Karakoç açıklamasında, ''Soykırımını ta atalarından itibaren icat edip uygulayan, Kızılderilileri yok edip topraklarına yerleşen, tarihte milyonlarca insanı öldüren, öldürten, Roma zulümlerini icra edenler, I. Dünya Savaşı'nda her türlü soykırıma uğramış biz Müslümanları yüzyıl sonra hala soykırımı yapmakla suçluyorlar. Bu cesareti Müslümanların dağınıklığından alıyorlar'' dedi.

Açıklamasında ''Biz, bu sebepledir ki, altmış yıldan beri Müslümanların birleşmesi gerektiğini her vesileyle söyledik, yazdık. Bu yüzden mahkemelerde süründük. Partimiz, Diriliş Partisi kapatıldı. Her türlü düşmanlığa mâruz kaldık'' ifadelerine yer veren Karakoç, şunları söyledi:

Bütün Müslümanların bir araya gelerek birleşmelerini, en büyük güç olarak doğuya, batıya, kuzeye, İslam düşmanlarına dur demelerini, İslam milletinin ve medeniyetinin yeniden dirilişe ermesini Allah'tan dileriz.

Karakoç'un açıklamasının tamamı şöyle: 

Allah'ın bize lûtfü olan ramazan geldi ve bizi her yıl olduğu gibi mucizevi manevi iklimine aldı. Allah'a hamdler olsun. O, içinde bulunduğumuz olağanüstü şartlarda ayakta durmamız için gereken gücü bize sağlamakta.

Öncelikle, dünyadaki bütün müslümanların ramazanını kutlar, her türlü nimet ve sevabına kavuşmalarını umarız.

Esaret altında, her türlü zulümle ezilen kardeşlerimizin kurtulmasını, istilâya uğramış, işgal edilmiş, islâm ülkelerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarını ramazanın yüzü suyu hürmetine Allah'tan dileriz.
Altmış yıldır, her vesileyle söylediğimiz, yazdığımız ve davranışlarımızla ortaya koyduğumuz gibi, müslümanların başına gelen bu felâketlerin sebebi, küçük küçük devletçiklere bölünmüş olmaları, birleşmemeleri ve her birinin batıda, doğuda ve kuzeyde yabancı devletlerle kendi başlarına ilişki kurup onlara tâbi olmaları ve kendi aralarında bitmez tükenmez anlaşmazlıklar, düşmanlıklarla zayıf kalmaları, istilâcıların cesaretini arttırmaları ve topyekûn islâm âlemi olarak toparlanmamız bakımından, vakit kaybetmeleri ve kaybettirmeleridir.

Bugün, Yemen'de, Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da, Filistin'de ve daha birçok islâm ülkesinde süren savaşlar, açlık ve yoksulluklar, Afrika'da müslüman halkların birbirine kırdırılması yürek yakıcı bir durum olarak göz önünde durmaktadır.

İslâm'ın, doğuşundan itibaren büyük devlet kurması, Peygamber Efendimizin kurduğu devletin büyütülmesi, devam ettirilmesi ve bunun 20. yüzyıla kadar getirilmesi bir lüks değildi, bir zorunluluktu. Müslümanların bağımsızlıklarını, inançlarını, maddî ve manevi bütün varlıklarını, şeref ve haysiyetlerini, onurlarını korumaları için olmazsa olmaz bir şart, bir gereklilikti.

Yüz yıldır, Osmanlı devletinin yıkılmasından bu yana, müslümanlar, gerek kişiler olarak, gerekse topluluk olarak bu güvenceden mahrumdurlar. Olup bitenlerin temel sebebi budur.

Birinci Dünya Savaşında, Osmanlı Devletini yıkarken, müslümanlara büyük katliamlar, soykırımları uygulayıp milyonlarca müslümanı öldürten, ülkelerini yakıp yıkan, daha sonra da bugüne kadar katliamlarını, soykırımlarını devam ettiren, Cezayir'de iki milyon insanı öldürten, Afrika'da milyonlarca insanı birbirine kırdırtan, Afganistan'da, Irak'ta şu anda bile katliamlarını sürdüren Amerika ve Avrupa, kahraman Doğu Türkistanlıları zulümleri altında inleten Çin, Kırım ve birçok islâm ülkesini istilâ etmiş olan Rusya, kendilerinin sebep olduğu Birinci Dünya Savaşı sırasında bizim gibi zarara uğrayan yurttaşlarımız ermenileri bahane ederek, her yıl “soykırımı yaptınız” diyecekmiş gibi görünüp devletimizi tehdit ederek isteklerde bulundular ve şimdi de, daha da ileri gidip, utanmadan, “soykırımı yaptınız”, dediler. Soykırımını ta atalarından itibaren icat edip uygulayan, kızılderilileri yok edip topraklarına yerleşen, tarihte milyonlarca insanı öldüren, öldürten, Roma zulümlerini icra edenler, Birinci Dünya Savaşı'nda her türlü soykırıma uğramış biz müslümanları yüz yıl sonra halâ soykırımı yapmakla suçluyorlar. Bu cesareti müslümanların dağınıklığından alıyorlar.

Biz, bu sebepledir ki, altmış yıldan beri müslümanların birleşmesi gerektiğini her vesileyle söyledik, yazdık. Bu yüzden mahkemelerde süründük. Partimiz, Diriliş Partisi kapatıldı. Her türlü düşmanlığa mâruz kaldık.
Şimdi yapılması gerekeni, çok önceden defalarca söyledik, yazdık. İki örnek olarak, 19 Ekim 2007 tarihinde ve 10 Haziran 2010 tarihinde yayınladığımız bildirilerimizi bu bildirimizin devamı olarak sunuyoruz.
Bütün müslümanların bir araya gelerek birleşmelerini, en büyük güç olarak doğuya, batıya, kuzeye, islâm düşmanlarına dur demelerini, İslâm Milletinin ve Medeniyetinin yeniden dirilişe ermesini Allah'tan dileriz.