Batılı ülkelerden değil, içeridekilerden bahsediyoruz. Koç grubu ve yönetimini elinde bulundukları Fenerbahçe'den yapılan açıklamalar tepki çekti.
İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011'de imzaya açıldı ve imzalayan ilk ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te resmen yürürlüğe girdi.
Sözleşmede "kadına yönelik şiddet" şemsiyesi altında toplumda ahlaksızlığı normalleştiren maddelere yer verildi.
Her konuda, sözde kadını önceleyen ve kadının beyanını esas alan sözleşme ile yüzbinlerce erkek cezalandırıldı ve aile kurumu tamamen yıpratıldı.
Kadını annelik kimliğinden, ailesinden koparmak için her şeyi yaptılar. Maalesef bu projede, kısmen de olsa hedeflerine ulaştılar.
Boşanmaların sayısını artırdılar. Evliliklerin sayısını da azalttılar.
Kadını, toplumun ferdi değil de bağımsız bir bireye dönüştürmeye çalıştılar.
Erkeği öcüleştirdiler. Şiddet unsuru olarak lanse ettiler. İnsanların bilinçaltına erkeksiz bir toplumu zerk ettiler.
Minnacık bebeklerin kimliklerine dahi kız değil kadın yazdırdılar.
Her şey eşitlik adına yapılıyordu ya! Nüfus hüviyetlerini de tek renge dönüştürdüler.
İstanbul Sözleşmesi bir baltaya dönüşerek toplum içine daldı. Budamadılar, kestikçe kestiler değerlerimizi…
Ailemizi, ailenin ana unsuru olan kadını koparmaya çalıştılar.
İstanbul Sözleşmesi öyle sıradan bir projenin ayağı değildi. İnsanlığın geleceğini, yaradılışı yok etmeyi hedef alan bir planın ana aktörüydü.
Geç de olsa Türkiye sözleşmeden çekildi. Ancak batılı odakların bu topraklardaki uzantıları fazlaca rahatsız oldu.
Koç Holdingin İstanbul Sözleşmesi'ni sahiplenmesi, desteklemesi, finanse etmesi biliniyordu. Zaten bunu saklamıyorlardı. Sözleşmeye karşı toplumsal tepkilerin artması ve hükümetin bu konuda adım atacağına işaret etmesi ile ilk feveran onlardan yükselmişti.
"Herkesi ve tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi’ni korumaya ve bağlı kalmaya davet ediyoruz." çağrısı yapmışlardı.
Nihayetinde Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden kurtuldu, tabi yine birilerin ayağına taş atılmışçasına feveranlar yükseldi.
Fenerbahçe Kulübü'nün yönetimini de elinde bulunduran Koçlar, yine yüksek perdeden tepki verdi. Gezi olaylarını destekledikleri iddiası ile gündem olan Koçların, Fenerbahçe Kulübü'nün yönetimini de ele alarak kitlesel destek oluşturdukları eleştirileri yapılmıştı.
Ali Koç'un başkanlığını yaptığı kulüpten yapılan açıklamada, İstanbul Sözleşmesi bir kez daha sahiplenilerek, bu doğrultuda fesih kararının yeniden gözden geçirilmesi istendi.
Bu açıklamadan sonra tepkilerin hedefinde Ali Koç vardı… "sana ne İstanbul Sözleşmesi'nden" paylaşımlarının çok yapıldığı sosyal ve yazılı medyada, Fenerbahçe üzerinden Koç ailesinin toplumsal ve siyasal meseleler hakkında aktör olma girişimleri eleştirildi.
Hatırlanacağı üzere Koç grubu, toplumsal cinsiyet eşitliği adlı projenin iş dünyası ve toplumsal alandaki ortaklığını da yürütmüştü.
“İletişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adıyla 2017’de Birleşmiş Milletler nüfus fonu ve İsveç'te ana akımlaştırma komitesi ile anlaşma yapan Koç grubu, “Cinsiyet Eşitliği Atölyeleri” olarak adlandırılan projeyi geniş kitlelere ulaştırmak için 100’ün üzerinde pazarlama ve iletişim uzmanını sahaya sürmüştü.
Toplumun reddettiği, iktidarın yükselen tepkiler sonrası çekildiği İstanbul Sözleşmesi gibi aynı zamanda siyasi bir mesele hakkında oldukça keskin bir tavır alan Koç grubunun bu yaklaşımı kamuoyunun da tepkisini çekti…
Ayasofya Camii Şerifi Baş İmam Hatibi ve aynı zamanda bir İslam Hukukçusu olan Prof. Dr. Mehmet Bonukalın'ın toplumsal meseleler hakkında fikir beyan etmesini eleştirenlerin, ticari bir grubun, spor kulübünün sözde fikir beyan etmesini görmemesi ise tepki çeken ayrı bir konu olarak dikkat çekiyor. (İLKHA)