Toplantıda, Kudüs davası için yapılabileceklerin istişare edileceğini bildiren Erbaş, Kudüs'ü konuşmanın sadece bir şehri değil, insanlığın istikbalini, dünya barışını ve İslam ümmetinin izzetini konuşmak olduğunu vurguladı.
Ali Erbaş, bu haliyle Kudüs'te yaşananların, dünyanın efendisi olduğunu zanneden zalim bir terör devletinin, bugün insanlık için nasıl bir musibete dönüştüğünü gösterdiğini dile getirerek, işgalcilerin Filistin'de uyguladıkları vahşetin, sadece azgınca ve zalimce bir siyasetin neticesi olmadığını, zulüm ve işgalin ardında kirli ve sapkın bir din istismarının bulunduğunu kaydetti.
Kendisini seçilmiş zanneden, yeryüzünü kendi mülkü sayan, vadedilmiş topraklarda cennet hayali kuran insanlık dışı bir inanç olduğunu anlatan Erbaş, şu ifadeleri kullandı:
"Bu, esasında, bir dinler tarihi hocası olarak söylüyorum, Yahudiliğin kendisi değildir. Zulme karşı çıkan, insaf ve vicdan sahibi Yahudiler, sözlerimizin, tepkimizin muhatabı elbette değil. Bu ayrıma herkes dikkat etmelidir. Muhatabımız, dünyayı özel mülkü zanneden sapkın siyonist inanış ve kendince yeryüzü cenneti için tanrıyı kıyamete zorlayan vahşi evangelist anlayıştır. Daha da vahim olanı ise siyonistlerin sapkın inançları ve zulüm politikalarının, emperyalizmin merkez noktalarında kurulan yine birtakım sapkın tarikatlar tarafından gayriahlaki gerekçelerle desteklenmesidir."
Bugün baskı, zulüm, işkence ve katliama maruz kalan mazlumların haklarını korumanın her şeyden önce herkes için bir insanlık vazifesi ve Kudüs'ün, bütün insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavı olduğunu aktaran Erbaş, şöyle devam etti:
"Yıllarca Kudüs ve halkının yaşadıkları bize bir kere daha göstermiştir ki İslam ümmeti somut ve kararlı adımlar atmadıkça ve ortak tavır almadıkça Kudüs işgalden kurtulmayacaktır. Bu noktada yegane çözüm, ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır. İslam coğrafyası olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde, bu gücün farkına vardığımızda ve kendimize güvendiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur."
Ali Erbaş, içinde Allah'ın adının anıldığı mescitlerden insanları men eden zalimlere, çocuk katillerine ve işgalcilere bir kez daha seslendiğini belirterek, "Masumların kan ve gözyaşında boğulacaksınız. Yüreklerinizdeki kin ve nefretin mahkumu olacaksınız. Bugün arkasına saklandığınız güç odaklarından aldığınız cesaretle, uzak görseniz de bir gün muhakkak hukukun karşısında hesap vereceksiniz. Zalimler korkaktır ve sizler dünyanın en korkak canlılarısınız. Masum çocuklara karşı silah kullanmanız alçaklığınız yanında, korkaklığınızın da dünyaya ilanıdır." dedi.
Türkiye'nin kurum, kuruluş, vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşlarıyla her daim Filistin halkının yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:
"Unutmayalım ki Kudüs'e barışın gelmesi için yapacaklarımız ve yapmamız gerekenler, yaptıklarımızdan daha fazladır. Bu anlayışla çalışmalarımızı daha da artırmalıyız. Filistin halkına yapılan saldırıların dünya kamuoyunda daha fazla duyurulması konusunda başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm kişi ve kurumların iş birliği içerisinde hareket etmesi elzemdir.
Öncelikle ülkemiz merkezli STK'lerin ve Filistin'e destek sağlayan tüm kurum ve kuruluşların aralarında iş birliği ve koordinasyon sağlanması, mücadelemizi daha da güçlendirecektir. Bu bağlamda bir koordinasyon grubunun oluşturulması, iş birliğini kolaylaştıracaktır. Böylece zulme karşı mücadele tahkim edilmiş olacak ve insanlığı zalimlere karşı harekete geçirme faaliyetleri daha da ivme kazanacaktır."
Erbaş, bu sayede Filistin'e yönelik eğitim faaliyetlerinden sosyal yardımlara, imar çalışmalarından tıbbi desteklere kadar her alanda çalışmaların ihtiyaç odaklı ve daha organize yapılabileceğini dile getirerek, "Bugün burada bu hususları etraflıca müzakere edeceğiz. Desteklerimizi nasıl en güçlü hale getirebileceğimizi konuşacağız. İnanıyorum ki bu buluşmamızdan ve çalışmamızdan hasıl olacak kararların, kadim şehrimiz Kudüs'ün ve kardeş ülkemiz Filistin'in yarınlarına dair önemli sonuçları olacaktır." diye konuştu.