Danıştay 8'inci Dairesi’nin, "Öğrenci Andı"nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesinin ardından başlayan tartışmalar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, söz konusu yönetmeliği iptal etmesi ile tekrar başladı.

Danıştay’ın okullarda "Öğrenci Andı"nın okunmasını iptal etmesinin ardından başlayan tartışmaların art niyetli olduğuna dikkat çekilirken konu hakkında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 106’ıncı yıl dönümü nedeniyle düzenlenen programda tartışmalara son noktayı koydu.

 

Bu senenin “İstiklal Marşı yılı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli andın da İstiklal Marşı olduğunu vurguladı.

“Öğrenci Andı” ve “Andımız” olarak bilinen metnin tekrar gündeme getirilmesini ve söz konusu metin üzerinden başlayan tartışmaları İLKHA’ya değerlendiren hukukçular ve vatandaşlar, ırkçılık eseri olan “Öğrenci Andı” adlı metnin tekrar okullarda okutulmasının istenmesine tepki gösterdi.

Avukat Hüseyin Kurşun, Türkiye’de yaşayan tüm diğer etnik kimlikleri yok sayan ve yaklaşık 8 yıl önce yürürlükten kaldırılan “Andımız” adlı metnin insan haklarına açıkça aykırı bir metin olduğunu ifade etti.

2013 yılında “Öğrenci Andı”nın kaldırılmasına yönelik çalışma yapıldığını ve kaldırıldığını hatırlatan Kurşun “2013 yılında hayata geçirilen ‘Demokratikleşme Paketi’ kapsamında 'andımız' bu yönetmelik değişikliği ile kaldırılmıştır. Bu yönetmeliğin iptali için de bir sivil toplum kuruluşu 2018 yılında itirazda bulundu. Andımızın tekrar okutulması için bu konuda bir dava açtı. Danıştay 2018 yılında kararını verdi. İptalin yerinde olduğuna karar verdi. 2018 yılında tekrar yapılan bir itiraz sonucu da nitekim birkaç gün önce andımızın okutulmaması gerektiği yönünde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı açıklandı. Aslında verilen karar gayet uygun bir karar.” dedi.

Anadolu coğrafyasında yaşayan insanların sadece Türklerden oluşmadığına dikkat çeken Kurşun, ırk üstünlüğünün söz konusu olmasının diğer etnik yapıdakilerin de duygularını harekete geçirebileceğine ve bunun tehlikeli bir durum olduğuna vurgu yaptı.

Kurşun “Nihayetinde Türkiye kozmopolitik coğrafya, değişik, etnik yapılardan, dillerden ve kültürden insanlar coğrafyamızda var. Dolayısıyla bu çoğulculuğu tek tipleştirmek anlamında çocukların zihnine ve beynine belli bir ırkın üstünlüğünü aşılamak doğru bir yaklaşım değil. Her şeyden önce de hepimiz insanız, bu toplumda değerlerimizle varız. Dolayısıyla da bir insanı diğer insandan üstün kılacak hiçbir ontolojik üstünlük söz konusu değildir. Dinimizde zaten insanın arasında bu anlamda bir fark gözetmiyor. Dinimiz, üstünlüğün ancak takvada olduğunu dile getiriyor. Demokrasi de zaten eğer irdelenirse erdemli insanların özgür, eşit bir şekilde yaşamını savunmaktadır. Dolayısıyla verilen karar gayet yerindedir. Çünkü hiç kimse ya da diğer bir ırk, diğer bir ırkın varlığına kendi varlığına armağan etmemelidir. Bu zaten yanlış bir anlayıştır. Dolayısıyla andımızın kalkması ile birlikte umarım Kürd, Laz, Türk, Çerkez ve Arap bir nebze olsun rahatlamıştır. Çünkü her sabah bir Kürd, Arap çocuğunun kalkıp andımızı okuması kendi varlığını Türk varlığına armağan etmesi bir şekilde hem bunu söylerken aslında yalan söylemiş oluyor hem de kabul etmediği inanmadığı bir şeyi çocuklara zorla söyletmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla andımızın kaldırılması gayet yerinde uygulamadır. Karşı çıkanlar da vardır ancak her şeyden önce insanlık onuru, şerefi, haysiyeti, erdemi böyle bir uygulamanın devam etmesi insanlık onuru açısından doğru bir uygulama değildir.” ifadelerini kullandı.

Türkiye'de onlarca ırka mensup insanların olduğuna dikkat çeken Kurşun “Belli bir ırkı üstün görüp diğer ırkları ona tabi kılmak, kendi ırkına, kendi kültürünü, dilini merkezi bir konuma yerleştirip ortak bir değermiş gibi dayatmak yanlış uygulama ve anlayıştır. İstiklal Marşı ortak bir değerdir. Çanakkale Zaferini kutladık. Çanakkale Savaşı'na katılan sadece Türkler değildi. Kürdler, Araplar, Laz’ı, Çerkezi yani bu coğrafyada yaşayan herkes Çanakkale Savaşı'na katılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bu şehitlerin kanları üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla belli bir ırkı üstün görmek bu ülke için şehit olan diğer ırklara mensup olan insanlara da haksızlıktır.” diye konuştu.

Andımız tartışmalarına tepki gösteren Mehmet Bey de, “Milli Eğitim Bakanlığı ve Cumhurbaşkanımız bir şey söylüyorsa ve bir şeye karar vermişse doğrudur, onaylıyoruz. Andımızı okumakla bir insanın milliyetçi olduğunu zannetmiyorum. Milliyetçilik insanın içinden gelen bir şeydir. Verilen karara saygı duyuyorum. Irkçılık yapılmamalıdır. Kürd, Türk, Laz ve Çerkez hepimiz kardeşiz. Aynı dili konuşuyoruz, aynı kıbleye dönüyoruz, aynı Peygambere ve Allah'a inanıyoruz. Zaten her şeyimiz bir ve ayrımcılık yapmak kadar yanlış bir şey yoktur, ayrımcılık yapılmasından yana değilim. Andımızın da malzeme kullanılması taraftarı değilim.” şeklinde konuştu.

Öğrenci andının tekrar gündeme gelmesinin olumsuz neticelere neden olacağını ve ülke içerisinde ırkçı söylemlerin toplumun huzur ve refahını bozacağına dair toplumun farklı kesimlerinde bu konuda ciddi endişelerin olduğunu belirten Ali Şahin ise şunları söyledi:

“Bir insana zorla ‘Türk’üm, Kürd’üm veya Arab’ım, Laz’ım, Çerkez’im’ dedirtmek doğru değildir. O yüzden bunun önüne geçilmiş olması da gayet normaldir. Bu karar yanlış değildir. Andımız okutulmasına gerek yok. Zaten Türk olan Türklüğünü Kürd olan Kürdlüğünü biliyor. Bunu bağıra bağıra söylemenin hiçbir anlamı yoktur. Zamanında atalarımız bu konuda yapacaklarını yapmışlar. Biz şu anda onların yaptıklarının kalan meyvelerini yiyoruz. Meyvelerimiz daha çoktu da bizden aldılar. Bunu da Türki Kürd ayrımı araya koyarak yaptılar. Öğrenci iken her sabah andımızı okuyorduk. Fakat gerek yoktu. Ben Kürd’üm bana ‘Türk'üm’ dedirtilerek andımızı okuma zorunda bırakılmam doğru değil.”

Öğrenci Andının tekrar okutulmasının yanlış olacağını belirten Mehmet Ali Sezgin “Danıştay, şu anda ‘andımız okunmasın’ diye bir karar almış, bu konuda haklı. Çünkü sadece İstiklal Marşı'nın okunması yeterlidir. Türklerin de Kürdlerin de faşistlik yapmamaları gerekir. Çünkü Türk ve Kürd ayrımı yapmak ayrımcılıktır.”

Faruk Bey de Danıştay'ın kararına saygı duyulması gerektiğini belirterek öğrenci andı tartışmalarının doğru olmadığını ifade etti.

“Öğrenci Andı” süreci

Mustafa Kemal’in onayıyla 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazılan “Öğrenci Andı” Türkiye’de ilk kez 2013 yılında yönetmelik ile kaldırılmıştı.

O dönem de Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen) kararın iptali için Danıştay’a dava açmıştı.

Danıştay 8’inci Dairesi de 2018 yılında açılan iptal davalarını kabul ederek “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiş, söz konusu andınise yeniden okunmasına karar vermişti. Danıştay 8’inci Dairesi’nin bu kararı kamuoyunda büyük tepkilere neden olmuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yürütmenin durdurulmasını istemesinin ardından dosya 2 yıla yakın süredir Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun gündemindeydi ve geçen ay karara bağlandı.

“Öğrenci Andı”nın okunmasını yürürlükten kaldıran yönetmeliğin iptaline karar veren Danıştay 8’inci Dairesi’nin kararı bozuldu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda 11’e karşı 4 oyla alınan kararın gerekçesinin ise önümüzdeki günlerde yazılacağı belirtildi. (İLKHA)