Somut Vakalar
Başlangıç olarak, halkların ayağa kalkmasını sağlayacak ve patlak vermesi halinde bölgeyi sallayacak, çeşitli sebepleri ve faktörleri olan somut vakalar var diyebiliriz. Filistin içindeki gidişat, günden güne tıkanıyor. Bu tıkanma, kaynayan bir kazanda, bölgede yeni şekillenmeler yaratabilecek ufuklara doğru gidiyor. Özellikle, Filistin halkına yönelik İsrail şiddetine karşı tırmanışa geçen yolda ilerliyor. Bu tırmanış aynı zamanda; son seçim turunda açıkça görüldüğü gibi, kibirli mantıklarıyla hareket eden, yükselişe geçen aşırı sağcı üyelerine, kibirli Siyonist liderlere karşıdır.
Şimdiye kadar pek somut göstergeler olmasa da ABD bölgede yeni şekillenmeler için, ikinci kez başkan seçilen Barak Obama`nın bölgeye bu süreçte yapacağı ilk ziyaretini davul zurna ile duyuran kampanyalar ile birlikte yeni bir role hazırlanıyor.
İşgal altındaki Filistin topraklarında, barbar bir işgal siyaseti izleyenlerin, bölge halkına düşmanlıkları ile beraber gidişat daha da kötüye gidiyor. En son, Mescidi Aksa avlusunda, İslami hukuk öğrencilerine karşı İsrailli askerlerin saldırıları bunun bir örneğidir.
Ekonomik Mahrumiyet
Genel halk arasında, çeşitli kırsal ve kent bölgelerinde ve kamplarda, yoksulluk giderek artmakta. İşsizlik yüksek oranlara ulaştı ve açlık sınırı limitleri zorlanmakta.
Bütün bunlar işgalcilerin bu alandaki siyasetlerinin bir sonucudur. Kaynağı ise, Filistin resmi yetkilileri ile işgalciler arasında Paris`te imzalanan ve kesin bir şekilde dengesiz ve adaletsiz olan ekonomi anlaşmasıdır. Bu şekilde Filistin ekonomisi işgalcilerin ekonomisi tarafından ipotek altına alınmış oldu. Filistin yönetiminin bütçesi ve görevlilerin maaşlarının, Filistin yönetimine ``vergi`` adı altında, yine bazı ülkelerden ``bağış`` adı altında akan paralarla verildiği gibi. Bu yardımlar, siyasi parametrelere göre, artıyor, azalıyor ve duruyor...
Bununla birlikte, yerleşim projeleri ile sahaları yutmaya ve Yahudileştirmeye devam eden politikalar, işgal altındaki Filistinlileri daha çok kuşatıyor. Özellikle Kudüs içinde, Arapların Müslüman ve Hıristiyan mahallelerinde.
Kaçak yerleşim projeleri, Kudüs çevresinde geniş bir alanı, kentin doğusundaki Osmanlı ve Emevi dönemlerinden kalan tarihi evleri ve yerleşimcilerini yutmuş halde. Bu evlerin arasında, Filistin müftüsü Hacı Emin Huseyni`nin evi de yer alıyor. İşgal güçleri bu tarihi evi, Şbird Oteli adı altında turistik bir yer yapmaya çalışıyor. Bu evin sadece Filistinlilerin değil, Arapların ve Müslümanların gözünde de sembolik bir anlamı olmasına rağmen işgal güçleri bu mekanı hedefine aldı.
Hacı Emin Huseyni, Nakba`dan önce sadece bir Filistinli müftü değildi, Arap, Filistinli ve İslami bir sembol ve Şam diyarının bütün evlerinin müftüsüydü. Müftünün evini yıkma ve bu eski şehri izole etme projeleri, kutsal şehirdeki İslami ve Hıristiyan kutsalları istila etmenin adımlarıdır. Özellikle Mescidi Aksa ki bu, insanların dini, milli ve diğer hissiyatlarını kışkırtan ve insanlara, işgal siyasetine karşı yeni bir direnme iradesi kazandıran bir durumdur.
Esirlerin Kararlılığı ve Manevi Güçleri
Bu taraftan baktığımız zaman da esirlerin ayaklanmaları, arka arkaya gelen açlık grevleri ve boş bağırsaklarıyla verdikleri savaş, işgal güçlerinin zindanlarındaki istisnai kararlı duruşları ile devam ediyor.
Bu bağlamda, aynı zamanda, işgal gücünün yüzüne karşı patlak vererek sonuçlanacak olan, iç sahada alevlenen faktörler var. Bu faktörler: Büyük yolsuzluk kabuslarında olan ve halkı koruma açısından rolü azalan Filistin yönetimi. İşgal güçlerinin her yeri ele geçirmesi ve Filistinli çeşitli fraksiyonlardan (özellikle Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Hamas ve İslami Cihad fraksiyonlarında) ulusal eylemci olan kadro ve liderlerden geniş bir kesimi tutuklama furyası. Hatta, Filistinli resmi yetkililerin ve emniyetinin bölgesinde bulunan ve A mıntıkası diye adlandırılan tarafta Feth hareketinden isimler de tutuklandı.
Bununla birlikte, gerçek bir resim üzerinden, abartılı ve uçuk olmayan analizler ile aktaracak olursak; 1967 işgali altındaki Filistin topraklarında, Kudüs ve Batı Şeria`da belli bir kısımda 3. intifadayı yaratacak durumlarla birlikte kaynayan bir kazanın varlığını reddedemeyiz. Ama bize düşen; genel durumun, Kudüs ve Batı Şeria`yı içine alacak büyük bir Filistin ayaklanmasına evrilmesi ve İsrail`e karşı patlak verecek bir 3.intifada için daha çok olgunlaşması gerektiğini söylemektir. Böyle dememizin bir kaç sebebi var elbet:
Daimi İhtilaf
1- İntifada, Filistinli tarafların idari bir kararı ile patlak vermez. İntifadanın, halk güçleri çerçevesinde örgütlenmeye ve uğraşlara ihtiyacı vardır. 1. intifadada olduğu gibi, Gazze halkının eliyle, birdenbire ama olgunlaşmış ve tabanı olan bir ayaklanma şeklinde. O dönemde, bütün kuvvetlerin ve fraksiyonların katılımlarla birlikte intifada için birleşik bir komuta oluşturulmuştu. Alevlenen ayaklanmanın ilk günlerinden itibaren, Hamas ve İslami Cİhad`ın liderliğinde, İslami hareket militanlarının rolü ufukta parlamıştı.
2- Filistinlilerin bölünmüş hali, genel olarak Filistin davasına olumsuz etkiler bırakmakla birlikte geleceği hazırlamaya da engel oluyor. Filistinlilerin ulusal güçlerini bir yolda birleştirme ve toplayabilme ihtimali, hareketliliğe geri dönmek ve bütün şekilleriyle intifada etrafında toplanmaktan geçiyor.
3- Filistin sahasında, ulusal duruş ve pozisyonların değerlendirilmesi noktasında devam eden anlaşmazlıklar mevcut. Büyük bir 3. intifadaya kalkışmada bir anlam bulamayan taraflar ile ulusal eylem planlarını, demokratik ve barışçıl yönde zorunlu görenler arasında bir anlaşmazlık mevcut. 3. bir taraf ise, daha geniş seçenekleri olan bir yol açma düşüncelerine sahip. 3. tarafın, birden fazla intifada çeşidi arasında işgal güçlerine karşı silahlı mücadele fikirleri de var. İslami Cihad, Hamas ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi bu vizyonda anlaşıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü 2. seçeneği temsil edenlerden.
4- Halk tarafından arzu edilen intifadanın, Arapların desteğine ihtiyacı var. Araplar, Filistinlilerin istediği şekilde eylem planlarına destek sunmazken, Filistin halkı da, Arap zirvelerinde onaylanan ama bir türlü ulaşmayan yardımlardan ve kıtlıktan dolayı muzdarip durumda. Özellikle 2002`de Beyrut`taki zirvede onaylanan Kudüs Fonu ve başka bir çok konuda verilen sözler yerine getirilmedi.
Yazıyı bitirirken diyebiliriz ki, biz, 1967 işgali altında olan topraklarda, Batı Şeria`da ve Kudüs`te, Filistinlilerin sahne alacağı bir aşamadayız. Tüm ihtimallere açık bir sahne.
Bütün Filistinli güçlerin, neler olduğunu izlemesi ve planlarını bunun üzerine inşa etmesi gerekiyor. Oluşacak durumları doğru bir şekilde değerlendirmek ve ona göre pozisyon almak durumundalar. Filistin birliğini engelleyen bütün olumsuzlukları aşıp Filistin mücadelesinde birliği sağlamak gerekiyor. Özellikle, iç bölünmeleri sonlandırmak ve gerçek boyutu ile ulusal ortaklık kurmak zorunlu.
(Ali Bedvan - psnews.ps)
medyasafak.com