Halk arasında 'karasu' da denen glokom, göz tansiyonunun normalden yüksek olması sonucu ortaya çıkıyor. Toplumda görülme sıklığı yüzde 2 olan hastalık için risk, ailesinde glokom olanlarda 5-6 kat artıyor.

Hastalığın türlerine göre görülme oranlarının da değiştiğini belirten Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. H. Zeki Büyükyıldız, miyoplarda glokomun daha sık görüldüğünü ve miyopinin derecesi arttıkça glokom olasılığının da arttığını söyledi.

BELİRTİ VERMEDEN İLERLEYEBİLİR
Glokomun dünya genelinde körlüklerin en yaygın ikinci nedeni olduğuna dikkat çeken Büyükyıldız, özellikle 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde glokom bulunanlar, şekeri, hipertansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı olanlar ve uzun süreli kortizon tedavisi alanların risk altında olduğunu söyledi.

Glokomun en sık bilinen türünün ‘Birincil (Primer) Açık Açılı Glokom’ olduğunu ifade eden Büyükyıldız, bu glokom türünün  göz tansiyonu çok yüksek olmadıkça belirti vermediğini söyledi. Bu türün sinsi şekilde ilerlediğini belirten Büyükyıldız, "Oysa kapalı açılı (veya açı kapanması) glokomunda tansiyon birden çok hızlı yükselerek hasta glokom kriziyle karşımıza gelir. Bu durumda hastanın görmesi bozulur, baş ve göz ağrısı, mide bulantısı ve kusma görülebilir. Bu nedenle hasta göz doktoru yerine iç hastalıklarına veya acile başvurabilir.” şeklinde konuştu.

DOĞUŞTAN GLOKOM KÖR EDEBİLİR
Gözdeki diğer hastalıklar, göz tümörleri, ameliyatı gecikmiş şişkin katarakt, travma, göz yaralanmaları, retina toplar damar tıkanıklıkları sonrası, ileri diyabette ve uzun süre kortizonlu göz damlaları kullanılmasından sonra da glokomun ortaya çıkabileceğini ifade eden Büyükyıldız, bir diğer ve ciddi glokom türünün ise doğuştan (konjenital) glokom olduğunu söyledi.

Doğuştan glokomun bin doğumdan birinde görüldüğünü dile getiren Büyükyıldız, tespit edilmesinde gecikilmesi halinde kısa sürede körlüğe yol açabileceğini söyledi. Bu tür glokomun aşırı göz sulanması, ışığa karşı aşırı hassasiyet ve bebeğin gözünü kısması ile belirti verebileceğini ifade eden Büyükyıldız, "Tek taraflı olabilir. Farkına varılmazsa, göz dokuları henüz çok esnek olduğu için göz tansiyonun etkisiyle göz büyümeye başlar ve ‘Büftalmi’ adı verilen irileşmiş ve kornea ödeminden dolayı bayat balık gözü gibi bulanık bir gözle karşı karşıya kalabiliriz.” şeklinde konuştu.

GENÇLERDE DE ORTAYA ÇIKABİLİYOR
Glokomun bir türünün de gençlerde görülen ‘Jüvenil Glokom’ olduğunu aktaran Prof. Dr. H. Zeki Büyükyıldız, bu türe daha seyrek rastlanılsa da gençlerde de glokomun olabileceğinin unutulmaması gerektiğini söyledi.

Büyükyıldız, göz tansiyonunun 21 mmHg’nın altında olduğu durumda düşük tansiyonlu glokomun da olabileceğinin bilinmesi gerektiğini söyleyerek, bu hastalarda göz içi basıncın normal sınırlarda olduğu halde optik sinirde çukurlaşma, OCT (Optik Koherens Tomografi) ve görme alanı tetkiklerinde hasar tespit edildiğini ifade etti. Bu yüzden şüphe ve tereddüt hallerinde glokom tetkiklerinin yapılmasında büyük yarar olduğunu belirten Büyükyıldız, "Düşük tansiyonlu göz tansiyonu (Glokom) hastalığı tespit edilirse, bu glokom türünün de mutlaka tedavi edilmesi gerekir.” dedi.

Göz tansiyonunun 21 milimetre civadan yüksek olduğunda görülen ‘oküler hipertansiyon’ adı verilen ve hiçbir glokom bulgusu olmayan durumlarla da karşılaşılabildiğini söyleyen Büyükyıldız, glokom hastalığının tespitinde göz tansiyonu ölçümünün büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, “Göz tansiyonu ölçümünde kornea kalınlığının da mutlaka hesaba katılması gerekir. İnce kornealarda tansiyon düşük, kalın kornealarda ise yüksek ölçülebilir. Kliniğimizde olduğu gibi, bazı ölçüm aletleri kornea kalınlığına göre ölçülen değerin eşdeğerini vermektedir. Eğer böyle bir imkan yoksa özel çizelgeyle skala üzerinden ölçülen göz tansiyonun kornea kalınlığına göre eş değeri hesaplanmalıdır.” dedi.

"HASTA BORUDAN BAKIYORMUŞ GİBİ GÖRÜR"
Büyükyıldız, 'Primer Açık Açılı' glokomun daha çok 40 yaşından sonra görüldüğünü ve sıklıkla pek bir belirti vermediğini belirterek, uzun süre yüksek seyreden göz tansiyonunun, gözün beslenmesini bozacağını ve optik sinirde gittikçe büyüyen çukurlaşmaya yol açacağını söyledi. Bu durumda glokomun kenar görmelerden başlayarak yavaş yavaş görme alanında daralmaya yol açacağını dile geitren Büyükyıldız, "Bu dönemde hasta adeta bir borudan bakıyormuş gibi görür. Tedavi edilmediği takdirde sonunda merkezi görme de tamamen kaybolur ve geri dönüşümsüz körlük yerleşir." dedi.

TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
Glokomu önlemenin belirli bir yolu olmadığını belirten Büyükyıldız, tedavisinin mümkün olabileceğini söyledi. Düzenli aralıklarla göz tansiyonunun ölçülmesi, şüpheli durumlarda OCT, görme alanı gibi glokom tetkiklerinin yapılması sonucunda glokom teşhisi konulduğunda acil olarak tedaviye başlanması gerektiğine dikkat çeken Büyükyıldız, glokomun tedavisinin glokomun türüne göre değişiklik gösterdiğini söyledi.

Özellikle ailesinde glokom olanların en az yılda bir kez göz tansiyonu ölçtürmesi gerektiğini söyleyen Büyükyıldız, “Tedaviyle körlüğün önüne geçilir ancak tedavide geç kalınmamalı ve verilen ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Damla kullanmayı önemsemeyen veya sıklıkla ihmal eden hastalarda görme kayıpları ve sonunda geri dönüşümsüz körlük kaçınılmazdır.” uyarılarında bulundu.