Dijital çağın hastalıkları ifadesi son günlerde sık sık duyuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuyla ilgili bir araştırma komisyonu kuruldu. Sağlık Bakanlığı da bu alanda bir çalışma başlattı. Öğretmenler, aileler, psikologlar ve iş verenler de oldukça muzdarip. Peki, ‘dijital çağın hastalığı’ diye bir kavram gerçekten var mı? İş hayatını nasıl etkiliyor? Yoksa bu durum geçici mi, moda haline gelmiş gündelik bir söylemden mi ibaret?
 
DİJİTAL BAĞIMLILIK
 
Artık insanlar ofiste, kafede, otobüste ya wi-fi ya da şarj arıyor. Almanya’da bir doktor muayenehanesine şöyle bir yazı asmış: “İnternet üzerinden hastalıklarına teşhis koyanlar bize değil, Yahoo’ya danışsınlar.” Artık bir çoğunun hayatında en çok yer tutan üç şey; sosyal medya, YouTube ve uyku oldu. İlgimizi çepeçevre çevrelemiş birçok teknolojik enstrümanla karşı karşıyayız. Arkadaşlar Facebook’tan bulunuyor, mesajlar Twitter’dan iletiliyor, sohbetler WhatsApp’tan, aramaları ise internet tabanlı programlardan yapıyoruz. Dosyalarımızı e-postalar ya da bulut sistemlerinden, fotoğraflar Instagram’dan, iş arkadaşları Linkedin’den bulunuyor.

Uzmanlar, “Dijital bağımlılık bir hastalık mıdır?” sorusuna kısa ve kesin bir yanıt veriyor: “Evet, hastalıktır.”
 
NE YAPMALI?
 
Hayatımıza giren dijital ortamlar tüm dünya nüfusunu etkisi altına almaya başladı. Başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının, dijital çağın yeni hastalıklarıyla ilgili bilgi sahibi olması, tanımlanmış tanı kriterleri ve tedavi protokolleriyle ilgili donanımlarını artırmaları, konuyla ilgili farkındalık sahibi olmaları kaçınılmaz. Bu noktada dijital okur-yazarlık kavramı çok önemli. Teknoloji bağımlılığının diğer bağımlılıklara benzemeyen yönleri de var. Bu durumu diğer bağımlılıklar gibi yok etmeyi
değil, yönlendirmeyi ön plana almamız gerekiyor.
 
Z KUŞAĞI HEDEFTE
 
Hastalıkların isimleri genellikle İngilizce anlamlarının baş harfleri veya hastalığa neden olan dijital platformlardan esinlenerek verilmiş. Bilimsel kriterlere uygun olarak belirlenmiş dijital çağ hastalıkları şöyle sıralanıyor:
 
1. WhatsAppitis (Aşırı mesaj atma)
 
Bilgisayarlardaki fare ile klavyeyi ve akıllı telefonlardaki mesajlaşma platformlarını kullananlarda sık görülüyor. Aynı hareketlerin sürekli tekrarlanması sonucu el ve kollardaki sinir, tendon, kas ve diğer yumuşak dokuların zedelenmesiyle oluşan WhatsAppitis, kan akışında bozulma ve ağrıya duyarlılıkla ilgili problemlerle karşımıza çıkıyor.


 
2. Hikikomori fenomeni (Eve kapanma)
 
Japonca’da ‘toplumdan elini ayağını çekmek’ anlamına gelen ‘hikikomori’, kişilerin birden eve kapanmasına, en yakın çevresi ve ailesiyle bile iletişimi koparmasına neden oluyor. Teknolojik gelişmenin beraberinde getirdiği bir hastalık olarak görülen hikikomori, kişinin sanal alemde iletişim bağımlılığı geliştirip, kendini sosyal çevreye kapatması olarak görülüyor.
 
3. Ego sörfü (Sosyal medyada sürekli kendi adını arama)
 
Kişinin sürekli olarak başta arama motorları olmak üzere diğer sosyal medya ağlarında kendi adını araması ve hakkında ne gibi bilgilere ulaşabildiğini, neler yazıldığını takıntılı olarak takip etmesi durumuna ego sörfü deniliyor. Hastalık tanısı konulan kişilerin sayısının hızla artışı günümüzde birçok psikolojik bozukluğun başlangıcı olarak kabul ediliyor.
 
4. Youtube narsizmi (Youtube’da beğenilme arzusu)
 
Kişilerin kendisini övdüğü ve YouTube’da videolar yayımlamasıyla ortaya çıkan, yeni ve hızla yayılan bir hastalık. Kişinin yayınlarının beğenilmemesi ve aşırı eleştirilmesinin ciddi psikolojik bozukluklara ve hatta intiharlara yol açabildiği belirtiliyor.

 
5. Google stalking (Yakın çevresini Google’da arama)

Yapı olarak ego sörfüne benzeyen bu hastalık, kişinin kendisi yerine yakın çevresinde bulunan herkesin adını sürekli internette arama motoru üzerinde araması ve haklarında bulduğu bilgileri sürekli kontrol edip kaydetmesi dürtüsüdür.
 
6. Siberhondrik (Hastalığını internetten teşhis etme)
 
Hasta olan veya hasta olduğunu düşünen kişilerin bu problemine internetten çözüm bulacağı düşüncesi ile hastalık belirtilerini internette arayıp kendisine teşhis koyması ve tedavi yöntemi bulmaya çalışması durumu.
 
7. Crackberry (Sürekli mail kontrolü)
 
Daha çok kurumsal iletişimde kullanılan, e-posta alıp gönderilebilen, internette sörf yapılabilen avuç içi bilgisayar türü BlackBerry telefonlardan adını alan bu hastalık, daha çok üst düzey yöneticilerin sürekli olarak maillerini kontrol etmesi ile tanımlanmış bir dijital rahatsızlık olarak karşımıza çıkıyor.
 
8. Fomo (Gelişmeleri kaçırma korkusu)
 
Sosyal medya üzerinden arkadaşlık kurulan kişilerin neler yaptıklarından haberdar olma isteğine karşı koyamayıp sürekli bu kişileri takip etme isteğidir. Fomo hastalığı, bireyin sahip olamadığı veya yapmak isteyip de yapamadığı şeyleri sosyal medya üzerinden arkadaşlık kurduğu kişilerin gerçekleştirmesi sonrası ortaya çıkan anksiyete ile karakterize bir korkudur ve beraberinde Nomofobi ile Jomo hastalığına da sebep olabilir.
 
9. Nomofobi (Telefonsuzluk fobisi)


 
Özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan ve akıllı cep telefonlarını okuma yazma dahi bilmeden kullanmaya başlayan yeni nesili yakından ilgilendiren dijital çağın yeni tanımlanmış hastalıklarındandır. Hastalığa sebep olan esas neden, aşırı telefon kullanımının oluşturduğu bağımlılıktır.
 
10. Selfitis (Aşırı özçekim yapma ve yayınlama)
 
Selfitis; kişinin kendi fotoğrafını (selfie, özçekim) çok fazla çekip bunları sosyal medyada yayımlaması ile karakterize olan obsesif kompulsif bozukluktur. Bu durum, kişinin toplumda hissettiği kabul edilirlik derecesini artırma ve diğer kişilerle daha iyi iletişim kurma çabasından ortaya çıkar.

Kaynak: İTO