Geçtiğimiz hafta Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde düzenlenen hafızlık töreninde ettiği dua esnasında Bakara Suresinin 114’üncü ayetinden örnek veren imam hatip Mustafa Demirkan’ın Mustafa Kemal’e hakaret ettiğini iddia eden kimi çevrelerin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, müftüleri ve din görevlilerini hedef almasına Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Mil-Diyanet Sen) tepki gösterdi.
Konu ile ilgili Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, tarafından yapılan yazılı açıklamada, “5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun” maddesinin bir kısım çevrelerce istismar edildiği, müftüler ve din görevlileri üzerinde “Demokles'in Kılıcı” gibi baskı unsuru olarak kullanıldığı belirtildi.
Gül, söz konusu kanun maddesinin, Diyanet'in ve din görevlilerinin başında “Demokles'in Kılıcı” gibi tutularak Allah'ın ayetlerinin ve Kur’an-ı Kerim’in hükümlerinin, vaaz kürsüleri ile minberlerde sansürlenmek istendiğine dikkat çekti.
Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül
Gül, “Sesini kısık da olsa çıkaran olursa ‘FETÖ'cü’ yaftasında bulunularak sindirilmeye çalışılmaktadır. Faiz ayeti okununca ‘sen ekonomist değilsin, işine bak’ deniyor. İçki-kumar ayeti okununca ‘benim zevkime karışma’ deniyor. Zina ayeti okununca ‘burası özgürlükler ülkesi karışma’ deniyor. Miras ayeti okununca ‘hangi çağda yaşıyoruz?’ deniyor. İşte en son Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde Bakara Suresinin 114’üncü ayeti okununca da ‘sen bu ayetle Atatürk’ü kastettin’ şeklinde zorlama yorumlarla baskı unsuru olarak kullanılmaktadır.” dedi.
Bir kısım art niyetli çevrelerin Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi imam hatiplerine saldırmayı adeta eğlence haline getirdiğini belirten Gül, “Diyanet İşleri Başkanlığımız, din görevlilerimiz, sosyal medya hesaplarından, yayın organlarından ve gazete paçavralarından pervasızca hakarete uğramakta ve iftiraya maruz kalmaktadırlar. İşte bu yüzdendir ki Mil-Diyanet Sen'in aylardır gündemden düşürmediği ‘minber dokunulmazlığı’ ivedilikle yasalaşmalıdır. Minber dokunulmazlığı ile okunan hutbeler yargının konusu yapılamayacaktır. Minber dokunulmazlığı zamanında yasalaşmış olsaydı, Prof. Dr. Ali Erbaş Hoca'mızın Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde okuduğu eşcinsellikle ilgili hutbe yargının konusu olamayacaktı ve suç duyurusunda bulunulamayacaktı.” ifadelerini kullandı.
Mil-Diyanet Sen Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tahiroğlu
Mil-Diyanet Sen Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tahiroğlu da İLKHA muhabirine yaptığı açıklamada, son zamanlarda kimi çevrelerin her fırsatta camiler, Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlileri üzerinden İslam’ı ve değerlerini hedef aldığına dikkat çekti.
“Değerli hocamız sadece Ayet-i Kerime'yi okumuştur”
Son zamanlarda Türkiye’de garip olayların olduğuna dikkat çeken Tahiroğlu, “Herkes cuma hutbesini ve hutbede okunan ayetleri istediği şekilde ve istediği yöne çekebiliyor. 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun maddesini bazıları çok farklı yönlere çekerek gereksiz ve hiç alakası olmayan konular üzerinden bu kanun maddesini kullanarak din görevlilerine saldırıyorlar. Aslında ise dine ve din adamlarına saldırıyorlar. Geçtiğimiz hafta Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde düzenlenen hafızlık töreninde imam dua esnasında sadece Bakara Suresi 114’ncü ayetinin mealini okudu. Orada ne Mustafa Kemal’e hakaret vardır ne de herhangi bir şekilde orada tahkir edici bir suç unsuru vardır. Değerli hocamız sadece Ayet-i Kerime'yi okumuştur. Allah'ın bir emrini dile getirmiştir. Ama art niyetli zihniyet ve bu güruh kendisini Mustafa Kemal koruyucusu olarak görerek ve o Ayet-i Kerime'yi oraya nasıl bağlamışlarsa ben de anlayabilmiş değilim. Alakası olmayan bir konuyu getirerek şu anda İslam'a ve Diyanete saldırı yapılıyor.” dedi.
“Herkes haddini bilmelidir”
Her fırsatta din görevlilerinin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Tahiroğlu, “Bir din görevlisi bu ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri okumayacak da kim okuyacak? Aslında bunların bu yaptıkları vatanseverlik değil, hadsizliktir ve kendini bilmezliktir. Dolayısıyla bu ayette herhangi bir kimseye hakaret, suç unsuru ve tahkir yoktur. Ama üzüldüğüm nokta; din ve din görevlileri hedef alınıyor. Peki, bu sivil toplum kuruluşları nerede, bunlar ne zaman ortaya çıkacaklar? Onlar susarsa böyle kendini bilmez hadsiz kimseler de 5816’ya sığınarak veya daha farklı konuları bahane ederek İslam’a kin kusacaklardır. Mil-Sen ve Mil Diyanet-Sen olarak bu konuda kesinlikle tepkimizi ortaya koyuyoruz ve herkes haddini bilmelidir.” ifadelerini kullandı.
“Minber dokunulmazlığı istiyoruz”
Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin okunmamasını istemenin kimsenin haddi olmadığını dile getiren Tahiroğlu, “Elbette Ayet-i Kerimeler olduğu gibi okunacaktır. Biz bir İslam beldesinde yaşıyoruz. Dinimiz İslam’dır, kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Biz Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini okumayacağız da neyi okuyacağız? Uzun süredir dile getirdiğimiz bir konu var. Minber dokunulmazlığı istiyoruz. İmamların okudukları Ayet-i Kerimelerden, hadis-i şeriflerden dolayı herhangi bir şekilde sorgulanamayacağını ve yargı meselesi olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda bu talebin çok elzem olduğu ortaya çıkıyor. Biz faiz, zina ve iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak ile ilgili bir ayet veya hadis okumayacağız da ne okuyacağız? Dolayısıyla bir an önce minber dokunulmazlığı getirilmelidir.” şeklinde konuştu.
“Kur'an-ı Kerim'in üzerine başka hiç kimse söz söyleyemez”
Kur’an-ı Kerim’in sözünün üzerine başka bir sözün olmadığının altını çizen Tahiroğlu, şunları söyledi:
“Kur'an-ı Kerim'in Ayet-i Kerimeleri ve hadis-i şeriflerin üzerine başka hiç kimse söz söyleyemez; kim olursa olsun bu hiç fark etmez. Cenab-ı Allah en büyük yaratıcımız, tek olan ilahımız bunu bu şekilde emretmiştir, bu kesin bir hükümdür. Allah'ın Resulü Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir hadis-i şerif zikretmişse o kesin bir hükümdür, bunun üzerine başka bir söz yoktur. Zaten bunların üzerine farklı bir söz söyleyen kim olursa olsun önemli değil, onlar hataya girerler ve büyük bir günah işlemiş olurlar. Bakara Suresi 114’üncü ayetinin mealini okuduğu için de bazı siyasi partilerin grup toplantılarında üzülerek ifade edeyim ki o siyasi liderler kendilerini ve haddi aşan bazı sözler sarf etmişlerdir. Bir imama ‘sen kimsin, şu veya busun’ diyerek hocayı linç ettiler. Bu gücü nereden ve kimden alıyorsunuz? Okunan Ayet-i Kerimedir. Cenab-ı Allah bunu emretmiş ve söylemiş. Hocanın görevi o ayeti okumak ve tebliğ etmektir. Hoca da o ayeti tebliğ etmiştir. Bu Ayet-i Kerimenin tersine de kim ne söz söylüyorsa en büyük günahı o işliyordur.” (İLKHA)