DOĞRUHABER

Adalet Bakanlığı’nın görmek istemediği cezaevleri zulümlerine her gün bir yenisi daha ekleniyor. Hatırlanacağı üzere daha önce Hasan Tilki ve Salih Yıldırım isimli hükümlüler Osmaniye Cezaevi yönetimi tarafından 12 Eylül uygulamalarına maruz bırakılmış cezaevi girişinde elbiseleri tamamen çıkartılarak hakarete maruz kalmışlardı. Yine yakın tarihte Pozantı Cezaevi ile ilgili ortaya çıkan taciz olayları cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamaların bir sonucu olarak karşımıza çıktı.

Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki Cengiz Sada, cezaevi yönetimi tarafından intihara zorlanmış ve neticede kendi gırtlağını keserek intihara teşebbüs etmişti. Ve son olarak yine Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki hükümlü mahkum Cihan Yeşil, gardiyanlar ve cezaevi yönetimi tarafından süngerli oda diye tabir edilen ve işkence odası olarak kullanılan odaya götürülerek öldüresiye dövülmüştü. Cihan Yeşil işkenceden sonra gardiyanlarca öldüğü düşünülerek bir battaniye içinde koğuşuna atılmış yaralı haldeki mahkum Cihan, burada ölüme terk edilmişti. Yaşanan tüm bu olaylar karşısında Adalet Bakanlığı kör, sağır ve dilsizi oynamaya devam ediyor.


28 CEZAEVİ 96 MAHKUM

CHP Milletvekilleri, 28 cezaevini ziyaret ederek cezaevinde yaşanan insanlık suçlarını hazırladıkları bir rapor halinde gündeme taşıdı. Rapor, 28 cezaevinde toplam 96 mahkumla yüzyüze görüşülerek hazırlandı. CHP Milletvekili Veli Ağbaba raporun 18 hapishanenin “hasta mahpuslar” konusuyla ilgili ziyaret edildiğini, 10 hapishane ziyaretinin ise hak ihlalleri, işkence, ölüm, yangın, taciz, tecavüz gibi iddiaları yerinde incelemek ve gözlemlemek amacıyla gerçekleştirildiğini belirtti. İşte hazırlanan raporda önceki yıllar dillendirildiği halde hükümetçe üstü bir şekilde örtülmeye çalışılan hak ihlalleri…


KOĞUŞTAN KOĞUŞA KİTAP GÖNDERMEK, KARGO İLE

-Silivri 1 Nolu Cezaevi’nde mahkumlara günlük 50 litre sıcak su verilmektedir. Bu suyun hepsiyle günlük temizlik, tıraş ve diğer ihtiyaçlarını karşılamaları beklenmektedir. Bazı cezaevlerinde kapasite yetersizliği nedeniyle mahkumlar üst üste ve hatta nöbetleşe uyumaktadırlar. Bu durumun en dramatik örneği ise Şanlıurfa Cezaevi’ndeki yangında 13 kişinin ölmesiyle görülmüştür.


-Koğuştan koğuşa kitap alışverişi yapmak yasaklanmaktadır. Örneğin bir koğuştan bir koğuşa kitap göndermek için kargo yolu kullanılmaktadır. Bir kitap, 7,5 lira kargo parası karşılığında yan hücreye ortalama 15 günde ulaştırılmaktadır.
-Kanunda 10 saat olan sohbet hakkı hiçbir cezaevinde uygulanmıyor.


SOYARAK ARAMA ZULMÜ

-Özellikle siyasi mahkumları çıplak arama olayı, F tiplerinin tamamında var. Bu kadar teknoloji gelişmişken bunun yapılması, açıkçası insan bedeninin dokunulmazlığının ihlalidir.


-Ziyarete gelen yakınlar ve aileler, sıkı arama ve tacizlerle yüz yüze kalmaktadırlar. Ziyarete gelen kız çocukları ve kadınlar iç çamaşırlarına kadar aranıyor. Örneğin, Sincan Cezaevi’nde İslami bir davadan dolayı yatan bir mahkum, kızını 5 yıldan beri görmemektedir. Bunun sebebi olarak da her geldiğinde kız çocuğunun iç çamaşırına kadar soyulmasını, taciz edilmesini söylemektedir.


-Özellikle, siyasi mahpusların çoğu ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayanlardan oluşurken genellikle bu mahpuslar Trakya gibi uzak illerde Karadeniz gibi uzak yerlerde kalmaktadırlar. Bu da ailelere ayrı bir işkencedir.


MAVİ, KIRMIZI, YEŞİL GİYMEK YASAK

-Bazı cezaevlerinde ceza infaz koruma memurlarının kıyafetine benziyor diye mavi renk, sol örgütlerin propagandasını yaptığı için kırmızı renk, askeri kıyafete benziyor diye yeşil rengin giyilmesinin yasak olduğu görülmektedir.


-Cezaevlerinde 2 taneden fazla kazak, gömlek, tişört yasak! Kuru boya dahil her türlü boya kalemi yasak! Bazı koğuşlarda 3 taneden fazla kitap bulundurmak, 2 çiftten fazla ayakkabı bulundurmak, renkli kağıt bulundurmak yasak! Türkü söylemek ve slogan atmak yasak! Yine herhangi bir şeyi amaç dışı kullanmak yasak! Eski bir atletle yer silerseniz, atleti amaç dışı kullanmış olursunuz.


CEZALAR KEYFİ

-Birçok insanın bu keyfi disiplin cezalarından dolayı infazları yanmaktadır, almış oldukları cezadan daha fazla yatmaktadırlar.


HASTA MAHPUSLAR VE TECRİT EN YAKICI SORUNLAR

-Hasta mahpuslar konusu ise cezaevlerinin en yakıcı sorunudur. Gözleri kapanmadan memleketini defalarca görmek isteyen pek çok insanın beklemeye ömürleri yetmediği için hapishanede ölmesine, kanser hastası olduğunu bilenlerin günlerinin sınırlı olduğunu bilenlerin gökyüzüne, ailelerine hasret gitmesini hiçbir vicdan kabul etmez.


-Cezaevleri, hastalık üreten mekanlar... Mahkumların yüzde 90’ının göz rahatsızlığı var. Yüzde 30’unda sindirim sistemi hastalıkları; yüzde 10’unda kalp, tansiyon rahatsızlıkları; yüzde 5’ler düzeyinde ise kanser, astım, epilepsi, hepatit gibi hastalıklar mevcuttur.


-Cezaevlerinde hasta sevki sorunu yaşanmaktadır. Kanser gibi zaman açısından son derece önemli bir hastalıkta bile sevk işlemleri 3 ay kadar sürebilmekte, muayene hatta ameliyatlar dahi kelepçeli bir şekilde yapılmaktadır.


YEMEKLER YETERSİZ

-Mahkumlar günlük 3 öğün yemeği 4 lira karşılığında yiyebilmektedirler. Ancak yemekler yeterli besin değerleri içermemektedir.
-Diyet yapması gereken, farklı hastalıklara sahip mahkumlara ise aynı tür diyet verilmekte yemeklerin besin değerlerinin uygun olmaması nedeniyle ülser, gastrit, hemoroid gibi hastalıklar yaygınlaşmaktadır.


ADLİ TIP SİYASALLAŞTI

-Adli Tıp, tamamen siyasallaşmıştır. Heyet raporu alacak hastaların, üniversite veya araştırma hastanelerinde tarafsız bilimsel bir şekilde raporlarının alınması gerekiyor.


-İki veya daha fazla hastalığı olan mahkumların oranı yüzde 54’ler düzeyindedir. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devletin ileri gelenleri sorunlara duyarsız.


-Üç yıldır iddianamesi yazılmamış, daha savcı karşısına çıkmamış insanlar mevcuttur.