Batıdan ithal edilen ve toplumun yapısı ile hiçbir şekilde uyuşmayan, yürürlükte olduğu günden itibaren aileyi ve ailede de kadını hedef alan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine destekler gelemeye devam ediyor.

 

Sözleşmeden çekilme kararını değerlendiren Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu ve Türkiye Aile Meclisi Mardin İl Başkanı Mehmet Şerif Öter, İLKHA muhabirine, sözleşmenin yarattığı tahribatın giderilmesine dönük çalışmanın yapılması gerektiğini söyledi.

Öter, “11 Mayıs 2011 tarihinde çekince koymaksızın imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihinde Bakanlar Kurulu'nun onayına sunulan, 8 Mart 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan İstanbul Sözleşmesi, 13 Mart 2021’de tek taraflı feshedildi. Siyonist merkez insanlığı tahrip etmek için yıllardır böyle bir hamlede bulunmak istiyordu. Kilisenin kabul etmediği bu sözleşmenin İstanbul’da kabulü kiliseyi de hayrete düşürmüştü. Papa, bu sözleşmeyi kabul etmedi, Komünist Rusya’nın başındaki Putin bile kabul etmedi. Çünkü aileyi hedef alıyor ve ailesi olmayan toplum, toplum olmaktan çıkıyor. Milletten gizli yürütülen 6284 yasanın maddeleri daha sonra incelendiğinde Müslüman’a tuzak kurulduğu anlaşıldı. Bu süreçte yöneticiler gaflet ve delalet içindeydi. Bu işin vebalını bu dünyada da ahirette de ödeyemezler.” dedi.

“Sözleşmeyi hayatımıza sokan hükümettir, açtığı yaraları da kapatmak yine onu düşüyor”

Sözleşmenin yaptığı tahribatlara da değinen Öter, “Güya sözleşme kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadını koruma amaçlı kandırmacalarla kamuoyuna anlatıldı. Sözleşme Müslüman’dan gizli bir şekilde karanlık kapılar ardında hazırlandığı uygulamada ortaya çıktı. Sözleşmenin getirdiği yasalar ve maddeler halen hayatımızdadır. Bu maddeler kalksa bile açtığı yaralar kolay kapanmayacaktır. Hükümet, bir an önce sözleşmenin yarattığı tahribatları gidermek için harekete geçmelidir. Bu sözleşmeyi hayatımıza sokan hükümettir, açtığı yaraları da kapatmak yine hükümetimize düşer.”

“Aileler dağıldı, gençler evlenmekten korkar hale geldi”

Sözleşmenin uygulanmasıyla 1.7 milyon insanın olumsuz etkilendiğini kaydeden Öter, aileler dağılırken gençlerin de evlenmekten korkar hale geldiklerini söyledi.

Öter, “Özgürlük adı altında gayri meşru ilişki veya zina serbest olurken ailelerin rızasıyla evlenme suç sayıldı. On binlerce geç, genç yaşta evlenip çoluk çocuğa karıştığı için ‘tacizci’ diye anlıyor ve cezaevine atılıyor. Bu yasadan dolayı halen cezaevinde mağdur olmuş binlerce genç var. Aile rızasıyla evlenen 18 yaş altı binlerce genç ‘tacizci tecavüzcü’ diye hapislere atıldı. Öbür taraftan evlenmeden birleşen gençlerin yaptığı zinayı da özgürlük, sevgili, flört deniliyor. Bu sinsi bir şekilde, medeniyet adı altında yirmi birinci yüzyılda, cahiliye devrinde ve orta çağda kadına yönelik aşağılayıcı, meta haline getirilme uygulamaları, bugün özgürlük adı altında uygulanmaya çalışılıyor.” ifadelerini kullandı. 

“İstanbul Sözleşmesi bu milletin yüz yılını almıştır”

Öter, sözlerine şöyle devam etti: “Sözleşme imzalandıktan hemen sonra sapkınlığa alan açmak maksadıyla yüzlerce derneğe Batı üzerinden Siyonist merkezler milyonarca Euro gönderildi ve büyük finans kaynaklarıyla ülkemizde çalışmalar yürütüldü. İstanbul Sözleşmesi’nin başta 6284 yasa ve bu kanun ışığında çıkarılan yönetmenlikler ve uygulamalarla ilgili mevzuatı yürürlüktedir. Bitmemiştir devam etmektedir. Sözleşmeden çekilme kısmı işin sadece en kolay tarafıdır. Bir an önce bu sözleşmenin uyguları hayatımızdan çıkartılsın. Sözleşmenin açtığı tahribatların da onarılması için ister buna Türkiye Sözleşmesi ister Ankara ister Ümmet ister İnsanlık Sözleşmesi deyin, ne derseniz deyin ama bu tahribatları giderin. İstanbul Sözleşmesi bu milletin yüz yılını almıştır. 3 ay evli kalıp daha sonra boşanan kadına erkek ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalıyor.”

“İslam’ın kadına verdiği değeri hiçbir kanun, medeniyet ve sözleşme veremez”

“Mesele kadına yönelik şiddet ise İslam dini kadına verdiği değeri hiçbir kanun, medeniyet vermemiştir, veremez.” diyen Öter, “İslam, ‘cennet annelerin ayakları altındadır’ diyor.  Dinimize ve kültürümüze, örf, adet, gelenek ve göreneklerimize, özümüze dönülmesi için uygun yasalar getirilmelidir. Aileyi ve kadını koruyacak bir sözleşmenin getirilmesini istiyoruz. Kadına şiddet uygulayan en ağır şekilde cezalandırılsın. Özgürlük adı altında bu tür ahlaksızların artık ülkemizde istemiyoruz. Türkiye’nin ümmetin umudu olduğunu söylüyoruz, Türkiye’ye yakışmıyoruz bu tür uygulamalar.” dedi. (İLKHA)