Söz konusu genelge ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan MAZLUMDER Genel Sekreteri Avukat Kaya Kartal, vatandaşın elinde olan tek argümanının elinden alınmaya çalışıldığını, söz konusu hukuksuz uygulamanın suça teşvik edici olduğunu söyleyerek genelgenin iptal edilmesi için bir dava açmaya hazırlandıklarını ifade etti.
"Özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin ihlali genelgeye dayanak olarak gösterilmiş"
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelgeyi basından öğrendiklerini söyleyen Kartal, "Söz konusu genelde iç genelge mahiyetinde olduğu için kamuoyuna ilan edilmiş bir genelge bulamadık. Ancak yaklaşık 2 gündür gündem olmasına rağmen böyle bir genelgenin olmadığı inkâr edilmedi. Basına yansıyan ve sosyal medyada önümüze çıkan genelgeye baktığımızda EGM tarafından 27 Nisan 2021 tarihinde 19 numaralı bir genelge olarak yayımlandığını görüyoruz. Konu olarak da ses ve görüntü kaydı alınması başlığı altında bu genelge yayımlanarak emniyet içerisindeki birimlere gönderilmiş. Bu genelge polisin eli altında uygulanmaya açık olarak duruyor. Genelgeye baktığımızda özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin ihlali gibi herkes için önemli olan bir takım önemli başlıkları kendisine zemin olarak kullanmış. Bu hakları bahane kılarak kolluk faaliyetleri sırasında ses ve görüntü alınmasına izin verilmemesi talimatı kolluk kuvvetlerine emir olarak iletilmiş durumda. Aynı zamanda ses ve görüntü alan kişilerin fiziken engellenmesi, buna rağmen eğer devam ediyorlarsa söz konusu kişiler hakkında adli işlem uygulanması talimatı verilmiş. Bu bana komik geliyor." dedi.
"Genelge ile yapılan hak ihlalleri ve kötü muamele örtülmek isteniyor"
Kartal, "Bugün mobeselerle neredeyse evlerimizin içine girecek kadar kamera denetimi var. Bu anlamda özel hayat yok edilmiş durumda ve bu durum bizzat EGM tarafından yapılıyor. Bunu yapan EGM'nin kendi personelinin faaliyeti sırasında özel hayat ve kişisel veri vurgusu üzerinden böyle bir yasak getirmesi zaten çok önemli bir tutarsızlıktır. Düzenlemenin örtülü olan gerçek anlamına baktığımızda özellikle toplumsal olaylarda, gözaltı ve yakalama süreçlerinde gündeme gelen ve basına da çokça yansıyan, hatta işkenceye varan kötü muamelenin örtülmesine yönelik bir çaba olduğu şüphesi zihnimizde uyanıyor. Bu şüphenin de maalesef alanda karşılığı var. Kolluk kuvvetleri tarafından yapılan bir ihlal orada olan vatandaşın kamerası olmasa çoğu zaman ispat dahi edilemez ve yapanın yanına kar kalıyor. Bunu önleme adına ses ve görüntü kaydı kısıtlı da olsa bir imkândı. Şimdi bunun da önüne geçmek istiyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değildir." diye konuştu.
"Genelgedeki emri uygulamak da başlı başına bir suçtur"
Bugüne kadar gerek MAZLUMDER'e gerekse kamuoyuna yansıyan yüzlerce hatta binlerce örnekte kolluk kuvvetlerinin kişilere kötü muamele yaptığını belirten Kartal, "Polisler söz konusu muamele sonrasında birbirleri hakkında meslektaş koruma refleksi içerisinde tanıklıkta bulunarak kötü muameleye tabi tutulan insanları bir de polise mukavemet veya görev başındaki memura mukavemet şeklinde birçok kişinin yargılatıldığına şahit oluyoruz. Vatandaşın zaten eli kolu bağlı. Devletin elinde, kolluk kuvvetlerinin elinde büyük bir güç olmasına rağmen vatandaşın elindeki en küçük argümanı dahi almaya yönelik bir tavır olarak değerlendiriyoruz. Hatta suça teşvik eden bir genelge olarak görüyoruz. Bu yönüyle de kanunsuz emir olmasından öte konusu suç teşkil edecek bir emir olması hasebiyle de kolluk güçlerinin kesinlikle buna uymamaları gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü burada suça teşvik edici bir emir var. Bu emir yazılı dahi olsa da buna uymak başlı başına bir suç olacaktır." şeklinde konuştu.
"Kamera ve ses kaydının engellenmesi yerine polisi kayıt yapmaya davet ediyoruz"
Ses ve video kaydı olmadan şahısların karşı karşıya kaldığı hukuksuzlukları ispat etmesinin çok zor olduğunu, ancak tanık beyanıyla ispatlanabileceğini söyleyen Kartal, son olarak şunları kaydetti:
"Söz konusu kolluk kuvvetleri olunca birbirleri hakkında tanıklık yapıyorlar. Maalesef mahkemeler de kamu çalışanları olması hasebiyle polisin tanıklığına daha fazla itibar ediyorlar. Bu tür kamera görüntüleri olmazsa polisin yaptığının yanına kar kalması çok yüksek bir ihtimaldir. Maalesef bunun çok örneği var. Dünyada da bu tür ihlallerin çoğu kamera kayıtlarıyla, çevredekilerin çektiği görüntülerle ortaya çıkıyor. Hatta bazı ülkelerde polisin kendisi kamera taşıyor. Aslında biz de bunu teklif ediyoruz. Eğer polis bir şeye müdahale ediyorsa bunun kanunda tanımlı olması gerekiyor. Kanuna göre olaya müdahale ediyorsa polisin çekinmemesini gerektiren bir durum olmamalıdır. Polis memurlarının üzerinde bir aparatla kamera taşıması gerekir. Dünyada bunun örnekleri var. Bir işkence veya kötü muamele iddiası gündeme geldiğinde polisin çıkarıp görüntüleri ortaya koyması gerekir. Çünkü eğer devlete yöneltilmiş bir iddia varsa esasında bunu ispatlamak devlete düşer. Bu genel bir hukuk ilkesidir. Onun için bırakın kamusal alanda sivil insanlara kamera kaydını yasaklamayı aksine polis memurlarının olaya müdahale sırasında müdahalenin hukuka uygun olduğunun ispatı için argümanlarının bulunması gerekir. Mahkemenin de 'memurlar ne diyorsa doğrudur' anlayışından uzaklaştırılması gerekir. Çünkü neticede polis de yargı da vatandaşın selameti için faaliyet yürüten kurumlardır. Meslektaşlarını koruma refleksinden uzaklaşarak vatandaşı koruyan bir tavra bürünmeleri gerekir. Biz MAZLUMDER olarak genelgenin iptali için bir dava açmayı planlıyoruz. Bununla ilgili kamuoyuna da gerekli bilgileri de vereceğiz." (İLKHA)