Nizamettin Aşkın- Mustafa Daştan
Doğu Türkistan Platformu tarafından Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen basın açıklamasına İHH İnsani Yardım Vakfı, AGD, Yedi Hilal, Cihannuma, Özgür-Der, Hukukçular Derneği, İletişim Platformu, AKDAV, ÖNDER, UMHD, Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği ve çok sayıda STK destek verdi. Doğu Türkistan Platformu adına basın açıklamasını okuyan IHH Mütevelli Heyeti Üyesi Av. Uğur Yıldırım, Türkiye öncülüğünde Çin zulmünün tüm dünyada sonlandırılması gerektiğini söyledi.
"BİN 200 TOPLAMA KAMPINDA MİLYONLARCA DOĞU TÜRKİSTANLI SOYKIRIMA UĞRUYOR"
Yıldırım, "Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da 'aile olmak' projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz 2'nci Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğudur. 2014 yılından itibaren 'Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu' ve ilan edilen '75 Aşırılık Belirtisi' ile başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hâsılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in 'Gönüllü Mesleki Eğitim Kampları'nda soykırıma uğruyor." dedi.
"SOYKIRIMIN DURDURULMASI İÇİN SAHİCİ ADIMLAR ATILMALI"
Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olduğunu hatırlatan Yıldırım, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir. Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü'nde düzenlenen 'Soykırım Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçlar'ın tamamını ihlal etmektedir. Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı. Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır.
"ÇİN, DÜNYAYI ÇİNLİLEŞTİRMEK İSTİYOR"
Basın açıklaması sonrasında konuşan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Doğu Türkistan'da yaşananların dünyaya duyurulması için basına çok büyük görev düştüğünü söyledi.
Yıldırım, "Ne yazık ki Doğu Türkistanlılar toplama kamplarında işkence görürken komünist parti yöneticileri işkence gören insanları eğitime aldığını söyleyerek Doğu Türkistan halkına hakaret etmektedir. Köklü bir medeniyet olan Uygur Türklerini eğitimsiz, kültürsüz, dünyayı tanımayan ve sadece istedikleri zaman ezilen, hor görülen, katledilen kitle olarak görmüşlerdir. Bunların sesini duyurmak elbette ki toplumlara kaldı. Çünkü Çin, dünyayı Çinlileştirmek istiyor. Medya kuruluşlarını kamplara davet ederek eziyet etmediklerini kanıtlamak için tiyatro sergilediler. Sergiledikleri tiyatroda bile insanları masa başlarında oturtup zorla çalıştırıyorlar ve bunun adına da eğitim diyorlar. Hiçbir temel hak ve özgürlüğü de düşünmüyorlar. İşte böyle bir ortamda elbette ki Doğu Türkistan'ın, Uygur halkının destekçisi Türkiye'dir, İslam dünyasıdır." şeklinde konuştu.
"İMANLARINDAN ALDIKLARI GÜÇLE ÇİN'E KARŞI DURAN KARDEŞLERİMİ KUTLUYORUM"
Soykırıma uğrayan kardeşlerimizin haklı mücadeleleri için yaptıkları direnişin çok önemli olduğunu söyleyen Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci ise şu ifadeleri kullandı: Dünya, Amerika ve Rusya kadar büyük bir emperyalist olan Çin karşısında sustu. Evrensel İnsan Hakları mücadelesi yaptıklarını iddia eden tüm kurumlar sustu. Müslümanların bir araya gelerek kurdukları teşkilatlar sustu. Ekonomilerini, dolarlarını, petrollerini düşünüyorlar. Bu nedenle Çin'in yaptığı zulme, soykırıma sessiz kalıyorlar. Bu sessizlik içerisinde imandan aldıkları güçleriyle tek başına Çin'in ajanlarına karşı, öldürülmelerine, katledilmelerine işkence görmelerine karşı seslerini çıkaran Doğu Türkistanlı kardeşlerimi kutluyorum. İnşallah bunun ecrini ahirette alacaksınız. Bu zulme sessiz kalanlar ve Televizyon Televizyon gezip 'Çin zulmetmiyor sadece eğitim düzenliyor' diyenlerin ahiretteki yerleri, bellidir. Doğu Türkistan'da yaşanan zulüm ve soykırıma dikkat çekmek amacıyla il olarak İstanbul'da yapılan basın açıklaması ve fotoğraf sergisi sonrasında "Şaka Değil Soykırım" başlığı altında 81 ilde ve sosyal medya üzerinden farklı etkinlikler yapılacak. (İLKHA)
“Doğu Türkistan'da yaşananlar şaka değil soykırımdır!”
Türkiye'deki çeşitli sivil toplum kuruluşlarının (STK) Doğu Türkistan'da yaşanan hak ihlallerinin duyurulmasını amaçlayan "Şaka Değil Soykırım" başlıklı protesto etkinliği birçok kuruluş tarafından destekleniyor. Bu kapsamda MAZLUMDER Genel Merkezi de yazılı açıklama yaparak Çin devletinin zulmünü kınadı. Doğu Türkistan sorunu, dünyanın çözülememiş meselelerinden biri olarak varlığını sürdürdüğü belirtilen açıklamada, "Çin devletinin ayrımcı politikaları ve Çin’de iç karışıklık çıkarmak isteyen güçlerin tahrikleriyle Doğu Türkistan insan hakkı ihlallerinin en çok yaşandığı bölgelerden biri haline gelmiştir. Devasa arazilere kurulan kamplarla Uygur nüfusunun hatırı sayılır bir miktarı ailelerinden koparılmış, buralarda kötü muameleye maruz kalmakta ve asimilasyon niteliğindeki uygulamalarla karşılaşmaktadır." denildi.
TOPLAMA KAMPLARINDA YAŞANANLAR SOYKIRIMDIR
Doğu Türkistan'da yaşanan insan hakkı ihlallerine dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "1 Nisan 2017 tarihi, bir süredir devam eden ayrımcı politikalar için yeni bir aşama olan 'sistematik gözaltılar'ın başlangıcıdır. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının, bu kara günün 4. yılında düzenledikleri ve Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerinin bütün dünyada duyurulmasını amaçlayan 'Şaka Değil Soykırım' başlıklı protesto etkinliklerini destekliyoruz. Dünyada 'şaka günü' olarak farklı bir biçimde hatırlanan 1 Nisan'a gönderme yapan başlık, ironik bir anlatımla Doğu Türkistan’da yaşananların gerçekliğini gözler önüne sermek istemektedir. MAZLUMDER olarak biz de diyoruz ki; toplama kamplarında yaşananlar 'Şaka Değil Soykırım'dır." (İLKHA)