İbrahim Toprak/ Doğruhaber
Aralık 2011’de Roboski’de 34 köylünün katledilmesinin üzerinden tam 14 ay geçti. Olayı araştırmak için kurulan Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu, araştırmalarını tamamladı. Hazırlanan rapor kamuoyu ile paylaşılmazken basına yansıyan bazı bilgilere göre raporda olayın faillerine dair hiçbir bilgi yer almıyor ve istihbarat kopukluğundan bahsediliyor. 14 ay sonra yayınlanan rapor bekleneni karşılamazken yapılan yorumlarda faillerin korunduğu ve hükümetin de özellikle çözüm sürecinde raporun onaylanmasını sağlayarak süreçten istifade ettiği belirtiyor. Rapora tepki gösterenlerin tek isteği ise olayın sorumlularının ortaya çıkarılması ve gerekli cezalandırmanın yapılması.
DEVLET KENDİ AYIBINI HALKA FATURA EDEREK KAPATAMAZ
Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) Genel Başkanı M. Hüseyin Yılmaz, raporda suçluların gizlenmesinin raporu açıklamayanları suçlu konumuna düşürdüğünü söyleyerek, “Bu raporun kamuoyundan gizlenmesi birilerinin korunduğunu, bir şeylerin gizlendiğini göstermektedir” dedi. Raporda olayla ilgili bir failin olmamasının akıl kârı olmadığını ifade eden Yılmaz, “Raporda fail yok deniliyor. Ben de soruyorum, bu olay kendi kendine olmadı herhalde. Eğer ortada bir olay varsa bu olayın bir failinin olması gerekiyor. İhmal varsa, kasıt yoksa bile olayı gerçekleştiren birileri vardır. Eğer siz raporda fail yok diyorsanız o zaman birilerini saklıyor, koruyor, kolluyorsunuz demektir” diye konuştu.
“Eğer olayda bir istihbarat eksikliği varsa bu yine devletin bir ayıbıdır. Devlet kendi ayıbını halka fatura ederek kapatamaz” diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer olayda bir kasıt varsa ve bu kasıt kabul edilirse devletin en alttan en üste kadar bütün yetkili kişileri hesap verecek. Bunu bilenler haliyle raporu kendi lehlerine olacak şekilde hazırlayacaklar. Raporun böyle hazırlanacağı baştan belliydi.”
DEVLET GÜVENLİK UĞRUNA HERŞEYİ MÜBAH GÖRÜYOR
Güvenlik refleksiyle devletin halkın hak ve hukukunu çiğneyebildiğinin altını çizen M. Hüseyin Yılmaz, “Bu olay da gösteriyor ki devlet hâlâ olaylara güvenlik eksenli yaklaşıyor. Yani devlet kendi güvenliğini önceliyor ve bunu yaparken de her şeyi kendine mubah görüyor. Daha doğrusu hak ve hukuk devletin güvenliğine kurban ediliyor” ifadelerini kullandı. Devletin zihin kodlarında hala faşist ve ayrımcı yaklaşımın bulunduğunu da dile getiren Yılmaz, raporun bunu açıkça ortaya koyduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir de işin içinde devlet olunca insanın aklına şu soru da geliyor: Acaba katledilen insanlar sınırda kaçakçılık yapan Kürtler değil de Karadeniz’de kaçak avlanan Türk balıkçılar olmuş olsaydı aynı yaklaşım mı sergilenecekti? Bunu sormak gerekiyor. Sistemin zihni kodlarında halen faşist ve ayrımcı duyguların olduğu okunuyor.”
GERÇEKLER ORTAYA ÇIKSIN
Roboski katliamının birileri tarafından istismar, birileri tarafından da örtbas edilmeye çalışıldığını vurgulayan Yılmaz, “Kamuoyunun istediği ve beklediği şuydu: Bu olay AK Parti, BDP ve PKK üzerinden gündeme geldi ve biri diğerini istismar etmek için uğraştı. Biz de şunu diyoruz: Roboski olayıyla ilgili ne örtbas ne de istismar olsun. Gerçek neyse o ortaya çıksın” ifadelerini kullandı.
RAPORUN TAMAMLANMA TARİHİ MANİDAR
Raporun tamamlanması sürecine de dikkat çeken Yılmaz, şu tespitte bulundu: “Bugün çatışan taraflar arasında bir “barış havası” var. Erken bahar olarak adlandırabileceğimiz bir durum söz konusu. Karşılıklı iyi niyetler ve jestler var. Böyle bir dönemde raporun yayınlanması manidar. Çünkü eğer bu rapor daha önce hazırlanmış olsaydı raporla ilgili çok sert tepkiler gelecekti. Bundan dolayı belirlenmiş ve seçilmiş bir zamanlama olabilir diye düşünmeden edemiyorum. Dikkat edilirse çok ciddi tepki ve eleştiriler yok. Aslında süreçle alakalı olarak bu zulme imza atanların ortaya çıkartılması müspet manada atılmış bir adım olacaktı.”
GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEMİŞ BİR RAPOR
Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal da komisyonda kabul edilen raporu eleştirerek raporu görevini yerine getirmemiş bir araştırma olarak niteledi. Ünsal, “Meclis neden bir rapor hazırlama ihtiyacı hisseder? Meclislerin araştırma ve soruşturma komisyonları kurma sebepleri gerçeğin olabildiğince çabuk ve net açığa çıkmasını sağlamak. Bir olay var. 34 insan katledilmiş ve rapor bunu yapanların kim olduğuyla ilgili bir araştırma kaygısı gütmemiş. Peki, rapor neyi söyleyecek? 34 kişi öldü diyecek. Bunu zaten herkes biliyor. Dolayısıyla burada bir sıkıntı var ve görevini yapmamış bir raporla karşı karşıyayız” dedi.
YETKİLİLER ALDATILDI
Raporun bir PKK itirafçısının verdiği bilgiler üzerinde çokça durduğunu söyleyen Ünsal, itirafçının verdiği bilgilerin doğru çıkmadığını ve yetkili kişilerin aldatıldığını belirtti. Ünsal, “Demek ki birisi bu operasyonun düğmesine basma yetkisi olan insanları, bu bilgiyle aldatmış. Çünkü ölenlerin arasında PKK’lıların olmadığını hepimiz biliyoruz. O halde bu ihbarı kim yaptıysa devleti bu operasyona sevk eden de odur. O halde o adamın bilgisine devlet sahip olduğuna göre o adamın yakasına yapışıp yanlış bilginin hesabını sorması lazım.”
RAPORUN ZAMANLAMASI FIRSATÇILIKTIR
“Raporda herhangi bir fail veya suçlunun olmaması toplum vicdanını yaralayacaktır” diyen Ünsal, “Toplum vicdanı meclis eliyle katledilmiş oluyor bu raporla” şeklinde konuştu. Raporun çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreçte tamamlanmasını da fırsatçılık olarak değerlendiren Ünsan, “Böyle bir süreçte böyle bir raporun ortaya çıkması da bir fırsatçılıktır. Nasıl olsa milletin ağzı bağlı olacak, biz de bu sükûnet ortamından istifadeyle raporu onaylayalım. Bu rapor insanların kırgınlıklarını, küskünlüklerini ve devletin mekanizmalarına karşı güvenini imha eden bir rapordur. Psikolojik olarak insanlar kırılır ama ümit etmem ki bu rapor süreci etkilesin” dedi.