Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin ardından mesajlar gelmeye devam ediyor… Konu hakkında bir açıklama da Mustazaflar Cemiyeti'nden geldi…
Hatadan dönülmesinin doğru bir adım olduğu, ancak sözleşmenin neden olduğu mağduriyetlerin de giderilmesi gerektiğinin altı çizildi.
"Kınayıcıların kınamasından korkmayın" denilen açıklamada, neslin güvenliği ve aydınlık geleceği için doğru adımlarla ifsat projelerine karşı durulması gerektiği vurgulandı.
Yıllardır ısrarla devam edilen yanlışlardan birinden geri dönülmüş olması gelecek adına umut vermiştir. İstanbul Sözleşmesi, sadece yaşadığımız toplumu değil, uygulandığı her coğrafyayı ve geniş yelpazede bütün bir insanlığı tehdit eden bir ucubeydi. Şükür ki kamuoyunun ısrarlı tepkileri iktidara doğruyu gösterdi.
Açıklamada, ülke insanının İstanbul Sözleşmesi'nden kurutulduğu, ancak her şeyin bitmediği belirtildi.
İfsad projesinin sadece bir ayağı olan sözleşmeden çekilmekle sebep olunan sorunlar çözülebilmiş değildir. Sözleşmeye dayalı veya ondan esinlenen yasa ve uygulamalar da derhal yürürlükten kaldırılmalı, neden olduğu mağduriyetler bir an evvel giderilmelidir.
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin, ifsad projelerine karşı atılmış ilk adım olması hasebiyle önemli bir gelişme olduğu, ancak hâlâ yapılması gerekenler olduğu ifade edildi.
"Bu kapsamda yine Avrupa kaynaklı CEDAW ve Lanzarote Sözleşmesi gibi komplolar da boşa çıkarılmalıdır. 6284 sayılı yasa yürürlükten kaldırılmalıdır. Söz konusu yasa ve uygulamaların neden olduğu mağduriyetlerin başında gelen "genç yaşta evlenenlerin" yaşadıkları sıkıntılar giderilmeli, cezaevlerindeki binlerce masum salıverilmelidir."
Son on yıldır yaşananların acı tecrübelere neden olduğu belirtilen açıklamada, sorunların bir yumağa döndüğü kaydedildi.
"Binlerce yuva dağıldı, kadını; annelik kimliğinden, aileden, toplumdan koparmaya çalıştılar. Sözde aile ve kadın korunacaktı, fakat inanç ve kültür bakımından kokuşmuş Batı'dan devşirilen veya olduğu gibi taşınan yasalar sosyal bir yıkıma neden oldu. Avrupa'da kapitalizmin esiri haline getirilmiş, makyajlanarak sömürülmüş ve meta haline dönüştürülmüş kadın profili görmezden gelinerek atılan adımlar içinden çıkılmaz travmalara sebep oldu. Avrupa'da kadın kendini güvende hissetmezken, o toplumları idare edenlerin kaleme aldıkları sözleşmelerle toplumsal sorunların çözüleceği zannedildi. Ancak son on yılda göründü ki, bırakın sorun çözmek, sorunlar yumağı oluştu."
Gelinen nokta itibariyle hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan doğru olanın, yapılmaya devam edilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, kendi inanç değerlerimiz çerçevesinde yasa ve uygulamalarla sorunların aşılabileceği belirtildi. (İLKHA)
Açıklamanın tam metni…
Basına ve kamuoyuna
Bismillahirrahmanirrahim
"Onlar, utanç verici bir iş yaptıkları ya da kendi nefislerine bir kötülük ettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahları için bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir ki? Üstelik onlar, yaptıkları kötülük üzerinde bile bile ısrar etmezler." (Âli İmran suresi 135)
Yıllardır ısrarla devam edilen yanlışlardan birinden geri dönülmüş olması gelecek adına umut vermiştir. İstanbul Sözleşmesi, sadece yaşadığımız toplumu değil, uygulandığı her coğrafyayı ve geniş yelpazede bütün bir insanlığı tehdit eden bir ucubeydi. Şükür ki kamuoyunun ısrarlı tepkileri iktidara doğruyu gösterdi. Nihayetinde Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekildi.
Yapılan kötü amelleri fark edip, hatada ısrar etmemek ve dönmek önemli bir haslettir. Samimi bir şekilde hatalarımızı fark ederek af dilediğimizde, rahmet ve merhameti bol olan Rabbimizin bağışlamasını böylelikle ümit edebiliriz.
Evet, bu ülke insanı İstanbul Sözleşmesi'nden kurutulmuştur. Ancak ifsad projesinin sadece bir ayağı olan sözleşmeden çekilmekle sebep olunan sorunlar çözülebilmiş değildir. Sözleşmeye dayalı veya ondan esinlenen yasa ve uygulamalar da derhal yürürlükten kaldırılmalı, neden olduğu mağduriyetler bir an evvel giderilmelidir.
Aile, İslam toplumunda merkezdir ve bu münasebetle kutsaldır. Aile kurumunu tahrip edip yok etmeyi hedefleyen ve son birkaç yılda onarılamaz yaralar açan İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasına önayak olanlar büyük bir vebal altına girmiştir. Bu durumu da hatırlatmakta fayda vardır ki; bir daha benzer yanlışlar tekerrür edilmesin.
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek ifsad projelerine karşı atılmış ilk adım olması hasebiyle önemli bir gelişmedir. Fakat bu pratiklerin devamı gelmelidir. Bu kapsamda yine Avrupa kaynaklı CEDAW ve Lanzarote Sözleşmesi gibi komplolar da boşa çıkarılmalıdır. 6284 sayılı yasa yürürlükten kaldırılmalıdır. Söz konusu yasa ve uygulamaların neden olduğu mağduriyetlerin başında gelen "genç yaşta evlenenlerin" yaşadıkları sıkıntılar giderilmeli, cezaevlerindeki binlerce masum salıverilmelidir.
Son on yıldır yaşadıklarımız maalesef acı tecrübelere neden oldu. Binlerce yuva dağıldı, kadını; annelik kimliğinden, aileden, toplumdan koparmaya çalıştılar. Sözde aile ve kadın korunacaktı, fakat inanç ve kültür bakımından kokuşmuş Batı'dan devşirilen veya olduğu gibi taşınan yasalar sosyal bir yıkıma neden oldu. Avrupa'da kapitalizmin esiri haline getirilmiş, makyajlanarak sömürülmüş ve meta haline dönüştürülmüş kadın profili görmezden gelinerek atılan adımlar içinden çıkılmaz travmalara sebep oldu. Avrupa'da kadın kendini güvende hissetmezken, o toplumları idare edenlerin kaleme aldıkları sözleşmelerle toplumsal sorunların çözüleceği zannedildi. Ancak son on yılda göründü ki, bırakın sorun çözmek, sorunlar yumağı oluştu.
Bugünden sonra hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan doğru olan, yapılmaya devam edilmelidir. Eğer toplumun ıslahı ve ihyası amaçlanıyorsa ki hepimizin gayesi bu olmalıdır; kendi inanç değerlerimiz çerçevesinde yasa ve uygulamalarla sorunları aşabiliriz. Bu konuda başta hükümet olmak üzere tüm çevreler sorumluluk bilinciyle hareket edip, neslimizi emniyete alıp aydınlık geleceğe taşıyacak eylemler geliştirmeliyiz.
Bu bağlamda, İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilmek, ülke insanı için hayırlara vesile olacaktır. Hatalardan ders almanın, küresel tehdit ve komplolara karşı dikkatli olmanın herkesten evvel devletin sorumluluğunda olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu münasebet ve gelinen nokta itibariyle bugüne kadar ifsad projesinin sacayağı olan İstanbul Sözleşmesi'ne karşı mücadele gösteren tüm kesimleri de tebrik ederiz.
Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi