Müslümanından solcusuna, sağcısından ta adli mahkumuna kadar çok geniş bir yelpazede zindan üzerine çok şey söylenmiş, daha çok şey söylenecek de. Değil mi ki zindan tefekkür yeridir. O zaman kimi hamasi ya da mahzunî, kimi pişmanvari ya da isyanvari, kimi muhasebane ya da tasavvufane daha çok şey söylenmeye devam edilecektir. Her ne kadar televizyon gibi medeniyetin renkli oyuncaklarıyla bu teffekkürane berheva edilmek isteniyorsa da zindan bu işlevini hep sürdürecektir.
Zindan kişiyi hayattan uzaklaştırıp mezara yaklaştırma ameliyesidir. Bu açıdan zindan kabre benzetilmiş, Hz. Yusuf’un diliyle kendisine “diriler kabri” denilmiştir. Kabirden bahsedilirken ölüm hatırlanmaz olur mu? Aslında zindan, küçük bir ölümdür ve avantajı da tam da buradadır. Küçük ölüm olması hasebiyle hem bir kayıp hem de bir kazançtır. Nisbi bir kayıp olarak görülebilir çünkü yıllarını götürmüştür. Diğer taraftan külli bir kazançtır. Çünkü herkesin işinin başından aşkın olduğu, şimdi kavuşmayı arzuladığı sevdiklerinden bile kaçtığı ölüme ve mahşer gününe bir idmandır.
Zindan için “ölümü teğet geçmek” tabirini kullanırken bunu, belki haklı olarak akla ilk gelen zindanın acılığı zorluğu manasında kullanmadım. Yukarıda söylediklerim de bu kanaatı güçlendiriyor gibi görünse de amaç bunun çok üstündedir. Evet, takdir ediyorum, hem takdir etmemek mümkün değil. Zindan zordur ve ciddi bir sabrı gerektirir. Bu işin bir tarafı… Bu tabiri daha çok zindan ile müptela olan fert ve camialar için ikinci bir şans anlamında kullandım. Ölümü teğet geçenler şayet onun dediklerini duymuşlarsa elbette ki ölümle kafa kafaya toslayanlardan daha şanslıdırlar. Yani kendini gözden geçirme; niyet, amel, fikir bağlamında kendini düzeltme, belki Allah’ın rızasına doğru hız kazanma anlamında bu tabiri kullandım. Evet, zindanın bu tarafı çok güçlüdür. İşte şahit oluyoruz adli, belki de çok kötü bir suçtan zindana düşen nice adamlar cezaevinde hidayeti buluyor. Bir miktar sonra bakıyorsun gıpta edilecek bir seviyeye yükselmiş. Cezaevinin bir adli suçlu üzerinde görülen bu etkisi, rıza-yı ilahi için mahpus olanda çok daha güçlü olması haliyle beklenir.
Kur’an mutad olarak ölümü hatırlatırken de murad bu değil midir? Bilirsiniz Kur’an-ı Kerim’deki zaman geçmiş ve gelecek arasında gider gelir. Bazen geçmiş olaylardan, bazen olacak hadiselerden bahseder. Öyle ki ta kıyamete gider ve oradan bize manzaralar, diyaloglar yollar. Kimi yüzlerde sevinç vardır, kimi yüzlerde de panik ve dehşet. Bu diyalogların birinde kâfir Allah (c.c)’dan dünyaya geri gelmeyi ister. Niye? Çünkü kendince artık hakkı görmüştür, iyi işler yapanlardan olacaktır. İşte zindanın bir şans olmasındaki espiri burada yatmaktadır. Kaldı ki kıyamete gitmeye de gerek yok! Ölüm hadisesi, insan cesedi en taşlaşmış vicdanlarda bile az çok bir murakabeyi başlatır.
Görüldüğü üzere ölüm en etkileyici bir vaaz ve en mübelliğ bir vaizdir. O zaman bundan en fazla nasibini alması gerekenler ölümü teğet geçenler olmalı değil midir? Yani diriler kabrinde ki mahpuslar… Evet zindan kendini değerlendirme, yanlışlıklardan pişmanlık, günahlardan tövbe yeridir. Bu sadece fert için değil, fertlerin mensup olduğu cemaatler için de böyledir. Özellikle de zindanla ilmik ilmik ilmiklenen bizler ve camiamız için…
Fertler; yaptıklarını düşünecek, yanlışlarını bir kenara doğrularını bir kenara koyacak. Doğrularını da gözden geçirecek, halis Allah rızası için olanı bir tarafa müşevveş olanını bir tarafa ayıracak. Ruzi mahşerde sadece yaptıklarından sorgulanmadığı için yapması gerektiği halde yapmadıklarını da düşünecek. Karşı çıkması gerekirken bunu yapmadığı durumlar ya da teşvik etmesi gerekirken bunu yapmadığı haller, olaylar…
Fert bazında zindanın bütün bu faydalarından bahsederken hayret ve dehşetle tam tersini müşahede ettiğimiz durumlar da yok değil. Cezaevinden tahliye olan kişinin geçen zamanı telafi etmek istercesine dünyaya saldırdığı, ona ahtapot gibi yapıştığı da oluyor. Maalesef bunu hem gördük hem de işitiyoruz. Tabi bu hal-i pürmelal ve bazen maskaralığa kadar varan durum karşısında dört parmağımızı birden ısırıyoruz.
Sonra cemaatler ve camialar… Onlar da bu süreçte kendilerine göre zayıf ve güçlü yönlerini öğrendiler. Cezaevinde direnenler, dökülenler, itirafçı olanlar, muallakta kalanlar… Hakeza cezaevinden tahliye olanların arz ettiği olumlu-olumsuz sayısız manzara ve yine bunların da kendi içinde bin bir türevleri ile aynı şekilde ailelerinin durumları.... Gerçekten çok geniş bir atlasla karşı karşıyayız. Bu zaviyeden bakıldığında cezaevi sürecinden en fazla ders çıkarması gereken, hakikaten İslami camiadır. Bütün bunlar analiz edilerek bunların herbiri yeni genç neslin irşad ve inşasında birer yol haritası yapılacaktır. Bunu yaparken haklı olarak çuvaldızı başkasına batırabileceği gibi iğneyi de kendine cömertçe batırmasını da bilecektir.
Zindandan, ölümün teğet geçtiği yerden hareketle fert ve camia ekseninde yapılan bu değerlendirmeler ile manialar kalktığı zaman inşallah zindan problem olmaktan çıkacaktır. Aslında maniaların fert ve cemaat bünyesinden def’i noktasında zindan belki de olmazsa olmazlardandır. Zira bahsi geçen özellikleriyle o bir teşhistir, bir ameliyattır ve haliyle bir tathirdir. Bakın bizim uzun uzadıya anlatmaya çalıştığımız şeyi yüce ferman ne güzel özetliyor: “Olabilir ki sizler bir şeyden hoşlanmazsınız. Ama Allah onda çokça hayırlar yaratmıştır.” (Nisa-19) Ya Rabbi! Bu hayırları Senden yalvara yakara istiyoruz.
Rabbim, zindanımızı bizim için rahmete çevirsin. Bizleri onun şerlerinden korusun, hayırlarından istifade ettirsin ve tüm kardeşlere tez elden özgürlük kapısını aralasın. Amin
Sait Burak
Kandıra 1 Nolu
F Tipi Cezaevi / Kocaeli