Köklü bir tarihe, kültürel kaynaklara ve doğal zenginliklere sahip olan Botan Bölgesi; medrese, cami ve tarihe tanıklık eden yapılara ev sahipliği yapıyor.

Bu tarihi yapılardan birisi olan Feqiyê Teyran Medresesi, Cizre-Güçlükonak ilçeleri arasında bulunan Damlarca Köyü, (Keraşin) Dicle Nehri’nin kıyısındaki Guti ve Asur imparatorluklarının kalıntılarının olduğu Finik Kalesi’nin içerisinde yer alıyor.

 

İlahi aşkın ve sevginin şairi olarak bilinen Feqiyê Teyran tarafından talebe yetiştirmek üzere kurulduğu belirtilen medrese ile ilgili İLKHA’ya konuşan köylüler, Feqiyê Teyran’ın dünyaca ünlü olduğunu ve medresesinin korunmasını gerektiğini söylediler.

 

Tasavvuf önderlerinden Feqiyê Teyran’ın medresesinin tarihi bir yapı olduğunu belirten Selami Avcı, medresenin yetkililerce restore edilmesini istedi.

Mehmet Said Keraşini

Medresenin kültür ve tarih abidesi olduğunu belirten Mehmet Said Keraşini, “Feqiyê Teyran Kürd ve bilge bir insandır, burada talebe yetiştirmiştir. Bu tarih ve Kültür abidesi yok olmaması lazım.” diye konuştu.

 

Tarihi ve Kültürel eserlere sahip çıkılmadığını ifade eden Şükrü Erbey ise şöyle konuştu:

“Tarihi ve kültürel eserlerimize sahip çıkılmıyor. Yavaş-yavaş yok olmaya doğru gidiyor. Feqiyê Teyran ve Medresesi geçmiş zamanlarda Müslümanlar arasında bilinen bir yerdir. Burada alimler yetiştiriliyor. İlim adamları buradan dünyaya açılıyorlardı. Burası sahipsiz kalmış. Medresenin taştan duvarları dökülüyor. Bu tarihi eserlerin dedelerimizden öğrendik bizde çocuklarımıza ve torunlarımıza aktarmak istiyoruz. Burası güzel havası, coğrafi yapısı itibariyle ve Dicle Nehri’nin kenarında olması sebebiyle piknik severlerin uğrak yeri haline geldi. Milletimiz ve yetkililerin medreseye çıkmasını istiyorum.”     

Feqiyê Teyran kimdir?

Kürt Tasavvufi Halk Edebiyatının ilk temsilcilerindendir. Asıl adı Muhammed (Mîr Mihê) olup Fakī-yi (Fekiyê) Teyrân (kuşların fakısı, medrese talebesi) diye anılır. Feqiyê Teyran, ilahi aşkın ve sevginin şairi olarak da anılmaktadır. Arapça ve Farsça dillerini, edebiyatını çok iyi bilmesine rağmen tüm yapıtlarını özellikle anadili Kürdçe ile yazmıştır.

İlahi sevgi, aşk ile gerçek sevgiyi, aşkı beraber işlemiştir. Bunun yanı sıra konu yönünden çok zengindir. Allah, din, peygamberler gibi inançla, Kürd şairleriyle, toplumsal ve tarihi olaylarla, aşk, doğa ve tasavvufla ilgili yazmıştır. Çok güçlü olan edebi dili bile sade ve anlaşılırdır.

En karmaşık konu bile billurlaşmıştır ellerinde. Dili halkın diline yakındır. Halkın gündelik dilini edebi dile ustaca ve anlaşılır bir biçimde yapıtlarında kullanmıştır. Bu yönüyle de halk tarafından bilinmiş, yapıtları çok kolay olarak halk arasında yaygınlaşmıştır. Dilden dile akarak günümüze kadar gelmiştir. (İLKHA)