Rahman, Rahim, Allah`ın adıyla "Ey yahûdi olanlar, eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allâh`ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, (bu inancınızda) samimi iseniz ölümü temenni edin." Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden asla ölümü temenni etmezler. Allâh zâlimleri bilir. "Sizin, kendisinden kaçtığınız ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni Bilen`e döndürüleceksiniz, O size yaptıklarınızı haber verecektir. Cuma Suresi (6,7,8) ayetler
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 289. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah`ın adıyla
"Ey yahûdi olanlar, eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allâh`ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, (bu inancınızda) samimi iseniz ölümü temenni edin." Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden asla ölümü temenni etmezler. Allâh zâlimleri bilir. "Sizin, kendisinden kaçtığınız ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni Bilen`e döndürüleceksiniz, O size yaptıklarınızı haber verecektir. Cuma Suresi (6,7,8) ayetler
Sevgili dostlar değerli basın mensupları;
Dünya kamuoyu ve ülkemiz kamuoyu pek alışık olmadığı olaylarla karşı karşıyadır. Bu olayların peşpeşe ve aynı zaman aralığında gerçekleşiyor olması alışmadığımız, aşinası olmadığımız bir durumdur. Alışılmadık aş ya karın ağrıtır ya da baş deyimi üzerinden halkların ciddi sıkıntılar çekebileceği endişesini taşımaktayız.
Yaklaşık 30 yıldır devam eden kanlı hafif düzeyde bir iç savaş, tarafların iyiniyet göstermeleri ile birden bire sona eriyor, taraflar karşılıklı kardeşlik ve barış türküleri söylüyorlar. Öte yandan israil, ısrarla devam ettirmekte olduğu çatışmacı ve tansiyonu yükseltici açıklamalarından vazgeçip Mavi Marmara olayları hakkında özür dileyip, tazminat ödeyeceğini beyan ediyor. Taraflar iyi ilişkiler ve barış ortamından bahsediyorlar.
Silahların bırakılması ve kanın duracağının açıklanması dökülen kandan en çok zarar gören halklar açısından sevindiricidir. Fakat gelişmeler hakkında yorum yapmak için henüz erkendir. Bununla birlikte bu sorunun kardeşlik ve ümmet bilinci ile çözülebileceğini bunun dışındaki çözümlerin, çözümlemelerin ve çözüm önerilerinin, yeni sorunlar üretmekten başka bir işe yaramayacağını belirtmek isteriz.
israilin Mavi Marmara hakkında özür dileyip tazminat önerisini genel bir bakış açısı içerisinde olumlu bulmaktayız. Acıları hafifleten bir durum olarak değerlendirmekteyiz. Bununla birlikte gelinen bu noktanın ucuz bir uyanık yahudi tüccar mantığı olduğunun da altını çizmekteyiz. Kanaaitimizce Mavi Marmara`ya katılan hiç kimse özürü ve tazminatı yeterli görmeyecektir. Çünkü özürü ve tazminatı yeterli görmek Mavi Marmara öncesi durumu yeterli görmek anlamına gelir ki bu gemiye katılan insanların orada bulunuş amaçlarıyla uyuşmaz.
Bu gemiye katılan insanların amaçlarının israilin yok olması ya da en azından Gazze ablukasının kaldırılması olduğuna inanıyoruz. Bu iki amacında henüz gerçekleşmemiş olması israil ile ilişkilerde hiçbir şeyin değişmediği anlamına gelir. israilin özürünü bir zafer ve etkin bir dış politika olarak değerlendirmek, Mavi Marmara`yı ve şehitlerini hafife almak demektir.
israil müslüman halkları bir toprak iki devlet anlayışına ikna etmeye bu sayede kendi varlığını filistinin bir bölümüne belirgin hakları vermekle meşru göstermeye çalışmaktadır. israilin özürünü kabul etmekte israilin varlığını kabul etmek anlamına gelmez mi? Biz ne israilin özrünü ne de varlığını kabul etmiyoruz. Şehitlerin ailelerinin de tazminatı yeterli görme düşüklüğüne sahip olacağına inanmıyoruz.
Büyük şeytan ameriKAN`ın ortadoğu üzerindeki bilinen hesapları dikkate alındığında ve bu özür olayındaki rolüde bilindiğinde insanın işkillenip şüphe duymaması ahmaklık olur. Zihnimizde şekillenen soruları şüphe, tereddüt ve endişeleri zamana bırakıyor zaman içerisinde bunların kamuoyu tarafından en güzel bir şekilde anlaşılacağına inanıyoruz. Bununla birlikte Müslüman kamuoyunu daha fazla hassasiyete, daha çok duyarlılığa ve üst düzey bir uyanıklığa davet ediyoruz.
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 290. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah`a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 11 CEMAZİYE`L EVVEL 1434 23 / 03 / 2013
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 372. Hafta Basın Açıklamasını Gençlik Parkı Ana Girişinde yaptı. Açıklamanın ardından Ankaralı yetim çocuklar Suriyeli kardeşlerine yazdıkları mektupları uçan balonla gönderme etkinliği yapıldı.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU`NUN
23 MART 2013 TARİHLİ 372. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Son günlerde Türkiye`de ve dünyada çok önemli olaylar yaşanıyor. Bu yoğun gündem arasında Suriye konusu yürekleri kanatmaya devam ediyor. Bilindiği gibi Suriye`deki olaylar Kuzey Afrika`daki halk ayaklanmalarının etkisiyle Suriye`nin Dera kentinde gençlerin duvarlara yazı yazmasıyla başladı. Zalim diktatörlerin zulmü halkı zaten patlama noktasına getirmişti. Diktatör Beşşar Esed halkın taleplerin cevap verecek reformlar yapacağı yerde, duvarlara yazı yazan gençlere işkenceler ederek çok sert tedbirler aldı. Bu gelişmeler üzerine Suriye halkı “zillet içinde yaşamaktansa ölüme bile razı olduklarını” ilan ederek direnişe geçti.
Bugün Suriye direnişi ikinci yılını doldurdu. Bu direniş süresince bir yanda zalim Esed ve ordusu ile ona destek veren Rusya Çin ve İran bulunurken, karşılarında mazlum Suriye halkı vardı. Bu iki yıl içinde resmi rakamlarla 70 bin insan katledilmiş, 225 bin insan yaralı ve sakat kalmıştır. Milyonlarca Suriyeli komşu ülkeler ve Suriye içinde mülteci durumuna düşmüştür. Öldürülenlerin 10 bine yakınının kadın ve çocuklardan oluşması, Suriye ordusunun uçak, tank ve roket gibi ağır silahlarla kendi halkını katletmesi vicdan sahibi bütün Müslümanları derin üzüntüye boğmuştur. Bu iki yılda Türkiye ve çevre ülkelere göç etmek zorunda kalan Suriye halkı; açlık, soğuk ve hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Suriye`de kalan kadınlar için hayat daha da zordur. Tutuklamalar, işkenceler ve tecavüzler halen devam ediyor. Olayların başlamasından bu yana zaten akraba olan Güneydoğu halkı ile birlikte Türkiyeli Müslümanlar kardeş Suriye halkına ellerinden gelen yardımları yapmaya başladılar. Ancak medyada çıkan bir takım kafa karıştırıcı yorumlar nedeniyle yardımların gerektiği kadar yapılmadığına inanıyoruz. Türkiye`de Suriyeli muhaliflere karşı çıkanları şöyle özetleyebiliriz:
Suriye`deki Baas rejiminin yıkılmasını istemeyen Türkiye`deki ulusalcı, Ergenekoncu ve sol çevreler.
Suriye`deki zalim Beşşar Esed rejimine desteğini açıkça ilan İran`ın Türkiye`deki lobisinin tesirinde kalanlar.
Suriye halkının ayaklanmasında üzerine Ak Parti Hükümeti`nin muhalefeti desteklemesi yüzünden, sadece Ak Parti karşıtlığı nedeniyle Suriyeli muhaliflere karşı çıkanlar.
Türkiye`deki bu çevrelerin tezi; “Esed rejimine karşı ayaklanan muhaliflerin ABD, AB ve İsrail`in oyununa geldikleri” şeklinde özetlenebilir. Ancak yaşanılan gerçekler tam aksi bir tablo ortaya çıkarıyor. Suriye ordusu siviller üzerine havadan ve karadan ağır silahlar ve füzelerle saldırırken, Özgür Suriye Ordusu hafif silahlar, ordudan firar eden askerler ve baskınlarda ele geçirdikleri araçlarla savaşıyor. Esed rejimi Rusya, Çin ve İran`dan yardım alıyor. Rusya silah yardımı yaparken, İran silahlı milislerle Suriye`de bizzat savaşıyor. Keskin nişancıların Müslüman avı televizyonlardan izleniyor. Buna karşı Esed sonrası İslâmî bir rejimin kurulacağı korkusu ile ABD ve Avrupa Birliği Suriyeli muhaliflere silah ambargosu uyguluyor. Daha geçen hafta Avrupa Birliği muhaliflere karşı uyguladığı silah ambargosunu kaldıracağını açıkladı.
Suriyeli mülteciler için uluslararası toplumun 1,5 milyar dolar yardım sözü vermesine rağmen B.M. Mülteciler Yüksek Komiserliği söz verilen yardımların ancak %21`inin toplanabildiğini açıkladı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Esed rejimine 520 milyon doları insanî yardım adı altında ödedi.
Suriye olaylarında batının tek önceliği İsrail`in güvenliğidir. Mısır`dan sonra Suriye`de de İslâmî ağırlıklı bir yönetim kurulması ihtimali batılıların huzurunu kaçırmaktadır. Bunu iyi değerlendiren zalim Esed rejimi ise bütün dünyanın gözleri önünde Müslüman katliamına devam etmektedir.
Müslümanlar her an imtihan üzere olduklarını unutmamalıdırlar. Mazlum Suriyeli kardeşlerine elleriyle, dilleriyle ve mallarıyla yardıma devam etmelidirler. Zalim Esed yönetimine karşı savaşırken şehit düşen kardeşlerinin yetimlerine sahip çıkmalı, ailelerine yardım etmelidirler. Bizler Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak mazlum Suriye halkının yanında olduğumuzu bir kere daha ilan ediyoruz. Zalim Esed yönetimi yanında yer alarak Suriye`deki katliamın günahına ortak olan çevrelere ahirette verecekleri hesabı hatırlatıyoruz. Suriye`de zulme karşı savaşırken şehid düşen Müslümanları saygıyla selamlıyoruz. Suriye halkının şanlı direnişini zaferle sonuçlandırmasını Allah-u Teâlâ`dan (cc) niyaz ediyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
MEMUR SEN`İN BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK EYLEMİ 1.HAFTASINDA. 414.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu`nun 9 yıl 414.hafta basın açkılamasında konu Memur Sen üyelerinin başlattıkları “ başörtüsüne Özgürlük” eylemiydi. Basın açıklamasını Kocaeli Kartepe İnsan Hakları derneği adına Behlül Metin yaptı.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
((((((((((((((((((((TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI))))))))))))))))))))))))))
KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ`nin resmi basın açıklamasıdır.
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI ( KOCAELİ- TÜRKİYE )
Değerli halkımız ve basın mensupları, Memur-Sen`in, “Bayanların işe gelirken başını örtmemelerini dayatan, ucube yönetmeliği pazartesi gününden itibaren tanımıyoruz. İsteyen başörtülü, isteyen kravatsız, dileyen istediği kıyafetle işine gitsin” çağrısının ardından Türkiye genelinde çok sayıda memur, yönetmeliği delerek, kendi kişisel tercihleri doğrultusunda seçtiği giysilerle işe gitmiştir.
Ülkeyi kışla, özgür birey olan vatandaşı da, emir kulu asker gören çağdışı zihniyet sahipleri bundan büyük bir rahatsızlık duymuştur. Halkın talepleri doğrultusunda, hükümetin özgürlüklerin önünü açması istenirken, çağdışı özgürlük karşıtlarının haksız bir şekilde tepki vermesi insan hakları açısından düşündürücüdür.
Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir`de buna göz yumulması halinde başta Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Bakanlık bürokratları olmak üzere idari önlemleri almayan tüm valilerle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Eğitim-Sen`de bu tavrı eleştirerek, gericilik olarak nitelendirmiştir. İşin ilginç tarafı kendilerini ilerici sayan çeşitli karşıt guruplar ve yazarlar başörtü düşmanlığında aynı çizgide buluşmuşlardır. Aldığımız haberlere göre Memur Sen üyeleri çok az sayıda tutanak tutarım, ifadenizi alırım tehditleri dışında ciddi bir engelle karşılaşmamışlardır. Hükümetten önce, kamuda başörtü özgürlüğünün önünü açmışlardır. Bu yiğit özgürlük savaşçılarını kutluyoruz. Zenci Rossa Park`ın, beyazlara yer vermeyi mecburi kılan yönetmeliği karşısında, “sizin insanlık dışı kurallarınızı takmıyorum” deyip, ihlal etmesi kadar önemli buluyoruz.
Memur Sen üyelerine sesleniyoruz, bu halk ve özgürlük mücadelesi veren STK` lar, sizin haklı davanızın yanındadır, sakın ha karanlık birkaç sendika mensubu insan hakları ihlalcisi idarecinin tutanak tehditlerine boyun eğmeyin, insanlık onuruna yakışır bir şekilde özgürlük mücadelenizi verin.
Bir gün gelecek, Türkiye tarihinde insan hakları ihlaline dayalı bu ayrımcılık günleri kara bir sayfa olarak hatırlanacak ve sizlerin onurlu mücadeleniz takdirle hatırlanacaktır. Sizin hakkınızda tutanak tutanlar insan hakları ihlali ve ayrımcılık yapmaktadırlar. Yaptıkları haksız uygulama, TCK 122 maddesine göre suçtur. Darbecilikte suç idi, fakat cezalandırılmıyordu. Bugün geldiğimiz noktada darbeciler yargı önünde hesap vermektedirler. Yine bir gün gelecek bu tehdit tutanakçıları TCK`nın 122 maddesinin işletilmesiyle yargı önünde hesap vereceklerdir. Sizde onlar hakkında tutanak tutturun. Bu tutanakları şahid olanlara imzalatın. Bu ayrımcılık suçunu işleyenler yarın yargı önünde darbeciler gibi hesaba çekildiğinde, açılan davalarda, bu tutanaklar mahkemelere kanıt olarak sunulacaktır. Ayrıca şapka kanuna göre dışarıya fötr şapka ile çıkmayan bu tehdit tutanakçısı yöneticileri hakkında da, kanunları ihlal ettiğinden Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunun. Bu bir kanun ihlalidir, ve savcı kanunda yazanı yapmakla mükelleftir. Bu konuda görevlerini yapmayan savcılarını da HSYK`ya şikâyet edin. Kanun ve yönetmelik silahı sadece onların elinde değil vatandaş olan herkesin elindedir. Bu haklarınızı sonuna kadar kullanın. Haklarınızı aramazsanız, haksız duruma düşersiniz. Peki, onların yararlandığı kanun gücünden sizde neden onlar gibi yararlanmıyorsunuz?. Bu konuda talep geldiğinde derneğimize bağlı hukukular, her türlü hukuki yardımı verecektir.Hükümete buradan çağrıda bulunuyoruz, Memur Sen üyelerinin insani haklarına kavuştukları, artık hiçbir hükmü kalmayan bu darbe ürünü yönetmeliği bir an evvel kaldırın. Başörtü özgürlüğünün ilköğretimden, memuriyete hayatın her alanında özgürce uygulanmasını, kanuni güvenceye bağlayın. Sadece hizmet veren kesimde değil, hizmet alan öğrenci kesiminde de başörtü özgürlüğü, eğitimin her alanında uygulanmalıdır.
Anayasadaki temel hak ve özgürlüklere, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olarak, yasakçı yönetmelikleri hazırlayanlar için bir an evvel yargılanma sürecini başlatın. Başörtü ayrımcılığı`nda manevi bir işkencedir, bununla ilgili olarak TCK 122. maddesinde tanımlanan, ayrımcılık ve insan hakları ihlali yapanlar tecil edilmeksizin hapis cezasına, kurumlar para cezasına çarptırılmalıdır. Başörtüsünden dolayı insan hakları ihlali ve ayrımcılık yapanların, zaman aşımı olmaksızın maddi manevi tazminat davaları açabilmesini sağlayacak yönetmelikler bir an evvel devreye girmelidir.
EMİRDER KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ
Sulh Sorumlulukla Olur
Sakarya Adalet Girişimi, Kürt sorunuyla ilgili gelinen aşamada herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini belirtirken, kıyafet yönetmeliğine karşı başlatılan sivil itaatsizliği desteklediğini açıkladı
Sakarya Adalet Girişimi, 394. haftalık basın açıklamasında ülkedeki ve dünyadaki son gelişmeleri değerlendirdi. SAGİR adına İlim ve Hikmet Vakfı`ndan Behzât Çakmak`ın okuduğu açıklamada Kürt sorununda gelinen aşamayla ilişkili olarak “Sulh ve kardeşlik atmosferinin yeniden tesis edilmesi, özlemi çekilen diyalog ortamının kalıcı olması adına başlatılan teşebbüsü önemsiyoruz. Sürecin çok yönlü istismar edilmesine karşı uyanık olunması gerektiğini de hatırlatıyoruz. Söyleyecek sözü, dayanacak inancı ve beslenecek kitabı olanların bu sulh ortamını doğru değerlendirebileceklerini umuyoruz.” dedi.
Behzât Çakmak, komşu Suriye halkının kanı üzerinden bölgeyi dizayn etme emellerine kapılanların inisiyatif kapma girişimlerini “şeytanlık” olarak nitelendirirken, İslam alimlerinden Ramazan el Buti`nin İman Camii`nde bombalı saldırıyla öldürülmesiyle ilgili olarak da “Bu tür saldırıların Müslümanlar arasına ekilen fitne tohumlarının yeşermesine, ayrılıkların derinleşmesine fayda sağlamaktan başka bir işe yaramayacağına ve emperyalistlerin ekmeğine yağ süreceğine inanıyor, böyle kirli ve karanlık saldırıları kimden gelirse gelsin kınıyoruz.” dedi.
Sakarya Adalet Girişimi adına yapılan açıklamada ayrıca Memur-Sen`in başlattığı ve Eğitim İlke-Sen, Aktif Eğitim-Sen, Özgür Eğitim-Sen ve Demokratik Eğitimciler Sendikası gibi sendikaların da destek verdiği sivil itaatsizlik eylemini destekleyerek “Her öğretmenin, memur ve çalışanın kıyafet tercih ve hürriyetinin hiçbir şarta bağlanmaksızın bir an önce teminat altına alınmasını bekliyoruz.” dedi. Açıklamanın sonunda İsrail`den Mavi Marmara katliamıyla ilgili gelen özür açıklamasıyla ilgili olarak da “Özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması çok önemlidir, siyasi anlamda bir başarıdır. Ancak ablukanın da kalkması gerekmektedir” ifadelerine yer verildi.