Rusya, Ukrayna ve AGİT'ten oluşan Üçlü Temas Grubu, 27 Temmuz 2020'den itibaren kapsamlı ateşkes kararı almıştı..

‘Turuncu Devrim’in ardından başlayan savaş!
Ukrayna’da Rusya yanlısı Devlet Başkanı Kuçma'nın ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla ‘Kuçma’sız Ukrayna’ talebiyle ülke genelinde kitlesel protesto gösterileri başlamıştı. Olayların ardından gerçekleşen seçimlerde Batı yanlısı blok seçimden zaferle çıktı. Devlet başkanlığı seçimlerinde Batı yanlısı Viktor Yuşcenko, dönemin Başbakanı Viktor Yanukoviç'in karşısına çıktı. Seçimin ikinci turunda, Rusya yanlısı Yanukoviç yüzde 49 oy alınca ülkede tekrar kitlesel gösteriler başladı ve yaşanan olaylar sonucunda seçim sonuçları geçersiz sayıldı. Tekrarlanan seçimlerde Batı destekli Yuşçenko yüzde 51,9 oy alırken, Rusya yanlısı Yanukoviç yüzde 44,2 oy aldı. Ancak 2010 seçimlerinde Rusya yanlısı Yanukoviç Yuliya Timoşenko'yu mağlup ederek devlet başkanı oldu ve Karadeniz Filosu'nun Kırım'da bulunma süresini 2042 yılına kadar uzattı, Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması'nı imzalamayı reddetti. Ardından Rusya’nın Kırım’ı ilhakına varan şiddet süreci başladı ve özellikle Rus nüfusun ve Rusya yanlılarının ağırlıkta olduğu ülkenin doğusundaki Donbass bölgesinde binlerce kişi hayatını kaybetti.

Sovyetler Birliği’ni canlandırmak istiyor!

Ukrayna ve Gürcistan’da (Rusya ile Gürcistan arasında 2008'de Güney Osetya Savaşı olarak bilinen çatışmalar çıkmıştı. Savaşın ardından Rusya'nın desteklediği Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri, Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etmişti. Rusya, 2008'de bu iki bölgenin sözde bağımsızlığını tanımıştı.) Batı yanlısı yönetimlerin iş başına gelmesi ve NATO’ya üyelik sürecinin başlaması dolayısıyla Rusya için ‘endişeli’ günler başladı. Karadeniz’de tek hakim güç kalmak isteyen Rusya, Bulgaristan ve Romanya’dan sonra Ukrayna ve Gürcistan’ın Batı bloğuyla yakınlaşmasını, NATO ve ABD tarafından kendisine yönelik ‘çevreleme’ stratejisi olarak yorumluyor. NATO toplantısında gündeme gelen ve ABD’nin bölgede kalıcı bir askeri deniz gücü bulundurma amacı da Rusya’yı endişelendiren önemli sebeplerden. Montrö sözleşmesi bu aşamada devreye giriyor. Sözleşmenin 24. Maddesine göre Türkiye Hükumeti, boğazlardan geçiş ile ilgili istatistiki bilgileri toplamak ve savaş gemilerinin geçişlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasını denetlemekle yükümlüdür. Türkiye, geçiş için yapılan ön bildirilere sözleşme hükümlerine göre cevap verme hakkına da sahiptir. Montrö, aynı zamanda ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya silah yardımı yapmasının da önüne geçiyor. Bölge’nin Hazar Denizi ve Orta Asya bölgesi ile enerji Avrupa arasında enerji koridoruna dönüşmüş olması da Rusya için önemli diğer bir faktör. Bu sebeple Rusya Ukrayna ile Gürcistan’ı bölerek çıkarlarını korumayı hedefliyor.


Son günlerde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ülke içerisinde de tartışmaya açılmasının nedenlerinden birisi bu. ABD ve Türkiye arasında eskiye nazaran daha ılımlılaşan ilişkiler Türkiye’nin ABD lehine bir adım atmasını sağlar mı?

Rusya, ‘NATO’daki çatlağı onarıyor!
Rusya’nın Ukrayna hamlesi sadece ABD için değil Avrupa-Atlantik güvenliği için de tehdit teşkil ediyor. Bu da Avrupa’dan yükselen ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ seslerinin kesilmesine, okların tekrar Rusya’ya çevrilmesine sebebiyet veriyor. Gürcistan ve Ukrayna’yı bölerek Karadeniz’de askeri varlığını ve hakimiyetini korumaya çalışan Rusya’ya karşı sıcak müdahale ihtimali güçlü olmasa da çevreleme stratejisine hız veriliyor.

Bundan sonra ne olacak?

Türkiye, Biden’in iş başına gelmesiyle ABD ve AB ile başlattığı ılımlı müzakere sürecinde Rusya ve NATO arasında tercih yapmaya zorlanacak mı? Tam da CAATSA yaptırımlarının yürürlüğe girdiği bu günde..

Donbass’ta tüm bölgeyi ısıtacak bir gerilim potansiyeli var gibi görünüyor.