HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, iç gündeme dair yaptığı haftalık gündem değerlendirmesinde; bankalara yarayan yüksek faizler, diyanet çocuk kanalının açılması, başörtüsüne anayasal güvence ve tarım politikası gibi konu başlıklarını masaya yatırdı.
Yüksek faizler bankalara yarıyor
Yüksel faizlere dikkatleri çeken Yapıcıoğlu, “Yükselen döviz kurunu dengeleme ve enflasyon rakamlarını aşağı çekme gerekçesiyle Merkez Bankası tarafından yapılan faiz artışları beklenen sonucu vermedi. Salgın hastalık sürecinde birçok ülke faiz oranlarını sıfıra yakın tutarken Türkiye, faizleri yükseltme konusunda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdi. Ekonomik durgunluk, birçok kesimi banka kredilerine mecbur bıraktı. Borcu borçla kapatma döngüsüne yol açan bu mecburiyet, BDDK verilerine göre bu yılın ilk dört ayında halkın bankalara ödediği faiz miktarını 34,5 milyar liraya çıkardı.” dedi.
“Faiz artırımı politikası reel ekonomiye bir fayda sağlamıyor”
Faiz artırımının ekonomiye fayda getirmediğini sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, “BDDK verilerine göre yerli özel bankaların net kârı Ocak-Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33 artarken, yabancı bankaların net kârı yüzde 48 artış göstermiştir. Enflasyonu azdıran, döviz kurunu da dizginleyemeyen faiz artırımı politikasının reel ekonomiye bir fayda sağlamadığı gibi yatırımları da bloke ettiği görülmesine rağmen halen ilgili kurumlarca savunulmaktadır. Yüksek faiz oranları krizlerden nemalanan belli sermaye grupları ve hiçbir şey üretmeden milletin sırtından geçinen asalak faiz kurumları dışında hiç kimsenin işine yaramayacaktır.” ifadelerini kullandı.
Diyanet çocuk kanalının açılması
Diyanet Çocuk Televizyon kanalının geç de olsa olumlu bir adım olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Geçtiğimiz günlerde TRT ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında Diyanet Çocuk Televizyon kanalı açılması için bir protokol imzalandı. Geleceğimiz olan çocuklarımızın ruhsal ve sosyal yönlerden gelişerek kendilerine, ailelerine ve tüm insanlığa faydalı fertler olabilmeleri, öncelikli meselelerimizden biri olmalıdır. Ne acıdır ki televizyonlarda yayınlanan programların çoğunluğu çocuklarımızda ruhsal, sosyal ve ahlaki açıdan tahribatlara yol açmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın Kur’an ve Sünnet bilinciyle yetişmesini hedefleyen eğitici kanallar büyük ve acil bir ihtiyaçtır. Programların içeriklerinin inancımız ve kadim medeniyetimiz çerçevesinde oluşturulması en önemli husustur. Böyle bir girişim geç de olsa olumlu bir adımdır. TRT Diyanet Çocuk kanalının en kısa zamanda faaliyetlerine başlamasını temenni ediyor, hayırlı olmasını diliyoruz.” dedi.
Başörtüsüne anayasal güvence
Başörtüsü meselesinin yıllardan beri eski sıklıkta olmasa da gündemde olmaya devam ettiğine dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Son olarak Nişantaşı’ndaki bir parkta başörtülü bir akademisyenin saldırıya uğraması bu sorunu tekrar gündeme taşımıştır. Milyonlarca insanı ilgilendiren bu konu ne yazık ki hâlâ çözüm beklemektedir. Bir insanın inancı gereği başörtüsü taktığı için hakarete uğrayıp darp edilmesi, din ve inanç hürriyetinin hedef alınmasıdır. Yaşanan bu olay Türkiye’de başörtülülere karşı geçmişte yapılan muameleleri akıllara getirmektedir. Bu türden olayların geçmişe nazaran daha az olsa da halen yaşanıyor olması maalesef başörtüsü düşmanlığının bitmediğini göstermektedir. Bu saldırılar, başörtüsü meselesi kesin bir çözüme kavuşturulmadığı için yaşanmaktadır. Ahlak ve değerler eğitiminin yetersizliği, toplumun manevi dayanaklarını temelden çürüttüğü gibi bu tür saldırıların da en önemli nedenidir. Bu meseleye dini inanç ve değerlerin yanı sıra temel insan hak ve hürriyetleri bağlamında yaklaşılmalı, yaşanan bu kronik sorunun çözümü için başörtüsü ivedilikle anayasal güvence altına alınmalıdır.” diye kaydetti.
Tarımsal potansiyel harekete geçirilmelidir
Tarım politikasına dair görüşlerini sunan Yapıcıoğlu, “Artan nüfus, iklimsel sorunlar ve dünyada artan gıda talebi tarımda yeni planlamaların gerekliliğini ortaya koymuştur. Alışılagelmiş tarım verilmesi mümkün değildir. İstatistikler, gıda sektöründe yaşanan arz-talep dengesizliğini ve diğer sorunları net olarak ortaya koymaktadır. Temel gıda maddelerindeki pahalılık, son 12 yılda çiftçi sayısında yaşanan yüzde 48’lik azalma ile birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin doğru bir tarım politikasının olmadığı açık ve net bir biçimde görülecektir. Tarım merkezlerindeki yoksul vatandaşlarımızın mevsimlik işçi olarak farklı şehirlerde, çok ağır şartlarda ve çok cüzi ücretlerle çalışarak hayatta kalmaya çalışmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Bölgeler arası kalkınmışlık farkının, yanlış politikalar nedeniyle oluştuğu aşikârdır.” dedi.
“Tarım politikalarında ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır”
Tarım politikalarında ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Ülkenin artan ihtiyacı, nüfus yoğunluğu, tarım ve hayvancılık potansiyeli göz önünde tutularak yeni bir yol haritası belirlenmelidir. Bu anlamda yapılacak en önemli işlerden biri GAP projesinin tamamlanmasıdır. Destek ve teşvik sistemi yeniden gözden geçirilmeli, tarım ve hayvancılık destekleri Tarım Kanununda öngörüldüğü gibi milli gelirin yüzde 1’i seviyesine çıkarılmalıdır. Çiftçilik, hayvancılık ve bunları tamamlayan diğer yan sektörler cazip hale getirilmeli, bu alanda çalışanların sayısı ve imkanları artırılmalıdır.” şeklinde konuştu. (İLKHA)