Konu hakkında konuşan STK temsilcileri, Peygamberler ve sahabeler şehri olarak bilinen Diyarbakır'ın fuhuş ile anılmasının kabul edilemez olduğunu ve kentte bilinçli şekilde ahlaksızlığın yaygınlaştırıldığını belirtti.

 

Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesinde faaliyet yürüten Sahabe-Der Başkanı Veysi Ergin, fuhuş ve uyuşturucunun halkın içindeki en büyük illet olduğunu belirterek "Sahabe-Der olarak bu hastalığın farkındayız. Şu anda gençlerimiz elimizden kayıyor. Memleketimizde iş imkânı olmadığından bu gençlerimiz uyuşturucu baronlarının eline çok rahat bir şekilde düşebiliyor, şeytan ve nefsin etkisiyle kendilerini düzeltemiyorlar. Kendileriyle konuştuğumuzda hazır paraya alıştıklarını, elde ettikleri paranın kendilerine daha cazip geldiğini söylüyorlar." dedi.

Veysi Ergin

Fuhşun Covid-19 gibi tehlikeli olduğunu ve yetkililerin gerekli tedbirleri alması gerektiğini söyleyen Ergin, "Bu salgının önüne geçilmediği takdirde bunun zararını hepimiz göreceğiz. Bu hastalığa yakalananlar sadece kendilerine değil, ailesine de topluma da zarar verebiliyor. Fuhuş konusunda da tüm imkanlar mevcuttur. Mesela daha önce herkesin evinde bir şeytan bulunurken şu anda cebinde bulunuyor. Cepteki akıllı telefon dediğimiz şeytan kullanıcını aklını alıyor. Kişi, tüm gününü telefon başında geçirebiliyor." ifadelerin kullandı.

"Otellerde de fuhuş yapılıyor"

Fuhşun kentin birçok noktasına yayıldığını dile getiren Ergin, "Bugün fuhuş sadece Ofis semtinde değil, Sur'da da vardır. Bir zamanlar Sur kapılarından abdestsiz insanın giremediğini duymuşken şu anda Sur içinde abdestli insanı bulamaz hale gelmişiz. Ofis semtinin yanı sıra Sur'daki otellerde de fuhuş yapılıyor ve bundan devletin haberi var. 18 yaşındaki bir kişi serbestçe fuhuş yapabiliyor ve devlette bunu serbest bırakmış." şeklinde konuştu.

Mevlüt Yıldız

“Müslümanlar bu fuhşiyata karşı durmalı”

Diyarbakır gibi en çok sahabenin yaşadığı mukaddes bir şehrin fuhuşla anılmasının herkese rahatsızlık verdiğini dile getiren Din Bir-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Mevlüt Yıldız, "Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de zinaya yaklaşılmamasını emredip uyarıyor. Yani bırakın zina yapmayı, zinaya sevk edecek yollara yaklaşmayın buyuruyor. O yüzden bir Müslüman kesinlikle bu fuhşiyata karşı durmalı. Bu fenalıkları Peygamber Efendimizin hadisine göre elimizle, dilimizle ya da kalbimizle buğz ederek engellemeliyiz." ifadelerini kullandı.

"Toplum olarak fuhşa karşı durmalıyız"

İlahi kanunlarının yanında fuhşun kanunlarla da suç olduğunu vurgulayan Yıldız, şöyle devam etti:

Yetkililerin bu kanunsuzlukların üzerine gidip bu fuhşiyatı bertaraf etmeleri gerekiyor. Benim dairemin bulunduğu muhitte fuhuş yapılması, çoluk-çocuğumun ahlakını bozmaya yöneliktir, kimsenin buna hakkı yoktur. Toplum olarak bunlara karşı durmalıyız. Bu kişilere hiçbir şekilde ev verilmemeli. Bizler İslam ümmetinin evlatları olarak bizi yaratan Rabbimizin emrine de karşı gelmemeliyiz. Özellikle gençlerimiz bu tür yollara tevessül etmeme noktasında dikkatli olmalı.

İslam aleminin üzerinde ahlakı bozmaya yönelik projeler olduğunu söyleyen Yıldız, "İngiliz casusunun itirafları isimli kitapta da anlatıldığına göre, Avrupa ülkelerinin casusları gittikleri Müslüman ülkelerin dillerini kendi dilleri gibi öğrenip oraların bazı alimleri ya da kanaat önderlerinin zaaflarını kullanıp tefrika çıkarttırılıyor. Yani bu tür projeler geçmişten beri İslam dünyası üzerinde var. Ama ben inanıyorum ki bunlar asla başaramayacak. Özellikle Diyarbakır'ın bu tür şeylerle anılması bizi üzüyor. Zira burada 500'ü aşkın sahabe yaşamıştır. O yüzden kentimizin fuhuşla değil, sahabelerle anılması gerekiyor." şeklinde konuştu.

Mustafa Şenol

"Diyarbakır'da fuhşun artış göstermesi kente yapılan operasyondur"

Merkez Bağlar ilçesinde faaliyet yürüten Köy-Der Başkanı Mustafa Şenol, son zamanlarda artan fuhuşla alakalı olarak halk ve esnaflardan sıkça şikayetler aldıklarını söyleyerek şu ifadeleri kullandı:

Bunun Diyarbakır'a özel bir operasyon olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada fuhşun bir anda artması göze çarpıyor. Bu işte kimin veya kimlerin parmağı var? Bu operasyonu kimler yapıyor bilinmez ama bunun Diyarbakır'a has ve büyük bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu konuda en büyük görev yetkililere düşüyor. Tabi ki halkımıza da büyük sorumluluklar düşüyor. Nitekim fuhuş öyle hızlı bir şekilde artmaktadır ki esnaflarımız rahatsız olmuş. Bu konuda kaymakamlıklar veya valiliğin görevlendireceği kolluk kuvvetleri veya kurulacak özel bir ekiple acil bir şekilde önlem almalıdır.

Ailelerin de çoluk-çocuklarına sahip çıkıp onları İslami terbiye ile yetiştirmeleri gerektiğini vurgulayan Şenol, "Nitekim herkes kendi kapı önünü temizlerse hiçbir sıkıntı kalmaz ve dışarıdan oluşabilecek bir müdahaleye de fırsat verilmemiş olur. Fuhşun İslami ve insani olarak başta aile yapısına zararı vardır. Onun için özellikle bireysel olarak aileler üzerine düşen görevi yerine getirmeliler. Devlet ve toplum olarak bu münkeratı bir an önce Diyarbakır'ımızdan def etmemiz lazım. Bunu memleketimizden çıkarmadığımız takdirde Allah muhafaza bu illet, yarın komşumuzun ve hatta evimizin içine kadar gelebilir." dedi.

Muhammet Muhyettin Kayan

"Aile kavramını tehdit eden tüm olumsuzlukları ortadan kaldırmak için elimizden geldiğince çalışmalıyız"

Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Muhammet Muhyettin Kayan da fuhşun Diyarbakır'a yakışmadığını belirterek, "Bu tür tahribata sebep olan durumları ortadan kaldırmak için elimizden geldiğince çalışmalıyız. Fuhşun yaygınlaşmasının nedeni, zinaya giden yolların açılmasıdır. Zina dinimize göre en büyük günahlardan biridir. Allah Teala bize zinayı yasaklamakla kalmayıp ona giden yolları da haram kılmıştır. Toplumun ve ailelerin daha fazla tahribata uğramaması için Allah'ın emir ve yasaklarına uymalıyız." ifadelerini kullandı.

Fuhşun İslam öncesinden beri insanlığın en büyük sorunlarından biri olduğunu dile getiren Kayan, "Fuhuş, insanların maneviyat duygularının yükseldiği zamanlarda bitme noktasına gelmiştir. Ne yazık ki bizler Kur'an ve sünnetten uzaklaştıkça bu münkerat artmıştır. Şu anda yaşadığımız sorunun kaynağı da budur. Ayrıca bizim Medeni Kanunu'muzda zina suç değildir. 2004 yılında mevcut hükümet tarafından Avrupa Birliği'ne girebilmek için zina suç olmaktan çıkartıldı. Bu tarihten 14 yıl sonra yani 2018'de Cumhurbaşkanımız yanlış yaptıklarını itiraf etti. Ama halen fuhuş ve zina devam ediyor." dedi.

"Fuhşa giden yollar kapatılmalı"

Yetkililerin fuhuş ve zinayı yasaklamaya muktedir olduğunu söyleyen Kayan, şunları söyledi: "Fuhşu, devletin resmi kanallarıyla yapan kişilerle kaçamak şekilde mücadele etmesini yakıştıramıyoruz. Anadolu Gençlik Derneği olarak insanları münkerata karşı şuurlandırmak için çeşitli programlar yapmaktayız. Toplumda her ağızdan bir şey çıkabilir ama bizi yaratan Allah'ın ne dediği önemli. Allah zinanın önüne geçilmesi için ayetler indirmiştir. Ama Türkiye'de zina ve fuhşun özgürlük olduğunu savunanlar var ve bu düşüncelerini yazılı-görsel medya ile açıklıyorlar. İslam'da vesilelerin önüne set çekmek diye bir kavram vardır. Yetkililerin zina ve fuhşa giden yolları kapatması lazım."

Ülkede belirli kurumların bulunduğunu ve bu kurumların daha iyi çalışmaları gerektiğini vurgulayan Kayan, "RTÜK, bazı televizyon programlarına karışmaması halkı çileden çıkartıyor. Yine internette insanların fuhşa ulaşmaması noktasında yetersiz kalınıyor. Ayrıca yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz ama genelev adıyla fuhuş resmi olarak yapılıyor ve korunuyor. Devlet fuhuştan para kazanıyor ve memuruna bu parayı veriyor. Bu çok üzücü bir durum. Osmanlı Mecelle'de kötülüklerin ortadan kaldırılması, hayırlı işlerin yapılmasından önce geldiği belirtiliyor. Toplum olarak bunu baz almalıyız. Çünkü fuhuş gibi kötülükler, toplumu ve aileyi ruhen ya da ekonomik olarak çökertiyor. Bu konuda yetkilileri en azından bu işle uğraştığını görmek istiyoruz." dedi.

Mehmet İhsan Zeytin

"Bazı güçler fuhuş sektörünün arkasında durarak planlı çalışmalar yapmaktadırlar"

Diyarbakır'ın sahabe şehri olması hasebiyle ayrı bir önem taşıdığını belirten Yeni İhya Der Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet İhsan Zeytin ise şunları kaydetti:

Bazı güçler fuhuş sektörünün arkasında durarak planlı çalışmalar yapmaktadırlar. Yakın bir geçmişte Sümerpark'ta belli bir kitle bunlara ve özellikle LGBT'lilere sahip çıkıyordu. Tabi bunların öncesinde Avrupa bunların güvencesini bizim kanunlarımıza etki ederek aramıza sokmaya çalıştı. Yani öncelikle bunlar muhafaza edildi. İnsanların ve özelliklede Müslümanların ahlaki yozlaşması için birçok planlar yaptılar. Bu planlarında meyvesini almaya başladılar.

Örf ve adetlerine bağlı olan bir ailenin parklarda 5 dakika istirahat etme gibi bir hakkı yok artık. Çünkü artık parklarda 15-16 yaşında ki çocuklar bile sarmaş dolaş veya daha uygunsuz vaziyette olabiliyor. Bakanlık millet bahçelerinin yapımına devam edileceğini açıklıyor. Her ne kadar bahçe yapılırsa yapılsın oralara gidecek olanlar belirli bir kitledir.

"Ehl-i Küfür nasıl ki her yere kendi kalelerini inşa ediyorsa, Asım'ın neslinin kaleleri de olmalı"

Sanat Sokağı, Toplu Konutlar, Koşuyolu parkı gibi parklar, apartlar, günlük veya evler, cadde ve sokaklarda insanların fuhşa sevk edildiğini ve bunlarında devlet tarafından yasal güvence altına alındığını dile getiren Zeytin şunları söyledi:

Birçok işyeri göstermelik olarak açılmış olup oralarda fuhuş yaptırılmaktadır. Bunların önün geçmenin tek yolu ailemize sahip çıkmaktır. Çünkü Diyarbakır'a bahsettiğimiz fuhuş, sadece dışarıdan getirilmemiştir. O yüzden anne ve babalar, kız çocuklarına nasıl ehemmiyet veriyorsa erkek çocuklarına da aynı önemi göstermelidirler.

Fuhşiyatın önüne geçmek için ellerinden geleni yapacaklarını belirten Zeytin, "Eğer Cumhurbaşkanı, Asım'ın neslini istiyorsa her mahalleye ya da caddeye medreseler açsın. Buralarda ilmi terbiye verdirsin. Genliğin imanı sağlam ellerde şekillenir. Açılan gençlik merkezleriyle Asım'ın nesli yetiştirilmez. Ehl-i Küfür nasıl ki her yere kendi kalelerini inşa ediyorsa, Asım'ın neslinin kaleleri de olmalı. Gençliği sahiplenmeliyiz, aksi takdirde başkaları sahip çıkar. Yeni İhya Der olarak en büyük endişemiz toplumumuzun imanını selamette görmektir." şeklinde konuştu.(İLKHA)