“Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescidi Haram'dan (Mekke'den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

(İsra Suresi, 1)

 

“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.”

(Necm Suresi, 7-18)

Rasulullah (SAV) buyurdu ki:

“Ben Ka’be’nin avlusundan Hatim kısmında -belki de Hıcr’da demişti- yatıyordum, -bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla [ve hikmetle] dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim [çıkarılıp su ve zemzem ile] yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselam beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

 “Gelen kim?” denildi.

 “Cibril!” dedi.

 “Beraberindeki kim?” denildi.

 “Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)!” dedi.

 “O’na Mirac daveti gönderildi mi?” denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!” denildi.

 Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhiselam’ı gördüm.

 “Bu babanız Adem’dir! Selam ver O’na!” dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana:

 “Salih evlad hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!” dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.

 “Bu gelen kim?” denildi

 .”Ben Cibril’im!” dedi.”

 Beraberindeki kim?” denildi.

 “Muhammed!” dedi.

 “O’na Mirac daveti gönderildi mi?” denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” dediler. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa aleyhimasselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz Cebrail:

 “Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa’dırlar, onlara  selam ver!” dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra:

 “Hoş geldin salih kardeş, hoş geldin salih peygamber” dediler. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.

 “Bu gelen kim?” denildi.

 “Cibril’im!” dedi.

 “Yanındaki kim?” denildi.

 “Muhammed’dir!” dedi.

 “O’na Mirac daveti gitti mi?”  denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf aleyhiselam’la karşılaştık. Cebrail:

 “Bu Yusuf’tur! O’na selam ver!” dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra:

 “Salih kardeş hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!” dedi.Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.

 “Bu gelen kim?” denildi.

 “Cibril’im!” dedi.

 “Beraberindeki kim?” denildi

 “Muhammed!” dedi.

 “Ona Mirac davetiyesi indi mi?” denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” dediler. Kapı açıldı. İçeri girdiğimizde, Hz. İdris aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrail:

 “Bu İdris’tir, O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra bana:

 “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.

 “Kim bu gelen?” denildi.

 “Ben Cibril’im!” dedi.

 “Beraberindeki kim?” denildi.

 “Muhammed!” dedi.

 “O’na Mirac daveti indirildi mi?” denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş  gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. Kapı açıldı. İçeri girince, Harun aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail aleyhisselam:

 “Bu  Harun aleyhisselam’dır. O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu ve:

 “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi. Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı.

 “Bu gelen kim?” denildi.

 “Ben Cibril!” dedi.

 “Beraberindeki kim?” denildi.

 “Muhammed!” dedi.

 “O’na Mirac daveti indirildi mi?” denildi.

 “Evet!” dedi.

 “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. İçeri girince, Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail:

 “Bu baban İbrahim’dir, O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra:

 “Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi

 Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail aleyhisselam bana:

 “İşte bu  Sidretü’l-Münteha’dır!” dedi.

 Burada dört nehir vardır: İkisi batınî nehir, ikisi zahirî nehir.

 “Bunlar nedir, ey Cibril?” diye sordum. Hz. Cebrail:

 “Şu iki batınî nehir cennetin iki nehridir. Zahirî olanların biri  Nil, diğeri Fırat’tır!”  dedi. Sonra bana el-Beytü’l-Ma’mur yükseltildi. Sonra bana bir kapta şarap, bir  kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben sütü aldım. Cebrail aleyhisselam:

 “Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzeresiniz!”  dedi.

 Resulullah devamla dedi ki:

 “Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan  geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselam’a uğradım. Bana:

 “Ne ile emrolundun?” dedi.

 “Gece ve gündüzde elli vakit namazla!” dedim.

 “Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail’e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!” dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselam’a tekrar uğradım. Yine:

 “Ne ile emrolundum?” dedi.

 “Benden on vakit namazı kaldırdı!” dedim.

 “Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!” dedi. Ben  döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam’a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa’ya uğradım. Yine:

 “Ne ile emredildin?” dedi.

 “Her gün beş vakit namazla!” dedim.

 “Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!” dedi.”

 Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah’ın  emrine teslim  oluyorum!”  dedim. Musa aleyhisselam’ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti:

“Farzını kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de!”

(Buharî)

Peygamberimiz’e (SAV) Mirac mülakatı sonunda şu üç şey verildi:

  1. Elli vakit namaz sevabına denk, beş vakit namaz verildi.
  2. Bakara sûresinin son iki âyeti verildi.
  3. Peygamberimiz’in (asm) ümmetinden olup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat (büyük günahlar) bağışlandı.

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 422; Müslim , Sahih, c. 1, s. 157)