MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin HDP iddianamesine usul yönünden iade kararı veren Anayasa Mahkemesi için yaptığı "Kapatılmalıdır" değerlendirmesine karşılık veren HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, “Hukuk devleti ilkesinin varlığı ve sürdürülebilirliği açısından endişeye neden olmuştur.” dedi.

Sağlam, yaptığı açıklamada; İnandırıcı bulunmayan ekonomik reform paketi, e-ticaret platformları ve artan şikâyetler, güvenlik soruşturması yasa taslağı, Anayasa Mahkemesinin kapatılması talebi ve rant sahasına dönüşen diş tedavi sektörü gibi iç gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.

İnandırıcı bulunmayan ekonomik reform paketi

Ekonomik reform paketini değerlendiren Sağlam, “Üretim, yatırım, istihdam ve ihracat artışını hedefleyen ekonomik reform paketine rağmen yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlikle karşı karşıyayız. Bu durum, büyük ekonomik sıkıntılar doğurmaktadır. Ekonomik reform paketinin piyasalarda inandırıcı bulunmaması nedeniyle kur ve faiz artışlarının önü alınamadı. Mevcut durum dengeleri alt üst etti.  Üretim, yatırım, istihdam ve ihracatta arzu edilen sonuçlara ulaşmak için piyasaya yansıyacak pratik adımlara ihtiyaç vardır. Enflasyon, faiz ve işsizlikteki mevcut seviye ülke refahının önündeki en büyük engeldir.” dedi.

“İmtiyazların önüne geçmek ve kamu kaynaklarının yerinde ve verimli kullanılması için de gerekli reformlara gidilmelidir”

Kamu kaynaklarının daha adil ve verimli kullanılması gerektiğini sözlerine ekleyen Sağlam, “İşsizliğin kriz boyutuna vardığı, üretim ile yatırım alt yapısının çökmeye doğru yol aldığı bir süreçte çok yüksek meblağlarda ve birden çok maaş alan bürokratların varlığının hala bir realite olarak önümüzde durması, kamu vicdanını yaralamaktadır. Sayıları milyonları bulan üniversiteli işsizlerin, birkaç kişilik kadro için müracaat kuyruğuna giren on binlerin ülkenin rutini haline geldiği bir zeminde kamu kaynaklarının daha adil ve daha verimli kullanılması gerektiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hak ve hukuk kavramları bir de bu boyut ile değerlendirilmelidir. İmtiyazlara son verilmediği müddetçe sosyal adaletin ikamesi mümkün olmayacaktır. İmtiyazların önüne geçmek ve kamu kaynaklarının yerinde ve verimli kullanılması için de gerekli reformlara gidilmelidir.” ifadelerini kullandı.

 

E-ticaret platformları ve artan şikâyetler

E-ticaret platformlarının arttığına dikkat çeken Sağlam, “Pandemi sürecinde baş gösteren kapanma ve kısıtlamalar, e-ticaret sektörüne büyük bir ivme kazandırdı. On binlerce yeni e-ticaret portalı açıldı. E-ticaret platformlarındaki genişleme ve büyüyen ticaret hacmi,  tüketici şikâyetlerinde de patlamaya yol açtı. 2020 yılı içerisinde Ticaret Bakanlığı’na yapılan şikayetlerde e-ticaret konusu ilk sırada yer aldı. Ticaret Kanunu ve sözleşmelere rağmen halkı mağdur eden kimi sanal mağazalar yaptırımlara maruz kalsalar bile bir süre sonra isim ve unvan değişikliği yaparak farklı platformlarda vatandaşın karşısına çıkabilmektedir.” dedi.

“Sektörde bu kadar sorunun yaşanması, E-Ticaret mevzuatının ihtiyacı karşılamaktan uzak kaldığını göstermektedir”

Sipariş edilen ürünlerle birlikte yapılan şikayetlere değinen Sağlam, “Ürünün görseldeki gibi gelmemesi, boyutlarının farklı olması, kargo teslim edilmemesine rağmen teslim edilmiş gibi işlem yapılması, aynı ürünün sahtesinin gönderilmesi, kargonun kaybolması, para iadesinin uzun süre gerçekleşmemesi ya da hiç iade edilmemesi, en sık karşılaşılan şikayetlerdir. Sektörde bu kadar sorun yaşanması, E-Ticaret mevzuatının ihtiyacı karşılamaktan uzak kaldığını göstermektedir. Bu konuda daha fazla denetime ve daha caydırıcı tedbirlere ihtiyaç vardır. Bununla beraber e-ticaret portallarından alış veriş yapan vatandaşların da daha bilinçli davranarak güvenilir platformları tercih etmesinin yanı sıra mağduriyetler karşısında daha hızlı harekete geçmelidir” dedi.

Güvenlik soruşturması yasa taslağı

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile ilgili kanun teklifinin, kamuoyunun ve muhalefetin büyük tepkisi ve aleyhteki yargı kararlarına rağmen ısrarla TBMM gündemine getirilmesini değerlendiren Sağlam, söz konusu düzenlemenin görüşülmesine ilişkin teklif reddedildiği halde meclis iç tüzüğündeki boşluklar zorlanarak teklifin yeniden oylanmaya alınmasını eleştirdi.

Sağlam, “Memlekete hiçbir yarar getirmeyecek, aksine birçok vatandaşı mağdur edecek ve kamuoyu nezdinde mimli hale getirecek söz konusu düzenleme bir an önce meclis gündeminden çıkarılmalıdır. Hukuk reformu ile birlikte temel hak ve hürriyetler noktasında daha güçlü bir tavır beklenirken vatandaşları sistem karşısında savunmasız bırakacak bu tür uygulamalar başta cezaların şahsiliği ve masumiyet karinesi olmak üzere pek çok evrensel hukuk ilkesini de ihlal etmektedir. Bu anlamda söz konusu yanlıştan dönülmeli ve şahsın kendisi hakkında bir mahkûmiyet kararı olmadığı sürece bu uygulamalara tabi tutulmasının önüne geçilmelidir. Vatandaşların soyut iddialar veya yakınlarının sabıkasıyla değerlendirilmeye tabi tutulması ancak ilkel toplumlarda görülebilen uygulamalardır. Başta hükümet olmak üzere meclisteki tüm siyasi partilere çağrımız, bu yanlıştan bir an önce dönülmesidir.” dedi.

Anayasa mahkemesinin kapatılması talebi üzerine

MHP Liderinin Anayasa Mahkemesinin kapatılmasına yönelik sözlerini değerlendiren Sağlam, “Geçtiğimiz günlerde, bir siyasi parti liderinin Anayasa Mahkemesinin kapatılmasına yönelik sözleri, hukuk devleti ilkesinin varlığı ve sürdürülebilirliği açısından endişeye neden olmuştur. Temel hak ve hürriyetlerin yerel mahkemelerce yeterince korunmadığı ve pek çok hukuk ihlalinin yaşandığı bir ortamda, anayasa ile koruma altına alınan temel ilkeleri uygulamak ve ihlalleri ortadan kaldırmakla görevli bir merciin hedefe konması, hukuka olan güveni sarsmaktadır.

Hukukun üstünlüğü, her türlü siyasi menfaat ve beklentinin üzerinde tutulmalıdır. Devlet mekanizması içerisinde politik çıkar ve ihtirasları kontrol altında tutabilecek güç, yargıdır. Anayasa Mahkemesi, bu anlamda en önemli rolü üstlenmektedir. Siyasetin üstünlüğü ile üstünlerin hukuku anlayışı terk edilmeli, hukukun üstünlüğünün önündeki bütün engel ve tehditler kaldırılmalıdır.” diye kaydetti.

Diş tedavi sektörü, rant sahasına dönüştü

Covid-19 salgınının başlangıcından itibaren birçok alanda alınan önlemlerle beraber, kamuya ait ağız ve diş hastanelerinin reçete yazma dışındaki tüm işlemlere kapatılmasını da değerlendiren Sağlam, “Salgının seyri uzadıkça farklı alanlardaki kısıtlamalar gevşetilerek yeni normallere dönüldü.  Ancak hala kamuya ait ağız ve diş hastaneleri normal seyrine dönmedi.  Bu nedenle vatandaşlarımız özel kliniklerde yüksek meblağlarla yapılan işlemlere mahkûm kaldı. Kamudaki ağız ve diş hastanelerinin hizmetleri pandemi gerekçesi ile asgari düzeye indirgenerek göstermelik olarak açık tutulurken; gün geçtikçe büyüyen pasta sebebiyle her tarafta mantar gibi özel diş poliklinikleri türedi.

Geçen bir yıllık süre boyunca devletten maaş aldığı halde hizmet üretmeyen diş hekimleri boşta kalan mesailerini özel kliniklerde harcamaya ya da kamu hastanelerinden istifa ederek özel sektörde çalışmaya başladı.  Bu durum Sağlık Bakanlığı’nın kötü planlamasının bir eseridir. Bu nasıl bir virüstür ki; kamu hastanelerinde varlığı kabul edildiği halde özel kliniklerde yok sayılmaktadır? Sağlık Bakanlığı diğer kamu hastaneleriyle beraber ağız ve diş hastanelerinin muayene ve tedavi planlamalarını acilen gözden geçirmelidir. Bununla birlikte özel sektördeki yüksek tedavi bedellerine bir norm getirilmelidir. Mevcut durum, ekonomik kriz ile boğuşan vatandaşlara çok ağır külfetler yüklemektedir.” şeklinde konuştu. (İLKHA)