104 emekli amiralin "Montrö Bildirisi" adı altında yayımladıkları bildiri hakkında İLKHA'ya konuşan Diyarbakır'daki hukukçular, bu bildiriyi yapanların darbe hasreti çektiklerine dikkat çekti.

Hukukçular, bu zihniyettekilerin önüne geçilmesi için ideolojilerden uzak yeni ve sivil bir anayasanın yapılması gerektiğini vurguladılar.

Yine bir nisan günü, gecenin ilerleyen saatlerinde, bir bildiri yayımlandığını dile getiren Av. Ercan Ezgin, eski Türkiye'de alışkanlık olan askeri vesayet zihniyetinin halen devam ettiğini belirtti.

28 Şubatçıların kırıntılarının halen var olduğunu söyleyen Ezgin, hükümetin bu kişilere karşı uyanık olması gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

Bunlar bazen televizyonlarda hükümetten yana gibi görünüp güzel konuşabilir ve sihirli cümleler kurabilirler. Ama hiçbir zaman bunlar din ve dindarlara samimi olmadılar. Bunlar, hiçbir zaman bizdenmiş gibi görünse de fakat bizden yana olmadılar. Her zaman kendilerine göre uygun gerekçelerle, uygun bir ortamda bunlar tekrardan fırsat buldukça saldırmaya çalışıyorlar. 104 emekli amiralin bir nisan gecesinin geç saatlerinde yayınladıkları bu muhtıra aynı amaca hizmet ediyor. Yani Türkiye'nin birliğine karşı eski askeri vesayetçi zihniyetin alışkanlıklarını devam ettiğini gösteren bir tablo ile karşı karşıyayız.

"Dönemin Genel Kurmay Başkanı'nın Yahudilerin kutsallarında ağlaması laikliğe aykırı değil, namaz kılınması aykırı"

Herkesin terörü veya şiddeti teşvik etmediği ve darbeye doğru gitmediği sürece düşüncesini ifade etme hürriyetinin bulunduğunu söyleyen Ezgi, "Bu bildiriyi okuduğumuzda, burada 2 gerekçe söyleniyor: Birincisi gündemde olmayan değişmesi gerekçe gösteriliyor. Yani Montrö Sözleşmesi'nin tartışılması dahi Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasının bir parçası gibi gösterilmeye çalışması abestir. Neticede 1936 yılında yapılmış Montrö nas değildir ki değişmesi söz konusu olmasın." şeklinde konuştu.

Metnin yayınlanmasına neden olan bir diğer sebebin ise görevde olan bir amiralin, sarıkla ya da bir cübbeyle bir namaz kıldığı görüntü olduğunu söyleyen Ezgin, "Türkiye Cumhuriyeti'nde, Atatürk milliyetçiliği ve laikliğine aykırı olduğu, asla kabul edilecek ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nde benimsenmeyecek bir görüntü bu bildiriye gerekçe gösteriliyor. Yani şimdi namaz kılan bir amiral ya da kandil mesajı yayınlayan bir amiral laikliğe aykırı davranıyor ama Yahudilerin kutsalı olan bir ağlama duvarında ağlayan, onların kutsallarına saygı gösteren ve onlarmış gibi görünen dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, laikliğe aykırı davranmıyor öyle mi?" diye belirtti.

Ezgin, "Kimsenin kutsalına hakaret edemezsiniz. Yani bir amiralin namaz kılması ve namazı da sarıkla kılması suç mudur? Sonuçta kendi özel hayatıdır. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzde 99'u Müslüman'dır. Bugün Amerika'da Senatör seçilen bir Müslüman Kur'an-ı Kerim üzerine yemin edebiliyor." diye ekledi.

Montrö bildirisi yayınlayan amirallerin asıl derdinin "Beştepe'de alkol tüketilmemesi aksine, namaz kılınması ve dindar bir Cumhurbaşkanı'nın olmasının sindirilememesi" olduğunu ifade eden Ezgin, 28 Şubat zihniyetinde bulunanların halen varlıklarını sürdürdüğünü kaydetti.

Yargının darbe zihniyetinde olanlara acımaması gerektiğini söyleyen Ezgin, "Acırsanız acınacak duruma düşersiniz. Geçmişte 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri ve 27 Nisan E-Muhtırası ile 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Yargı sadece 15 Temmuz darbe girişiminde gereğini yaptı. Ama ulusalcı kesim denilen taraftan gelen darbe ve darbe girişimlerine karşı yargı maalesef gereğini yapamadı ve bu da darbecilere bir alışkanlık olup Türkiye'yi eski Türkiye'ymiş gibi görüyorlar." dedi.

"Şu olay gösteriyor ki bizim bütün hak ve hukuklarımız ile pamuk ipliğine bağlı, yeni sivil bir anayasa şart"

Söz konusu amirallerin ve bunlarla aynı zihniyette olanların milletin parasıyla 20-30 bin TL maaş alıp lüks yerlerde bedava yaşadığını ama bir gece vakti demokrasi maskesi adı altında ülkenin iktidarına veya halkına parmak sallama cüretini gösterdiğini belirten Ezgin, şu ifadeleri kullandı:

Özellikle AK Parti döneminde dindarlarla, Kürtlerle, insan hakları ile ilgili herkesin kendine göre pay çıkaracağı bir sürü adımlar atıldı. Bunu kimse inkâr edemez. Ama şu olay gösteriyor ki bizim bütün hak ve hukuklarımız pamuk ipliğine bağlı. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan özellikle istirhamımızdır, bütün bu hak ve hukuklarımızın anayasal güvenceye bağlanmasını talep ediyoruz. Yönetmeliklerle veya genelgelerle bu iş yürümüyor. Çünkü görüldüğü gibi halen zihniyet değişmemiş. Yarın bir iktidar değişikliğinde yine eski Türkiye'ye dönme ihtimali yüksektir. Elde ettiğimiz bu kazanımların hepsini heba olması yüksektir. O yüzden bütün temel hak ve hürriyetlerinin anayasal güvenceye bağlanması lazım.

"Bildirinin gece yarısı yapılmış olması geçmişteki darbe ve e-muhtıraların bir örneğidir"

Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını belirten Ezgin, "15 Temmuz'da Türküyle, Kürdüyle, HÜDA PAR'lısı ya da AK Parti'lisiyle vatanı kutsal bilen bütün insanlar, darbeye karşı direnip canlarını ortaya koydular. Bu amiraller de bunun farkında. Ama bu amirallerin yayımladığı bildiriyi basite almamak lazım. Çünkü organizeli ve dışarıdan dizayn edilmiş şekilde metin üzerinde de çok teknik olarak çalışılmış bir bildiridir. Son cümlesinde de bir darbe tehdidi var." ifadelerini kullandı.

Yayımlanan bildirinin hukuki ve siyasi olarak askeri alandan uzak bir metin olduğuna dikkati çeken Avukat Mahmut Aytekin de "3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece yarısı 104 emekli amiral 'Montrö Bildirisi' adı altında bir bildiri yayınladılar. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Kanal İstanbul Projesi ve sosyal medyada gündeme gelen bir askere ait görüntülerle ve Deniz Kuvvetlerindeki yapılandırmayla alakalı içerik olarak siyasi alanlara da fazlasıyla girip askeri alandan uzak bir açıklama yaptılar. Bu açıklamanın gece yarısı yapılmış olması bize geçmişte ki darbe ve e-Muhtıraların bir örneğini hatırlattı. Yani bu basit bir açıklama olsaydı gündüz vakti yayın saatlerinde olurdu. Bu açıklamada hükümetin uyarılması ve demokrasiye balans ayarı çekilmeye çalışıldığı görülmektedir." diye konuştu.

"Bildirinin son kısmında hükümet nazikçe tehdit ediliyor, bu ifade özgürlüğünü aşan bir durumdur"

Aytekin, "Bazı kişiler bu durumu fikir özgürlüğü olarak açıklıyor olsa da aslında bu bildiri darbeyi ve e-Muhtırayı çağrıştırmıştır ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmıştır. Ayrıca bu kişiler emekli olmalarına rağmen yetiştirmiş oldukları kadroları halen TSK bünyesinde görevde bulunuyor. Bu kapsamda hiyerarşiyi de düşündüğümüzde fikir özgürlüğünü aşıp ve bir yerlere mesaj vermeye çalıştıkları da ortadadır." dedi.

Bildirinin, bir muhtıra olduğunu söyleyen Aytekin, bildiride hükümetin tehdit edildiğini belirterek, "Bu muhtıranın son kısmında görüşlerine dikkat edilmediği takdirde beka sorunu yaşanıp tehlikeli bir sürece girileceği ve bir riskle karşılaşılabileceği konusunda hükümeti uyarıyorlar. Yani aslında hükümetin kendine çeki düzen vermesi; aksi takdirde ülkenin bir noktaya taşınacağı tehdidi söz konusu. Tüm bunlar hukuken ve siyaseten ifade özgürlüğünü aşan bir durumdur." şeklinde konuştu.

"Yeni anayasa ile birlikte, ideolojilerden vazgeçip insan haklarına duyarlı bir devlete geçilmelidir"

Bu duruma tepkilerin gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Aytekin, "Bu tepkilerin özellikle hukuki olarak yürütülmesi lazım. Bu kişiler yargılanıp cezasını çekmeli ki bir daha kimse böyle bir olaya girişmesin. Bu konuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bir soruşturma başlattı. Bu kişilerin bir kısmı hakkında gözaltı kararı verildi. Sürecin bu şekilde yürümesi olumludur." ifadelerini kullandı.

Yeni bir sivil anayasanın ehemmiyetinin bir kez daha ortaya çıktığını belirten Aytekin, "Yeni sivil bir anayasa inşa ederken tek tipçi ve bir ideolojinin bu anayasada yer almaması lazım. Anayasada özellikle başlangıç metninde; Kemalist, milliyetçi ve tektipçilik barındırıldığı sürece her zaman birileri bu yasaya dayanarak hareket etmeye çalışacaklardır. Bu anlamda sivil bir anayasa yapılırken darbelerin temelini anayasadan silmek lazım. Bu durumda birileri kendi fikirlerini dayatmaktan da vazgeçer." diye konuştu.

Devlet yapılanmasının ideolojilerden arındırılması gerektiğini vurgulayan Aytekin, "Devlet sadece milliyetçi ve Kemalist bir zihniyette yürütülürse birileri bu durumdan pay çıkartarak her türlü yola girişirler. Yeni anayasada, ordunun ve devlet mekanizmasının yeniden yapılandırılıp ideolojilerden vazgeçip insan haklarına duyarlı bir devlete geçilmelidir." dedi.

 

"Bu bildiriyi yayımlayanlar halkın iradesini göz ardı ederek, iktidar olmak istiyorlar"

Yayımlanan Montrö bildirisinin talihsiz bir açıklama olduğunu belirten Av. Mehmet Sıddık Demir, bildirinin zamanlamasının manidar olduğunu ve 15 Temmuz'a bir gönderme olduğunu söyledi.

15 Temmuz darbe girişiminin cevabının halk tarafından layıkıyla verildiğini hatırlatan Demir, "Avukat camiası olarak hukukun üstünlüğünden ve insan haklarından yanayız. Bu tür bildirilerin kimseye fayda sağlamayacağı kanaatindeyiz. Özellikle bu bildiriyi yapan emekli amirallerin bulundukları pozisyonları da dikkate almak gerekirse sanki ülke kaos içindeymiş ve bu durumdan kendilerine vazife çıkarıp açıklama yapmışlar gibi bir duruma girmişlerdir." ifadelerini kullandı.

Savcılık makamlarının bu bildiriye karşın gerekli girişimlerde bulunduğunu ve Diyarbakırlı hukukçuların da suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatan Demir, "Bu bildiri, darbelerden beslenen bazı çevrelerin halkın iradesine saygı göstermeden iktidara gelme hevesinden ibarettir. Bu zihniyetler, gündemde yer olan girişimlere sebep olmaktadır. Maalesef ülkemizde 5 ya da 10 yılda bir fiziki şiddet veya yargı kullanılarak birtakım girişimler söz konusu olabiliyor. Ama milletin bu tür durumlara karşı durması, yapılmak istenen girişimlerin önünü alacaktır." şeklinde konuştu.

"Bu yüzden bu amirallerin yetiştirdiği kadrolarında gözetim altında tutulması lazım"

Darbecilerin kendi görüşü dışındaki görüşlere saygı göstermediğine vurgu yapan Demir, "Cumhuriyet kurulduğundan beri birileri kendi düşüncesini savunanları fikir özgürlüğü; aksini savunanları ise düşünce özgürlüğüne kastetme olarak savunmuşlardır. Ama ne zaman ki bu halk kendine gelip hür iradeleriyle seçimlerini yapıyorsa bazı kesimler bu durumu hazmedemeyip birtakım girişimlerde bulunuyorlar." dedi.

Bildiriyi yayımlayan 104 emekli amiralin hukuki olarak nasıl bir süreç geçireceğine değinen Demir, "Yayımlanan bildiride suç teşkil eden, suçu öven veya anayasal düzeni değiştirmeye yönelik yorumlar var ise buna yönelik savcılık gerekli tahkikatı yapacak. Bildiride imzası bulunanların ifadesi alınıp gerçek kasıtları ne olduğu üzerine araştırma yapılacak ve bir iddianame hazırlanıp mahkemeye sunulacak." ifadelerini kullandı.

Bildirinin organizeli yapıldığının altını çizen Demir, "104 emekli amiralin gece yarısı gelişigüzel bildiri yayımladıkları kanaatinde değilim. Bu yüzden bu amirallerin yetiştirdiği kadroların da gözetim altında tutulması lazım. Çünkü yetiştirilen görevdeki kadroların, bu amirallerle aynı zihniyette olması, ileride ülke için ciddi sıkıntılar çıkartabilir. Bu konuda dikkat edilmesi taraftarıyım." dedi. (İLKHA)