Mekke'de yaşanan tarihi kanlı baskın hala tartışma konusu.
1979'daki Mekke-Kabe Baskını'nın kimler tarafından yapıldığı bilinse de arkasında hangi güçlerin bulunduğu tarihi süreç içerisinde ortaya çıkarılamadı.

Suudi yönetiminin baskını ilk başlarda gizleme çabaları, devamında Amerikan vatandaşlarının da olaya müdahil olduğu kafalardaki soru işaretlerini artırmıştı.
Uluslarararası ilişkiler uzmanları yaptıkları yorumlarda ise dönem itibarıyla bölgede yaşanan İran Devrimi'nin tesirinin bulunduğunu, bölgede konuşlanmak adına CIA'nın elinin güçlü olduğunu hatırlatıyor.
Kabe'ye düzenlenen operasyonda neden Fransız askerlerinin kullanıldığı kadar "kurtarma" operasyonun metodu da bugün tartışma konusu.
Müslüman olmayan askeri grupların "yasaklı" olduğu halde Kabe'ye sokulması da başka bir tartışma konusu olmuştu....

Sabah namazının ardından isyan başlattılar

1979 yılının 20 Kasımı'nda erken saatlerde, dünyanın dört bir yanından Hac görevini yerine getirmek için Mekke'ye gelen yaklaşık 50 bin Müslüman, Kâbe'nin avlusunda sabah namazı için toplanmışlardı. Bu kalabalığın içinde 40 yaşındaki Cuheyman el Uteybi'nin liderliğini yaptığı 200 kadar kişi de bulunuyordu.
Sabah namazının kılınmasının ardından, Uteybi ve adamları imamı bir kenara iterek mikrofonu ellerine geçirdi.
Avlunun ortasında üzerleri kapalı tabutlar vardı. Yakın bir geçmişte ölmüş olanların ruhları bu şekilde şad edilirdi. Ancak tabutların kapakları açıldığında içlerinden tabanca ve tüfekler çıktı ve bunlar Uteybi'nin adamları arasında hızla paylaşıldı.

Baskın yapanların amacı neydi?

Cuheyman el-Uteybi, 1936'da Suudi Arabistan'ın Necid bölgesinde doğmuştu. 18 yıl boyunca Suud Kraliyet ordusunda görev aldıktan sonra rejime tepkisi nedeniyle 1973'te istifa etti. Cuheyman, Suud rejiminin "yozlaşmış, batılı ülkelerle fazla içli-dışlı ve artık İslamiyeti temsil etmediğini" düşünüyordu.Medine'de üniversite gençleriyle tanışan Cuheyman, onları etrafında toplayarak Yeni İhvan adından bir grup kurdu.İsyancılar, kraliyetin yönetimi bırakması, Suudi Arabistan'ın batılı süper güçlerle olan ilişkilerini sonlandırması, batı ülkelerine petrol satışının durdurulması ve yabancı askeri üslerin kapatılmasını da içeren bir dizi siyasi talebi dile getirdi.

Aylar boyunca silah depolamışlar

Baskının hazırlıkları çok önceden başlamış, Kabe'nin altında bulunan eski devirlerden kalma yüzlerce metrelik dehlizlere aylar boyunca gizlice silâh, mühimmat ve yiyecek depolanmış, dehlizlerin şehre giden uzantıları, meselâ Ecyad Kalesi'ne uzanan yeraltı yolları da tutulmuş ve baskından sonra güvenlik kuvvetlerinin Haremi-Şerif'e girmeleri imkânsız hale getirilmişti.Baskının liderliğini yapan Cuheyman el-Uteybi, Necid'in köklü bedevi kabilelerinden Uteybe kabilesine mensuptur. Dedesi olduğu öne sürülen Sultan bin Bacad el-Uteybi, bu bölgede 1920'lerin sonunda Suud Hanedanı'na karşı isyan etmiş Selefi İhvan hareketinin liderliğini yapmıştı.

15 günlük baskının ağır bilançosu

Pakistan'dan askeri destek istenmiş ama sonuç alınamadı. Son çare olarak Fransa Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d'Estaing'den yardım istenmiş ve o da seçkin Fransız anti terör birliğini Arabistan'a göndermişti. Ancak bir sorun vardı, Müslümanların kutsal mekanı Kabe'ye yabancıların, yani Müslüman olmayanların girmesi yasaktı. Bu yasak, dönemin Mekke Kadısı Bin Bas'ın verdiği bir fetva ile aşılmış ve Fransız askerlerin Mekke'ye varmalarından önce bir kâğıda yazılmış Kelime-i Şehadet'i okumaları ile “Müslüman olmaları” sağlanmıştı(!)

Gaz attılar yer altından su bastılar

Baskın, Fransız birlikleri tarafından ilginç bir sistemle bastırıldı. O günlerde Mekke'nin su şebekesi yenileniyor ve şehrin her tarafına geniş borular döşeniyordu. Su şebekesinin planları değiştirildi, borular Kabe'ye ve Harem'i Şerifin altındaki dehlizlere uzatıldı, Önce mescide zehirli gazlar atıldı; ciğerlerine dolan gazdan dolayı kusmaya başlayan işgalciler alt katlardaki dehlizlere doğru kaçtılar ardından içeriye tonlarca metreküp su basıldı, suya elektrik verildi ve antiterör timlerine suda yüzmeye başlayan cesetleri toplamak kaldı.İki haftalık sürecin sonunda, 127 Suud askeri, 117 Yeni İhvan grubu üyesi ve olay sırasında çevrede bulunan 26 kişi hayatını kaybetti. Cuheyman da dahil ele geçirilen 63 Yeni ihvan üyesi idam edildi.

Olayda Suudi prensler de var mıydı?

Olayın sebepleri ve ardında kimlerin bulunduğu hiçbir zaman resmen açıklanmadı. Sonraları, işin içerisinde bazı Suudi prenslerinin de yer aldığı, ama dönemin kralı Halid'in prensleri cezalandırmaktan çekindiği ancak bazılarını sürgüne gönderdiği basında yazıldı.Özelikle bu hadisenin ertesinde Suudi Arabistan yönetiminin ülkedeki Vehhabi, Selefi ve Şii mezheplerden kökten dinci ve aşırıcı gruplara karşı tavrı sertleşmiştir ve kanunlarda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır.

Arkasında İran mı vardı CIA mı?

1979 yılının başında İran İslam Devrimi'nin gerçekleşmesi, çok gergin olan Suudi Arabistan-İran ilişkileri ve Şii anlayışında önemli yeri olan "mehdi"lik iddiası göz önünde bulundurularak ilk etapta olayda İran parmağı olduğu iddia edilmişti.Olayların başlangıcında, isyanın lideri Cüheyman'ın “mehdiye biat” çağrısı, tüm dikkatleri İran üzerine yoğunlaştırsa da, İran'ın dini lideri Humeyni'nin yaptığı açıklama sonrasında ise bu kez ABD'nin olaylarda bir parmağı olup olmadığı sorgulanmaya başlandı.

"Amerikalılar da ateş açıyorlardı"

Wall Street Journal muhabiri Yaroslav Trofimov “Mekke Kuşatması” (The Siege of Mecca) adlı kitabında ABD'li yetkililerin olayla ilgili nasıl müdahil olduklarını anlatıyor: 20 Kasım 1979'da, şafak vaktinde saldırının başlamasıyla, Cidde'deki Amerikalı diplomatlar Danimarka ve İngiltere elçiliklerinden olayla ilgili olarak ilk şüpheli bilgileri almışlardı. Avrupalı diplomatlar kendi başkentleriyle iletişim kuramıyorlardı. Kabe baskının duyulmasını istemeyen Suudi yönetim, ülkenin dış dünyayla olan tüm telefon bağlantısını kesmişti. Durumu Suudi yetkililere soran Amerikalılar; “Mekke'de hiçbir şey olmuyor", "Sadece bir eğitim faaliyeti" ya da "Mekke'de bir tifo salgınının baş gösterdiği" şeklinde cevaplar alıyorlardı.

Suudi Arabistan'daki Amerikan diplomatlar arasında Arapça konuşabilen nadir diplomatlardan Mark Hambley olayın peşine düşmüş ve Suudi Sivil Savunma Birliği'nde helikopter pilotluğu yapmakta olan bir Amerikalıdan olayın tüm boyutlarını öğrenmişti. Pilot, yanında getirdiği fotoğrafları Hambley'e göstererek, ona Kabe'nin işgal edildiğini ve kontrolün işgalci grupta olduğunu kanıtlamıştı. Pilot, işgalcilerin Mekke üzerinde uçan helikopterlere de ateş açtıklarını belirtmişti ancak bilmediği bir şey vardı; kendilerine ateş edenlerin içinde isyancılara destek veren ABD vatandaşları da vardı.

Kaynak:  Timeturk