Siyonist çetenin 11 gün süren saldırılarında Gazze'de 66'sı çocuk, 39'u kadın olmak üzere en az 254 Filistinli hayatını kaybetti.
Bu saldırılarda 7 kişilik Ebu Hatab ailesinden geriye sadece Alaa Ebu Hatab ve 4 yaşındaki kızı Maria kaldı.
Bayramın üçüncü günü evleri hedef alındı
Gazze'nin kuzeyinde Ebu Hatab ailesinin yaşadığı ev, Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü olan 15 Mayıs'ta hedef alındı
Saldırıda anne Yasemin Hassan (30), oğulları Yusuf (11), Bilal (9) ve Yamin (6) ile kızları Meryem (8) şehid oldu
7 kişilik aileden geriye kalan baba Alaa ve kızı Maria, birbirlerine kenetlenerek hayata tutunmaya çalışıyor.
Babasıyla birlikte evlerinden geriye kalan enkazın bulunduğu alana gelen Maria'nın yüzündeki hüzün yürekleri dağladı.
Daha hayatının başında babasıyla tek başına kalan Maria'nın yaşadıkları,barbar çetenin Gazze'deki Filistinlere yaşattığı acıların özeti gibi.
Ebu Hatab ailesinin geçmişi, anıları, mutlu günleri, adeta İsrail saldırısıyla yerle bir olan evin enkazına gömüldü.
Saldırıdan geriye acılı bir baba ve küçük yüreğiyle yaşananları anlamlandırmaya çalışan 4 yaşında bir kız çocuğu kaldı.
Baba Alaa, yaptığı açıklamada, 2 kız kardeşiyle çocukluktan bu yana yetim ve öksüz büyüdüklerini, birbirlerinden başka kimselerinin olmadığını belirtti.
Saldırının olduğu akşam ablası Maha'nın 5 oğluyla bayramlaşmak için evlerine geldiğini anlatan Alaa, bombalamanın, ekmek almak için dışarı çıktığı sırada yaşandığını söyledi.
Ekmek aldığı sırada Gazze'nin birçok bölgesinde hissedilen büyük bir patlama duyduğunu aktaran Alaa, "Patlama sesi yakınlardan geldi ve dumanlar yükselmeye başladı. Saldırının yapıldığı yere doğru koştuk ve baktık ki vurulan ev benimkiydi. Evimiz, eşimin ve çocuklarımın, kız kardeşimin ve onun çocuklarının başlarına yıkılmıştı. Büyük bir musibetti benim için, sinir krizleri geçirdim. Dayanamadım ve bayıldım. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim." dedi.
4 çocuğu ve eşi ile beraber ablasını ve 4 yeğenini şehid veren Alaa "Kafam bu korkunç katliamı almıyor. Bunu hiçbir insan yapmaz. Gerçekten bu katliamı yapanlar insan olamaz, bunların tarihte olmaları kabul edilemez, aslında varlıkları da kabul edilmemeli. Neden evi başlarına yıktı? Evde kadınlar ve çocuklar vardı. Bilmiyorum Yahudilere ne yapmışlardı? Herhalde Maria'yı arıyorlardı onun için evi vurdular. Belki de Yusuf'u, ya da Meryem'i, Bilal'i, Suheyb'i, Abdurrahman'ı, Usame'yi, Yahya'yı istiyorlardı. Belki de Yahudiler kız kardeşim Maha'yı ya da eşim Yasemin'i arıyordu. Bunlar Yahudilere roket mi attı? Onlara ateş mi etti, ne yapmışlardı onlara? Herhalde bu masum sivilleri arıyorlardı da onun için evi vurdular." diyor
"Hayallerimiz söndürüldü"
Saldırının eşini ve çocuklarını kendisinden kopardığını, hayatlarını yıktığını dile getiren Alaa, "Bu evde eşim, çocuklarım vardı. Burada biz vardık. Şimdi hayatımızı yıktılar, tüm sahip olduklarımı yok ettiler... Benim ve çocuklarımın başını soktuğu yuvamız yok edildi. Maria hariç hepsi yok edildi. Hayatımın bir parçası olan sığınağım, dayanağım, dertlerimi anlattığım, şikayetlerimi ulaştırdığım sevgili eşim benden alındı. Allah ona rahmet eylesin." ifadelerini kullandı.
Oğlu Yusuf'un evin hemen her işine koşturduğunu ve yaşına rağmen kocaman bir erkek gibi davrandığını anlatan Filistinli baba, "Oğlum Yusuf alındı benden. Hayallerimiz söndürüldü. Hayatım çalındı, hiçbir şeyim yok şimdi." diye konuştu.
"Maria bazen 'annem nerde' diye soruyor"
Küçük kızı Maria'nın saldırı anında odasında uyduğunu ve patlamanın şiddetiyle evlerinin camından yandaki binanın merdivenlerine savrulduğunu aktaran acılı baba, "Çığlıklar içinde merdivenlerde bulmuşlar. Başından kanlar akıyormuş, annesini çağırıyormuş. Şoke olmuş bir durumda kan ve toprak içinde kalmış çocuğum." dedi.
Maria'nın patlamanın ortasında kaldığını ve çok büyük bir acı yaşadığını dile getiren Alaa, "O korkunç patlama sesleri, enkaz, yıkım, korku, kapkara toz, duman, kızıl alevler, füzelerden çıkan o yakıcı ateş, tüm bunlar onun hafızasına kazındı. Maria işgalin katliamını yaşayan şahidi olacak. Kardeşlerinin, annesinin ve ailesinin hafızası olarak yaşayacak. Allah onu işgal devletinin zulmünden ve katliamından kurtardı." ifadelerini kullandı.
Maria'nın saldırıdan sonra pek kimseyle konuşmadığını ve çok ciddi bir psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunu kaydeden Alaa, "Maria bazen 'annem nerede' diye soruyor, 'cennete gitti' diyorum. Meryem (ablası) nerede, cennette. Yusuf nerede, cennette, kardeşlerim nerede, cennette. Halam Maha nerede cennette. Maria'ya 'peki sen cennete gider misin?' diye sorduğumuzda, korkuyor, 'hayır' diyor. Hadi eve gidelim dediğimde, 'evimiz vuruldu' diyor. 'Neden böyle oldu baba' diye soruyor. Ben de bunlar zalimler, bizi sevmiyorlar diyorum. Çocuk az çok anlıyor elbette." şeklinde konuştu.
Evi yıkıldığı için kızını anneannesine bırakmak zorunda kalmış
Evlerinin yıkılması nedeniyle sokakta kaldığını ve gidecek hiçbir yerinin olmadığını kaydeden Alaa, bazen arkadaşlarında bazen de komşularında kaldığını aktardı.
Kızı Maria'yı ise anneannesinin evine bıraktığını kaydeden Filistinli baba, yine de haline şükrettiğini söyledi.
Siyonistlerin zulmü nedeniyle Askalan (Aşkelon) kentindeki evlerini terk ederek Gazze'ye yerleşmek zorunda kalan Filistinli bir mülteci ailenin çocuğu olduğunu anlatan Alaa, "Benim ve çocuklarımın hayali güven ve huzur içinde bir hayat yaşamaktı. Temennileri bu topraklarda barış ve güven içinde yaşamaktı. Ben mülteci bir ailenin çocuğuyum. Topraklarına, memleketlerine (Askalan – Aşkelon) dönmek istiyorlardı." ifadelerini kullandı.