Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği tarafından organize edilen basın açıklamasına birçok siyasi parti temsilcileri, araştırmacı gazeteci ve hukukçu katıldı.
Çin tarafından politika haline getirilen soykırımı dile dile getiren Av. Gülden Sönmez, yaşanan zulümlere karşı duran, ailesinin ve akrabalarının sesini duymaya çalışan Doğu Türkistanlıların insani haklarının önüne geçilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Doğu Türkistan'da yaşananların insanların kulaklarını sağır ve gözlerini de kör ettiğini aktaran Sönmez "Doğu Türkistan'da yaşananlar münferit insan hakları ihlalleri değil aksine bir soykırımdır." dedi.
Sönmez "Arkamda gördüğünüz Doğu Türkistanlı kadınlar aslında binlerce 10 binlerce doğu Türkistanlı kadını temsil ediyorlar. Çin'in yaptığı kamp görünümlü cezaevlerine bir mikrofon uzatılsa tüm insan aleminin kulakları sağır olur. Çin Komünist Partisinin Doğu Türkistanlılara yaptığı zulüm kapalı ve gizli kalamıyor. Çin'de, dünyada ve İslam Alemi de bunun farkında. Bugün burada olan kadınlar aslında bütün insanlığın vicdanında sesleniyorlar. Belki de ilk defa liderler ve insanlar vicdanları ile karşı karşıya geliyorlar. Bugün herkes kadından ve haklarından bahsedecek. Biz Bosna'yı, Suriye'yi, Yemen'i biliyoruz ve hangi zalimin kadınların üzerine basarak kendisine bir medeniyet inşa etmeye çalıştığının farkındayız. Hepsinin hesabının verildiğini ve verileceğini de biliyoruz.
Bugün sadece Doğu Türkistanlı kadınlar için sesimizi yükselteceğiz. Doğu Türkistan'da yaşananlar münferit insan hakları ihlalleri değil. Doğu Türkistan'da yaşananlar bir soykırımdır. Yakın zamanda soykırım ilan eden meclisleri ve vicdanlı parlamenterleri selamlamak gerekiyor. Hangi İslam ülkesi Çin'in soykırım yaptığını kabul edecek. Aynı dinin müntesipleriyiz ve aynı inancı paylaşıyoruz. Ama gelinen noktada Doğu Türkistanlılara yapılanlar bizlerin kulaklarını sağır gözlerini kör etmiş durumda." ifadelerine yer verdi.
"Soykırım yapan Çin, bir gün tüm insanlık ve Müslümanların önünde hesap verecek"
Çin'in yaptığı zulümlerin hesabını vereceğini söyleyen Sönmez "Biz kadınlar Srebrenitsa'yı, Yemen'i, Mısırın zindanlarını görüyoruz. Çin'in yaptığı kampların gerçekten birer zulüm hapishanesi olduğunu görüyoruz. Tüm dünyanın ve liderlerin gözleri önüne koymakta da kararlıyız. Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Çin'in Doğu Türkistanlılara yapmış olduğu, tecavüz, hapsetme, işkence, kaybettirme, zorla evlendirme, zorla çalıştırma ve kısırlaştırma gibi yapılan tüm ihlaller insanlığa karşı işlenmiş bir suç ve soykırımdır. Soykırımın suçluları bir gün bütün insanlık ailesinin önünde Müslümanların gözü önünde tek tek hesap verecekler. Sesimizi duyduklarından eminim liderlerine, bütün o kamp yöneticilerine ve işkencecilere sesleniyorum. İşlediğiniz tecavüz suçlarının ağırlığı altında ezileceksiniz ve hesap vereceksiniz. O gün çok uzak değil." ifadelerini kullandı.
"Doğu Türkistanlılara meydanlarda ve konsolosluk önünde yapılacak engellemeler zulme ortak olmaktır"
Çin ile suçluların iadesi sözleşmesi adı altındaki tuzağa düşülmemesi gerektiğini hatırlatan Sönmez "Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi bu ülkeden dışarı bırakmayız. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz en az bizim kadar bu topraklarda yaşamaya hak sahibidir. Doğu Türkistanlı muhacirlere konsolosluk önünde ve meydanlarda yapılacak engellemeler Çin'in zulmüne ortak olmaktır. Kendi ülkeme şunu söylemek istiyorum; Çin'in tecavüzü altında gözyaşı ve kan döken Doğu Türkistanlı kadının bedenine basarak ekonomik iş birliği yapmayın. Bu topraklarda Müslümanlar ve kadınlar olarak buna hiçbir şekilde rıza göstermiyoruz. Türkiye Doğu Türkistanlı kadınlara yapılan zulümlerin hesabının sorulduğu bir coğrafya ve ülke olabilir. Çin ile suçluların iadesi sözleşmesi adı altındaki tuzağa Türkiye Büyük Millet Meclisi kesinlikle düşmemelidir. Hiçbir Doğu Türkistanlı kardeşimizi bu ülkeden dışarı bırakmayız." diye konuştu.
"Çin'in yapmış olduğu kimse söylemese de bir soykırımdır"
Her Doğu Türkistanlı ailelerin farklı hikayelerinin olduğunu dile getiren Araştırmacı Gazeteci Meryem Şebnem Oruç "Yıllardır konuştuğum tanıştığım tüm Doğu Türkistan'da kardeşlerimin hikayelerinde dinlediklerim tüm sözlerimizi kifayetsiz bırakıyor. Arkamda görmüş olduğunuz pankartlar da herkesin kendi ailesine dair bir hikayesi var. Kardeşlerini, eşini, ailesini ve çocuklarını arayan bir sürü insan var. Kamplarda özellikle kadınlara yönelik yapılanlar tarif edilemeyecek kadar korkunç. Şimdi burada açıklama yapan arkadaşlarımız yapılan işkence ve tecavüzleri anlatıyorlar ama yüz yüze geldiğimiz zaman kadın kadına konuştuğunuzda utanç verici uygulamalarla karşı karşıya kaldıklarını anlatıyorlar. Çin'in yapmış olduğu kimse söylemese de bir soykırımdır." dedi.
"Doğu Türkistanlılara medyanın kulak vermesini istiyorum"
Hitlerin yapmış olduğu soykırımın kademeli olduğuna vurgu yapan Oruç, Çin'in de aynı politikayı izlediğini ifade etti.
Oruç "Hatırlatalım Nazilerin konsantrasyon kampları bir anda insanları sabunlaşma ya çevirmedi yıllarca sürdü. Yıllar süren hapisler, tecavüzler, işkenceler ve çalışma kampları Hitlerin sağ kolu Heinrich Himmler uzun süren bir çabasıydı. Çin'de açıkçası zamana yaydı. Buradaki kadınlar adına konuşamam utanırım. Onların hikayelerini anlatmaktan ar ederim. Çünkü sözlerim yetmez. O kadar ağır şeyler duyuyorum ve hissediyorum ki onlara karşı çok üzüldüm demek yeterli bir kelime değil. O yüzden hikayelerine medyanın kulak vermesini istiyorum. Çin'in karşı propagandası inanılmaz. Her ülkede olduğu gibi özellikle de Türkiye'de maalesef ajanları sayesinde yaşanan zulümleri bir şekilde aklamaya çalışıyorlar. Bu çaba için verdikleri Efor inanılmaz. Diğer taraftan dünya ülkelerine yapmış oldukları baskı inanılmaz. Kardeşlerimiz, Müslüman ülkeler nerede diye seslendiler ama maalesef Müslüman ülkeler iç savaş halinde. Müslüman ülkeler birbirini yiyorlar. Başkalarının pazarları ve çıkarları uğruna yaptıkları savaşta hem birbirlerini öldürüyorlar hem de Müslüman kardeşlerini unutuyorlar." ifadelerini kullandı. (İLKHA)