MYK'nin kongre sonrası ilk toplantısını yaptığını belirten Çelik, MYK'de gündemin, bazı emekli amirallerin açıklaması ile yeni döneme ilişkin değerlendirmeler ve çalışmalar olduğunu, MYK üyelerinin kuracakları kadrolar hakkında sunum yaptıklarını aktardı.

Çelik, bazı emekli amirallerin açıklamasına ilişkin, "Bütün bu emekli askerlerin, amirallerin yayımladığı bildiri ile ilgili bütün tartışmaları yakın bir şekilde izliyoruz. MYK'miz, partimizin yönetim organı olarak kayıtsız ve şartsız bir şekilde bu teşebbüse, bu bildiriye karşıdır. Bu, geçmişte örneklerini gördüğümüz gibi, siyasi tarihimizde son derece net bir şekilde gördüğünüz gibi siyasete müdahale teşebbüsüdür." diye konuştu.

Çelik, "Yakın tarihimiz, hatta bütün demokrasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Bunun hiçbir şekilde hafifletilecek, küçük görülecek ya da masum sayılacak herhangi bir tarafı yoktur. 104 civarında emekli amiral, Cumhurbaşkanımızın Ankara dışında olduğu bir zamanda, gece yarısı, geçmişteki muhtıra teşebbüslerini hatırlatır şekilde, aynı üslupla, aynı yöntemle çıkıyorlar, böylesine bir şey yayımlıyorlar. Bunun hiçbir tarafında bir masumiyet, bir vatanseverlik söz konusu olamaz." değerlendirmesinde bulundu.

Olayın olduğu andan itibaren yurt dışından ve Avrupa'dan tanıdığı pek çok siyasetçinin kendisini telefonla aradığını vurgulayan Çelik, "Hepsi arıyorlar, 'Türkiye'de ne oluyor?', Türkiye'ye bunları yaşatmaya, 24 saat boyunca Türkiye'nin huzurunu bozmaya hiç kimsenin hakkı yok. Böyle bir şey hukuk dışı, siyaset dışı ve kesinlikle hiçbir açıdan meşru kabul edilemeyecek gayrimeşru bir teşebbüs." görüşünü paylaştı.

"Siyasi ve hukuki olarak en güçlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz"
"Böylesi bir bildiri karşısında, 'Buna bu kadar tepki vermeye ne gerek var, bu kadar normal' diyerek konuşanlar esasında geçmişteki geleneği sürdürerek, demokratik iklimi zehirleme teşebbüsünün bir parçası haline gelmiş oluyorlar. Bu son derece nettir bizim açımızdan." ifadesini kullanan Çelik, şunları kaydetti:

"Biz, iktidarımız döneminde de pek çok vesayet teşebbüsüyle mücadele ettik. 27 Nisan'da verilmeye çalışılan muhtıra olmak üzere bunların hangi mekanizmalar içinde gerçekleştiğini, hangi bağlantılarla ortaya çıktığını ve kendisinin topluma ve siyaset hayatına nasıl sunulduğunu çok iyi biliyoruz. Kayıtsız ve şartsız net, bu bildirinin neye hizmet ettiğini biliyoruz. Ama tek hizmet etmediği şey Türkiye Cumhuriyeti'dir, Türkiye'nin demokrasisidir ve Türkiye'nin sivil siyasetidir. Baştan aşağı gayrimeşrudur, baştan aşağı reddediyoruz, siyasi ve hukuki olarak en güçlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz bununla."

"Muhtıra siyaseti mutasyona uğramıştır"
CHP'nin bu bildiriye sahip çıkarak, "muhtıra siyaseti" yaptığını dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakın CHP Sözcüsü diyor ki 'Bunlar da eleştirilebilir ama bundan ötesi haksızlık olur' yani geçmişte 1963'ten bu tarafa 60 ihtilalinden bu tarafa emekli askerlerin de içinde olduğu bu vesayet süreçlerinin nasıl tetiklendiğini, demokrasinin nasıl zehirlendiğini bilmiyor muyuz? O zaman birileri çıkıp yine bütün bu süreçlere sessiz kalarak iş işten geçtikten sonra, Türkiye'nin demokrasisi ağır yaralar aldıktan sonra, Türkiye'nin ekonomisi, milli irade ağır yaralandıktan sonra ne diyorlardı, 'Evet bu yapılanlar yanlıştır ama iktidarın da çok hataları var.' 1960 ihtilalinden bu tarafa o ihtilali savunamayanların, o ihtilalin sonuçlarını, bir başbakanın şehit edilmesini, bakanların şehit edilmesini savunamayanların kaçtıkları gri bölge burasıdır."

Çelik, bu zehirleme faaliyetinin aynı şekilde devam ettiğini belirterek, durumu "Ne var" ve "Bunu niye bu kadar abartıyorsunuz" diyerek değerlendirenlerin, bu zehirleme faaliyetinin yeni bir versiyonunu ortaya koyduklarını söyledi.

Muhtıra siyasetinin mutasyona uğradığını kaydeden Çelik, şöyle devam etti:

"Bunlar yakın zamana kadar yüksek bir şekilde demokrasiden bahsediyorlardı, demokratik süreçleri desteklediklerinden bahsediyorlardı, ama ilk muhtırayı gördükleri anda muhtıra siyasetini mutasyona uğratarak, tekrar devam ettirmeye başladılar. Çünkü bunların yazılımında demokrasi bir virüstür, muhtırayı ise bir aşı olarak kabul ederler.

Demokrasiyi virüs gördükleri için muhtıra olmaksızın kendilerinin aşılanamayacağını düşünüyorlar. Bu şekilde sürekli olarak ne zaman bir muhtıra görseler, demokratik nefesleri oraya kadar devam ediyor. Türk siyasi tarihi şahittir, bu üslupla, bu içerikle gece yarısı ve 15 Temmuz darbe girişimi sırasında olduğu gibi, Cumhurbaşkanımız, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında neredeyse orada olduğu bir zaman diliminde, bunun bu şekilde yayımlanmasının ne şekilde masum bir tarafı olabilir."