Muhammet Şerif / Haber-Analiz / Doğruhaber
Herkes sızdırılan tutanakların ne amaçla ve kimlerin sızdırdığını öğrenme peşinde… Konuyla ilgili Ak Parti cephesinden açıklamalar geldi, ancak “olay” şeffaflaşmadı.
Başbakan tutanakların sızdırıldığı günlerde, sızdırma olayını “süreci sabote etme” olarak değerlendirdi. Ayrıca BDP milletvekillerini de “çok konuşuyorlar” diye eleştirdi.
Başbakan süreç ile ilgili başka açıklamalarında ise, sızdırmanın BDP içerisinden yapıldığını ve tutanakları sızdıranların BDP tarafından ortaya çıkarılması gerektiğini dillendirdi.
Birkaç gün önce BDP eş başkanı Demirtaş’ın sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, sızdırma olayının partileri üzerinden yapıldığını yazdı. Ama sızdırmayı kimlerin yaptığını açıklamadı.
Ancak öyle görülüyor ki, önümüzdeki günlerde sızdırmayı kimlerin ve nasıl yaptığı ya da en azından sızdırmaya dair bazı bilgiler açıklanacak.
Tabi bunda, başbakanın “sızdırmayı yapanlar açıklanmazsa biz kimler olduğunu açıklayacağız” ifadelerinin etkisi de göz ardı edilmemelidir.
Tutanakların Milliyet gazetesinden yayımlanmasından bu yana, hem BDP cephesinden hem de AK Parti tarafından birçok açıklama yapıldı.
Açıklamalarda dikkati çeken ayrıntı, belki de ilk defa tarafların “bazı hassasiyetleri” göz önünde bulundurduğu gerçeğidir, yani çözüme yakın durmalarıdır.
Ki bu da, “mutlak barışın” ve “toplumsal birlikteliğin” vücuda gelmesi açısından olumlu bir gelişmedir.
Bu çözüm sürecinde, Ak Parti ve BDP dışındaki partilerin görüşünün ne olduğu da çok önemlidir. Zira başbakanın sıklıkla üzerinde durduğu “milli birlik ve beraberlik projesi”nden murad edilen; ayırım gözetilmeden bütün halkların haklarını almasıdır.
Dolaysıyla, sadece bir kesimin memnun olması, haklarını alması ne mutlak barışın ne de toplumsal birlikteliğin inşa edilmesine fayda sağlar.
CHP, MHP ve diğerleri… Ve de görmezlikten gelinen “Hüda Par” gerçeği!
Çözüm sürecinde, ana muhalefet partisi CHP’nin duruşu ve sürece yaklaşımı da önemlidir. Tabi CHP’nin yaklaşımı kadar Ak Partinin de samimi davranması ve çıkar gözetmeden hareket etmesi gerekir.
Halkların kardeşliği ve toplumsal birliktelik göz önünde bulundurularak, CHP de dâhil edilmelidir bu sürece... Her şeyi eleştiren, bir şeyi beğenmeyen CHP, artık ülkenin ve ayırım gözetmeden ülke halklarının çıkarlarını “ideolojisinden” daha önemli görmelidir.
CHP çözüm sürecinde, şu ana kadar "net" olmamakla beraber, açıklamaları ile iktidar partisine “yeni bir kredi” açmışa benziyor.
MHP’ye gelirsek… MHP bildiğimiz gibi. Yine "milliyetçilik naraları"yla ortalığı velveleye verme peşinde… Önceki yıllarda yaptıklarına ve açıklamalarına bakılırsa, bu süreçte biraz daha sakin gibi görünüyorlar.
Hür Dava Partisi - Hüda Par…
Bu sürece temkinli yaklaşmakla beraber sıklıkla, Kürt meselesi ve PKK sorununun ayrı görülmesi gerektiğini ve Kürt meselesinde PKK’nın çıkarları uğruna bütün Kürtlerin feda edilmemesi gerektiğini belirtiyorlar.
Son yaptıkları açıklamalarda ise, Kürtleri PKK’nın insafına terk edemeyeceklerini belirterek şu tespitlerde bulundular: "Silahların susturulması için adımları destekliyoruz. Silahın ve şiddetin muhatabı PKK’dır. Silahların susturulması noktasında PKK’nın muhatap alınması doğru bir adımdır. Ancak bütün Kürtlerin haklarının söz konusu edilerek PKK ile pazarlık yapılmasını yanlış buluyoruz. Çünkü Kürtleri temsil eden sadece PKK ve uzantıları değildir.”
Bu tespitlerin doğruluğu iki maddeyle açıklanabilir: 1- PKK, bütün Kürtlerin temsilcisi değildir. 2- PKK, ideolojisini Kürtlerin çıkarlarından üstün tutmaktadır.
Bu gerçekler, çoğu zaman dile getirildi. Özellikle, PKK/BDP’nin bütün Kürtleri temsil etmedikleri ifade edildi. Ancak gelinen süreçte bu gerçekler “göz ardı” ediliyor.
PKK sorunu ve kısmen Kürt meselesi BDP ile çözülmeye çalışılabilir, ancak sadece PKK/BDP cenahının görüşlerine başvurulmamalıdır.
Bilhassa Kürt meselesinin çözümünde değişik kesimlerin görüşüne başvurulması gerektiği gibi, ülkenin -özellikle bölgenin- gerçeği Hüda Par’ın görüşlerinden de istifade edilmelidir.
Öyle görülüyor ki, Kürt meselesi sadece bir cenahın görüşlerine başvurularak nihai çözüme kavuşturulamaz. Çünkü Kürt meselesinin çözümü adına, görüşlerine başvurulması gereken birçok kesim var, ancak gelinen noktada halen varlıkları dikkate alınmadı.
Dolaysıyla, sorunların mutlak çözümü için “doğru bir strateji” ile hareket edilmediği müddetçe istenilen netice alınmaz; “yanlış yöntemler” ile sorunlar çözülmeye devam ederse de “yeni sorunlar” ortaya çıkar.
Sonuç olarak…
Gelinen bu süreçte, görüşmelerin yapılması ve tarafların (AK Parti – BDP) bazı konularda hassas davranması sorunların çözümü adına önemlidir. Lakin daha önce de belirtildiği gibi, sorunları çözerken muhatapların hepsine gitmek ve görüşlerinden istifade etmek gerekir.
Kimilerinin “PKK’nın silah bırakma süreci” kimilerinin ise “PKK’ya silah bıraktırma girişimi” dediği “yeni çözüm süreci” için BDP’liler ile görüşmeler yapıldığı ve bazı konularda mutabakata varıldığı gibi, Kürt sorununun “mutlak çözümü” için “asıl muhataplar” ile de çözüm konusunda görüşülmeli, fikir ve “çözüm önerileri” dikkate alınmalıdır.