irak, Filistin, Yemen, Doğu Türkistan, Arakan ve daha birçok yerde insanların karşı karşıya kaldıkları zulüm cenderesi, hicret etmeye fırsat bulanları farklı ülkelere doğru yollara düşürmektedir.

Türkiye, bugün dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi haline gelmiştir. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ ilkesiyle hareket eden bir medeniyetin müntesipleri olarak coğrafyamızın farklı yerlerinden iltica eden kardeşlerimize gereken desteği vermeli ve evlerine selametle dönebilecekleri şartlar oluşuncaya kadar geçim, eğitim ve sağlık gibi temel problemlerini çözmek için gayret sarf etmeliyiz."

"Mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler ekonomik anlamda zorlamaktadır"

Mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere sosyal ve ekonomik destek sağlanması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, "Göç dalgasının çoğunlukla düşük ve orta gelirli ülkelere doğru gerçekleşmesi mültecilerin hayat şartlarını ağırlaştırmakta, mültecilere ev sahipliği yapan ülkeleri de ekonomik anlamda zorlamaktadır. Uluslararası bir fon oluşturularak, güvenli bir şekilde geri dönüşleri sağlanana kadar mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere ekonomik ve sosyal destek sağlanmalıdır. Çıkar odaklı düşünüldüğünde bile zulüm ve sömürü hiç kimsenin menfaatine değildir. Artan göç dalgası ve ‘kaçışın’ nedenlerini ortadan kaldırmak için küresel bir iş birliğinin sağlanması zaruridir. Bu doğrultuda göçün nedenleri irdelenerek özellikle göçün en büyük sebeplerinden olan şiddet ve ekonomik buhranın sona ermesi için çalışmalar yapılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, son olarak şunları kaydetti: "Kan ve gözyaşının dindirilmemesi durumunda bugün için zahiren kendi ülkelerinde refah ve huzur içinde yaşayan insanların da huzur ve emniyeti garanti altında olmayacaktır. Sivillerin savaşta bile hedef alınmasına tepkisiz kalınmamalı, sivil bölgelere yönelik saldırılar savaş suçu kapsamında değerlendirilerek ciddi bir şekilde soruşturulmalı ve hızlı bir şekilde cezalandırılmalıdır." (İLKHA)