Cuma Karakoç/ Doğruhaber

Türkiye’de aile içi şiddete maruz kalan veya ilgisizlikten dolayı uyuşturucu madde bağımlısı olduğu için ailelerinden uzaklaştırılan veya çeşitli sebeplerle sokaklarda yaşamak zorunda kaldığı için koruma altına alınan 14 bin çocuk var. Çocuk hizmetleri müdürlüğü ise şu anda bu çocuklara koruyucu aile olabilecek aile arayışında. Bu durum, Türkiye’de aile yapısını bozmaya yönelik her türlü fiili serbest bırakan sistemin; ailelerinde şiddete maruz kalan çocukları koruma altına almaya çalışmasının çelişkili bir yönetim olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Nitekim Türkiye’de aile yapısını bozarak ahlaki yozlaşmaya götüren alkol, zina, özellikle görsel ve yazılı basında ahlaki değerlere yönelik saldırılar serbest. Öte yandan özellikle çocukların ilgi gösterdiği internet kafeler denetimsiz. Uzmanlar ahlaki çöküntüye götüren bu kadar unsurun rahatça sergilenebilmesinin sahipsiz çocuk oranında artışa yol açacağı konusunda hemfikirler.

KORUYUCU AİLE İLE SORUN ÇÖZÜLÜR MÜ?
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sosyal Rehabilitasyon Hizmetleri Daire Başkanı Emin Eraslan,“Koruma altına alınan 14 bin çocuğa 14 bin koruyucu aile bulmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda ‘Koruyucu Aile Kampanyası’ başlattık” ifadelerini kullanması yeni bir tartışma konusunu daha gündeme taşıdı. Bu açıklama ‘koruyucu aile seçeneği yerine aile yapısını güçlendirecek adımların atılması hem aile yapısı hem de çocuk gelişimi konusunda daha etkin bir adım olmaz mı’ sorusunu akıllara getirdi. Konuyu Doğruhaber’e değerlendiren uzmanlar, yapılan geçici uygulamalarla çocukları topluma kazandırmanın imkânsız olduğunu vurgulayarak toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin sağlam bir inanç sistemi üzerinde inşa edilmesi gerektiğini dile getirdiler.

KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR BULAŞICI BİR HASTALIK GİBİDİR
Uzun zamandan bu yana sokak çocuklarıyla ilgili araştırma yaptığını dile getiren Psikolog Mehtap Kayaoğlu, sokağa düşen çocukları en çok etkileyen şeylerin başında ebeveynlerin yaşayış ve davranışlarının geldiğini söyledi. Kayaoğlu, “Aile reisinin eve alkolik olarak gelmesi, annenin aile içinde otorite kuramayışı, sosyal kültürel ve maddi problemler çocuğu sokağa düşürüyor. Kötü alışkanlıklara bulaşan çocuklar ev yerine sokağı tercih etmeye başlıyor” dedi.

GEÇİCİ ÇÖZÜMLERLE SORUN ÇÖZÜLMEZ
Ailenin çocuğun dilinden anlaması gerektiğini ifade eden Kayaoğlu, “Sosyal paylaşım ağlarıyla, oyun ve eğlenceyle gündemini dolduran çocuklar bundan sonraki aşamada eroin, esrar, içki gibi zararlı maddelere özeniyorlar. Bunun sebebi başka bir meşguliyetlerinin olmayışından kaynaklanıyor. Devlet bu konularda uzman olanlarla bir araya gelerek işbirliği içinde bu sorunu çözebilir. Bunun en etkili yolu da halkla doğrudan doğruya iletişim kuran uzmanlarla işbirliği yapması. Geçici çözümlerle bu iş hal edilemez” şeklinde konuştu.

AİLELERİN BİLİNÇLENDİRİLMESİ GEREKİR
Çocuğun olumsuzluklara düşmemesi için dini ve ahlaki değerlerin bir araya getirilerek çocuğu yetiştirmek gerektiğinin altını çizen Psikolog Farika Teymur, “Devlet ve birey olarak baştaki görevimiz ailenin bilinçlenmesini sağlamak olmalıdır. Bundan başlayarak adım atarsak gerisi çok kolay olacaktır. Aileler, çocuğu ne çok serbest bırakmalı ne de çok sıkmalıdır” dedi.

AİLEDEN KOPAN ÇOCUK PSİKOLOJİK SORUN YAŞAR
Aileden kopan çocukların çok ağır psikolojik sorunlar yaşayacağını vurgulayan Teymur, “Önemli olan devletin bu çocuklar henüz esirgeme yurtlarına düşmeden bu aileleri tespit ederek ilgilenmesidir. Koruyucu ailenin de çocuğu olumsuz yönde etkileme olasılığı çok yüksektir. Aileden kopan çocuk büyük bir ruh çöküntüsü içindeyken siz onu alıp koruyucu aileye verirseniz çocuk ikinci bir travma yaşayacaktır. Bu geçici bir çözümdür. Çocuk belli bir zaman sonra Koruyucu Aileden ayrılmak zorunda kalacak. Devletin burada sadece görünür bir model oluşturmak istemesi yanlış bir yöntemdir. Bu alanda yapılan çalışmaların uzun soluklu olması gerekir” dedi.

ASIL SORUMLU SİSTEMDİR

Dünya’nın bir imtihan yeri olduğunu vurgulayan Marmara İnsani Hak Ve Özgürlükler Platformu (MİNHAP) Genel Başkanı Cemal Çınar Hoca ise “Allah(c.c), Kur’ân-ı Kerim’de kendimizi ve ailemizi yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden korumamızı istiyor.

Bakınız burada dikkat edilmesi gereken, Allah önce ‘kendinizi’ diye başlıyor, yani aile reisinden başlıyor ve aile reisine, aile fertlerinin sorumluluğunu yüklüyor. Dolayısıyla öncelikli olarak aile reisinin kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. Bir ailede birey ile aile reisi arasındaki ilişki ne ise toplum ile devlet arasındaki ilişki de odur. Devletin aile reisi, toplumun aile bireyleri olduğunu düşünürsek öncelikle sistemin kendisini düzeltmesi gerekiyor. Sistem düzelir ise toplum da düzelir” şeklinde konuştu. Toplumdaki ahlaki yozlaşmanın temelinde sistemin yanlış işleyişinin olduğunu belirten Çınar Hoca, “Bu şekilde bir devlet ve toplum ilişkisi dünyanın hiçbir yerinde yok. Toplum nasıl bir inanca sahip ise neye inanıyor, ahlaki değerleri, hukuki kuralları ne ise hayat nizamı da ona göre tanzim edilmelidir. Ama ne gariptir ki şu anda kes, kopyala, yapıştır cinsinden batıdan alınan kültür yüz yıldır Müslüman bir halka dayatıldı. Bunun sonucunda ise böylesi bir vahim tablo ortaya çıktı. Yani bunun asıl müsebbibi sistemdir, devlettir” dedi.

SİSTEM DÜZELİRSE AİLE DE DÜZELİR
Çınar Hoca, sözlerini şöyle sürdürdü, “Kur’ân-ı Kerimde “Kim Kur’ân-ı Kerim’in hükümlerinden yüz çevirip, çekip giderse onun yaşantısı sıkıntılı olur” buyuruluyor. İnanan bir toplumun yüzünü cebren batıya döndüren insanlar, değil bu çocuklardan veya ahlaki yozlaşmadan, bir hayvanın başka bir hayvana zulmünden dahi sorumludurlar. Dolayısıyla sistem düzelirse aile düzelir, aile düzelirse çocuklar için bütün bu tehlikeler de ortadan kalkmış olur ve koruyucu aile gibi bir gereklilik de olmaz” şeklinde konuştu.