Başbakan’ın, Türkiye Cumhuriyeti adına İsrail’in özürünü kabul etme hakkı olabilir belki ama..
“Türk halkı adına özürü kabul” de nerden çıktı.

“Başbakan, Türk halkını temsil etmiyor” anlamında söylemiyorum.
Ama, biz halk olarak, Mavi Marmara gemisindekiler ve aileleri de mağdur insanlar olarak İsrail’in özrünü kabul etmiyorsa, devleti temsil edenler, o “özür”ü nasıl kabul edebilir?
Kabul edebilir mi?

Bu tartışmanın, pratikte bize faydası ne?
Şu: Mavi Marmara gemisine baskın sebebi ile şu an açılmış ceza davaları var..
Başbakan özürü kabul etti.

Peki, şimdi, o ceza davaları ne olacak?..
İşin tazminat boyutunda değilim.

Sonuçta İsrail, zaten özür ile birlikte, tazminat ödemeyi de, mahkemeye gerek kalmadan kabul etti.
Ha mahkeme kararı ile tazminat ödemiş. Ha kendi rızası ile..
Çok önemli değil..

Ama ceza davası kapsamında, yargılanan İsrailli subayların davalarının ne olacağı konusunda, “özür-özürün kabulü” tartışmalarının önemi var.

Dikkatten kaçan, “Özür dilendi” başlığı altında sunulan açıklamadaki “Ademi mesuliyet anlaşması yapılması hususunda taraflar mutabık kaldı” ifadesinin bence çok büyük önemi var.
Bu mutabakat bizi nereye götürür?
TBMM’den çıkarılacak bir karara götürür..

Türk ve İsrail yönetimi anlaşır.
Tazminat talebi için, mağdur ailelere verilecek tazminatlar İsrail tarafından karşılanarak, hukuk (tazminat) davaları düşürülür.

Ama ceza davası için, mağdur aileler “Cezalandırılmalarını istemiyoruz” deseler bile, dava kural olarak yürür.
A, B’yi öldürdüğünde, “Al sana şu kadar tazminat. Şikayetini geri çek, anlaşalım” denildiğinde, dava düşüyor mu?
Katil cezasız kalıyor mu?
Hayır.

Buradaki de o hesap.
Ailelerin şikayetlerinden vazgeçeceklerini sanmıyorum, ama velev ki vazgeçen oldu.. Ceza davası düşer mi?
Düşmez..

O zaman ne olacak?
İsrail özür dilemesine rağmen, ceza davası sürecek. Subayların ceza almaları gündeme gelecek.
İşte o aşamada, korkum o ki, Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma imzalanacak.. O anlaşma TBMM’de onaylanacak.. Onaylanan anlaşma gereği, ceza mahkemesinden, düşme kararı verilecek.

Mağdurların kabul etmediği bir sonuç, mağdurlar adına, TBMM tarafından zoraki kabul ettirilmiş olacak..
Süreç buna doğru gitmeden, dikkatli olmamız gerekir.

Bu gidişata karşı, kamuoyunu uyanık tutmalıyız.

 

 
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit