Dünya İslam Sağlık Birliği Genel Koordinatörü Furkan Ataseven, yaptığı yazılı açıklamada, iki milyara yakın olan İslam ümmetinin bir ve beraber olduğunda çözemeyeceği hiçbir sorun, ortadan kaldıramayacağı hiçbir zulmün olmayacağını söyledi.

Açıklamasında Ataseven, “İlk Kıblemiz Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Mirac'ın merkezi Kudüs’te, Osmanlı yönetiminde 400 yıl boyunca farklı kültürler barış ve huzur içinde bir arada yaşamıştır. 1917 yılında İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından yayınlanan, Balfour deklarasyonunda, Filistin’de Yahudilerin bir devlet kurması deklare edilmiş, nihai olarak 14 Mayıs 1948 yılında Filistin topraklarında siyonist israil devletinin kurulmasıyla, Kudüs’te kan ve gözyaşının dinmeyeceği bir süreç başlamıştır.” diye belirtti.

Hazreti Ömer, Selahaddin Eyyübi ve Osmanlı dönemlerinde Kudüs’ün durumu hakkında bilgi veren Ataseven, “Adil yönetimiyle bilinen Hazreti Ömer, 638 tarihinde Kudüs’ü fethettiğinde Kudüs halkına emanname vermiştir, bu emannamede hiç kimsenin canına, malına dokunulmayacağına, kiliselerin yıkılmayacağına, işgal edilmeyeceğine dair teminat vardır. Selahaddin Eyyübi, 1187 yılında Kudüs’ü fethettiğinde, farklı din mensuplarının dinlerini özgürce yaşayabildikleri bir ortamı Kudüs halkına sunmuştur. 1516 yılında Kudüs’te başlayan Osmanlı hâkimiyetinde 4 asır boyunca farklı din mensupları huzur ve barış içinde bir arada yaşamıştır. Görüldüğü üzere, İslam hâkimiyetinde Kudüs’e barış ve huzur hâkim olmuştur.” dedi.

Ataseven, “Kudüs halkı, İslam egemenliğinden sonra bu barış iklimine hasret kalmış, siyonist israilin 14 Mayıs 1948’de kurulmasından itibaren gün yüzü görmemiştir. Filistinli kardeşlerimiz, israilin zulmünden dolayı asırlardır yaşadıkları topraklardan göçe zorlanmış, mülteci konumuna düşmüştür. Ramazan-ı Şerif ayının sonlarına doğru Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyen israil, Ramazan Bayramı’nda saldırılarını arttırmış, Gazze başta olmak üzere Filistin’in muhtelif yerlerindeki beldelere hava saldırıları düzenleyerek sivilleri hedef almıştır. Uluslararası barış ve huzuru korumak maksadıyla kurulan Birleşmiş Milletler Filistin’deki zulmü bugüne kadar engelleyememiş, kuruluş amacına uzak kalmıştır. 1969 yılında Mescidi Aksa’nın radikal bir Yahudi tarafından kundaklanması sonrası İslam dünyasındaki tepkiler üzerine kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı, Mescid-i Aksa’daki saldırıları önlemeye yönelik çözümler ortaya koyamamış, bu zaman zarfında kayda değer çalışmalar gerçekleştirememiştir.” değerlendirmesinde bulundu.

Son olarak Ataseven, “İslam Ümmeti olarak, ilk kıblemize yönelik düzenlenen saldırıların ortadan kaldırılması, barış ve huzurun Kudüs’e hâkim olması için canla başla çalışmalıyız. İslam ülkeleri nezdinde, Kudüs’ü korumak için İslam Barış Gücü kurulmalıdır. Saldırıların yaralarını sarmak için İslam dünyası tüm imkânlarını Filistinli kardeşlerimiz için seferber etmeli, tıbbi yardımlar başta olmak üzere temel ihtiyaçlar acilen Filistin’e ulaştırılmalıdır. Ümmet güçlü olunca Kudüs’e barış ve huzur hâkim olmuş, ümmet zayıf düştüğünde Kudüs elimizden çıkmıştır. Bu itibarla, ümmet düştüğü yerden ayağa kalkmalıdır. Kudüs’ten düştük biiznillah Kudüs’ten ayağa kalkacağız. İnşallah bir gün özgür Kudüs’te hep beraber namaz kılacağız. İki milyara yakın olan İslam ümmetinin bir ve beraber olduğunda çözemeyeceği hiçbir sorun, ortadan kaldıramayacağı hiçbir zulüm yoktur.” ifadelerine yer verdi. (İLKHA)