“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.”

(İsrâ Sûresi, 1)

Peygamberimiz Efendimiz’in eşi Hz. Meymune validemiz bir gün:

“Ya Resûlallah! Bize Beyt-i Makdis hakkında bilgi verir misin?” der.

Allah’ın Resûlü şöyle buyurur:

“Orası mahşer ve menşer, yani yeniden diriliş yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınan bir namaz başka yerdeki bin namaza bedeldir.”

Hz. Meymune:

“Peki oraya girmeye gücümüz yetmezse ne yapalım ya Resûlallah” dediğinde Rahmet Elçisi şu cevabı verir:

“Kandillerini yakmak için zeytinyağı, yakıt hediye gönderin. Kim bunu yaparsa oraya gitmiş ve namaz kılmış gibi olur.’’

(İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 196; Ebû Dâvûd, Salât, 14)

Mescid-i-Aksa

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu

Varıp eşiğine alnımı koydum

Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu

Gözlerim yollarda bekler dururum

Nerde kardeşlerim diyordu bir ses

İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin

Unuttu mu bunu acaba herkes

Burak dolanırdı yörelerimde

Mi’raca yol veren hız üssü idim

Bellidir kutsallığım şehir ismimden

Her yana nur saçan bir kürsü idim

Hani o günler ki binlerce mü’min

Tek yürek halinde bana koşardı

Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine

Cevaba erişen dualar vardı

Şimdi kimsecikler varmaz yanıma

Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım

Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı

Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Götür Müslümana selam diyordu

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslâm diyordu.

(Mehmet Akif İnan)