Her ne kadar geçen yıl yapılan kimi değişikliklerle genel liselerde ve Anadolu liselerinde resmi alan belirlemesi kaldırılmışsa da getirilen “seçmeli ders” esası eski alan belirlemesinden çok farklı değildir.

Tabii olarak biz de ailemiz de önümüze bir hedef koyuyoruz: Biz, doktor olacağız, deriz; babamız, mühendis olmamızı ister; annemiz, matematik öğretmeni…

Ancak “tercih” kelimesi her ne kadar öncelikle bir seçimi ifade ediyorsa da alan seçimi için dilediğimizi tercih etme gibi bir durumumuz yoktur. Daha doğrusu bu tercihte ideal ve isteğimiz, her şeyi anlatmıyor.

Rabbimizin helal kıldığı her şeyi isteyebiliriz. Bu yönde hiçbir sınırlama yok. Ancak isteklerimizi kararlara dönüştürürken isteklerimizle imkânlarımız arasında bir değerlendirme yapmak zorundayız. İsteklerimizi imkânlarımız doğrultusunda pratiğe dökeriz.

Örneğin, biz bir yere uçakla gitmek isteriz. Bunu istemek hepimizin hakkı. Ancak gittiğimiz şehre uçak gitmiyorsa veya ekonomik durumumuz uçakla gitmeye uygun değilse biz bu isteği pratiğe dökemeyiz. 

Biz, doktor olmak isteriz ama fen derslerimizin ortalaması 2.6 ise bu istekte direnmenin bir anlamı yok.

Aynı şekilde mühendis olmamızı isteyen babamızın “Ne olursun isteğimi yerine getir. Ben olmadım, bari sen ol!” sözü ancak bir fen bölümünde okuyabilecek durumda isek anlam taşır.

Bu yıl az çalıştım ama fen derslerini okuyabilirim, diyorsanız. İlköğretimin 6., 7., 8. Sınıf  fen-matematik ortalamanıza bakalım. Eğer ortalamanız 4 veya 5 ise haklısınız, aksi halde değil.

Alan belirlemesinde gerçekçi olmak ve tercihimizi nesnel verilere dayandırmak zorundayız. Yeteneğimiz hangi alana elverişliyse o alana yönelelim.

Fen ile ilgili bir alanda okuyup hiç istemediğiniz bir fen bölümü tercih etmek yerine sosyal alandaki bir bölümü okumanız daha hayırlı olabilir.

Örneğin, ziraat mühendisliği mi Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mi?

İstek söz konusu olduğunda böyle bir karşılaştırma abestir. Ama bu unsur dışında düşündüğümüzde her akıl sahibi insan, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi der.

Oysa ziraat mühendisliği fenden alırken, siyasal, hangi alandan öğrenci alırsa alsın, lise dersleri açısından daha çok eşit ağırlık alanına girer.

Bu durumda siyasalı kazanabilecek bir öğrencinin ziraat mühendisliğine zorlanması akıllıca bir tercih değildir.

9. sınıftaki durumumuza mahkum olmayacağız. Bu sınıfta başarısız olmuşsak sonraki sınıflarda başarının imkânlarını arayacağız. Ama gerekirse uzmanlara da danışarak puan durumumuza ve yeteneğimize yatkın olan alanı tercih edeceğiz.

Bu noktada yanlış bir tercih yapmışsak okullarımıza başvurup bunu değiştireceğiz. Bildiğim kadarıyla değiştirmek için önümüzde süre var.

Bu arada şu uyarıyı da yapalım: Alan tercihinde mutlak sınıf ortalaması yerine ilgili derslerin ortalaması daha mantıklıdır. Çünkü matematiğimiz 5 iken edebiyatımız 2.5 olabilir. İkisinin ortalaması bizi eşit ağırlığa uygun bir öğrenci diye gösterirken aslında biz matematikte 5’lik bir öğrenci olarak tam anlamıyla bir fen alanı öğrencisiyiz.

Allah (cc) yardımcınız olsun…

*Galiba bazı liseler için geç kalınmış bir yazı. Sınav takvimi içinde geç kalındı. Ama değiştirme imkanı hâlâ bulunduğundan konuyu işleme gereği duyduk.

Abdulkadir Turan / Doğruhaber