HABER MERKEZİ

Türkiye'nin yakın tarihinde en kanlı darbe diye anılan 12 Eylül ile ilgili CIA'in Türkiye Şefi Paul Henze'nin, darbeyi Başkan Jimmy Carter'a bildirirken kullandığı, "Bizim çocuklar başardı." ifadesi hafızalardaki tazeliğini koruyor. 12 Eylül sonrasında 50 kişi idam edilmişti. Bunun yanı sıra ABD’nin 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ eliyle gerçekleştirmek istediği darbe de gün gibi ortada duruyor. Bütün bunlar konuşulurken ABD’den darbeler ile ilgili itiraf gibi bir açıklama geldi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, dış politika önceliklerini anlatırken adeta ülkesi adına darbe yapma ve iç karışıklık çıkarma itirafında bulundu. Blinken, ülkesinin bundan sonra "demokrasi adına" başka ülkelere askeri müdahalede bulunmayacağını veya "otoriter rejimleri" askeri güçle değiştirmeye kalkışmayacağını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri Bakanlığında yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin dış politika önceliklerini açıkladı.

Bu önceliklerden birinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadele ve küresel sağlık güvenliği olduğunu anlatan Blinken, küresel ekonomik durgunluğu tersine çevirmenin, demokrasiyi yeniden yüceltmenin de önemli öncelikler arasında olduğunu dile getirdi.

DARBELERİ FARKLI YAPACAKLAR
Blinken, küresel anlamda "demokrasiyi" teşvik edeceklerini savunarak, "Ama demokrasiyi, pahalı askeri müdahaleler ya da otoriter rejimleri güç kullanarak devirme girişimleri ile yüceltmeye çalışmayacağız. Bu taktikleri eskiden kullandık. Ancak iyi niyete rağmen başarılı olamadılar. Demokrasinin yüceltilmesine kötü bir nam kattı bunlar ve Amerikan halkına olan güveni zedeledi. Biz işleri farklı yapacağız." diye konuştu.

'ASKERİ GÜCÜ DİPLOMASİ İLE KULLANACAĞIZ'
Biden'ın askeri güç yerine diplomasiye öncelik vereceğini savunan ABD'li bakan, ülkesinin savaşlardan ağır dersler çıkardığını ve Amerikan halkının uzun süren ABD müdahalelerinden yorulduğunu ifade etti.

Blinken, özellikle de Afganistan ve Orta Doğu'daki müdahalelerden sonra kalıcı bir barış inşa etmede askeri gücün sınırlı bir rol oynadığını gördüklerini kaydederek, "Gelecekte askeri güç kullanmak durumunda kaldığımız zaman bunu sadece hedef ve misyonlarımız açık ve elde edilebilir ise değerlerimiz, kanunlarımız ile tutarlı ve Amerikan halkının rızası dairesinde yapacağız. Ve bunu diplomasi ile birlikte yapacağız" değerlendirmesinde bulundu.

'ÇİN İLE İLİŞKİLER 21. YÜZYILIN EN BÜYÜK JEOPOLİTİK İMTİHANI'
ABD'nin Çin ile mücadelesini de önemli bir öncelik olarak sayan Blinken, Çin'in ABD ile ilişkilerini "21. yüzyılın en büyük jeopolitik imtihanı" olarak tanımladı.

Blinken, ABD'nin dünyada Rusya'dan İran'a Mynamar'dan Etiyopya'ya kadar birçok sınama ile karşı karşıya kaldığını belirterek, "Ancak Çin'in ortaya koyduğu sınama hepsinden çok farklı." dedi.

ABD'nin Çin ile ilişkilerinin gerektiğinde rekabetçi, gerektiğinde işbirliği eksenli, gerektiğinde ise hasımlık üzerinden olacağını ifade eden Blinken "Çin, istikrarlı ve açık uluslararası sisteme ve dünyayı bizim istediğimiz gibi yapan kurallar, değerler ve ilişkilere ciddi bir şekilde ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik olarak meydan okuyabilecek tek ülkedir." diye konuştu.

Blinken, iklim değişikliği ile mücadele ve yeni gelişen teknolojilere öncülük etmenin de ABD dış politikasının önemli önceliklerinden olduğuna dikkat çekti.

TÜRKİYE HALKININ YÜZDE 79’U, ‘15 TEMMUZ’UN ARKASINDA ABD VAR’ DEDİ

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili bir araştırma yapan Andy-Ar, halka yönelttiği “Darbenin arkasında ABD var mı?” sorusuna halkın ezici çoğunluğu evet yanıtını verdi. Araştırma şirketi katılımcılara, ‘15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğunu düşünüyor musunuz?’ diye sordu. Ankete katılanların yüzde 79’u ‘Evet, ABD var’ dedi. Yüzde 11.7’si ise ‘Hayır, ABD yok’ yanıtını verdi. Katılımcıların yüzde 8.6’sı ise ‘Fikrim yok, bilmiyorum’ yönünde görüş bildirdi.

ABD’NİN DARBELER TARİHİ:

Küresel haydut ABD’nin darbe tarihi oldukça kabarık. Yakın tarihte bizzat destek vererek devirdiği veya darbe yapmaya kalkıştığı ülkelerden bazıları şunlar oldu: Honduras, Paraguay, Brezilya, Mısır, Gambiya, Burkina Faso, Türkiye, Venezuela. Son on yıl içinde yaşanan darbelerden sadece bazıları.  Dünyanın dört bir yanındaki darbelerin tümünde de direkt veya dolaylı olarak ABD’nin parmağı var

MEKSİKA

ABD, Meksika Devrimi sırasında oligarşiyi yıkmak isteyen, aralarında Pancho Villa ve Emiliano Zapata'nın da olduğu devrimcilerle savaşmak için birlikler gönderdi. Ülkeyi 30 yıldan uzun süre kontrol eden diktatör Porfirio Diaz yönetimine arka çıkan Beyaz Saray, bu ilişkiyi korumak için 1913'te Francisco Madero'ya karşı yapılan kanlı darbeye destek verdi ve General Victoriano Huerta'yı devlet başkanı olarak göreve getirdi. Beyaz Saray'a Woodrow Wilson gelince Huerta'ya verilen destek çekildi ve silah ambargosu uygulandı. Huerta'ya silah sevkiyatının önlenmesi için 21 Nisan 1914'te Veracruz limanı işgal edildi. Aynı yıl 23 Kasım'a kadar süren işgalle Huerta devrilirken Venustiano Carranza yönetime geldi.

HAİTİ

ABD ordusu, Haiti'deki ekonomik çıkarlarını korumak için 1915 yılında bu ülkeyi işgal etti. Diktatör Jean Vilbrun Guillaume Sam'e arka çıkan, köleliğe destek veren ve Kuzey Amerika şirketlerinin binlerce dönümlük araziye el koymasına yardımcı olan ABD'nin işgali sırasında binlerce kişinin öldüğü belirtiliyor. ABD, 1934 yılında kendisine sadık bir ordu bırakarak ülkeyi terk etti.

Ülkeyi 1994 yılında bir kez daha işgal eden ABD, Jean-Bertrand Aristide'nin darbeyle devrilmesinin ardından "demokrasiyi korumak" için müdahalede bulundu. Operasyon, General Raoul Cedras'ın ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanırken ABD ve Birleşmiş Milletler askerleri bir süre daha Haiti'de kaldı.

GUATEMALA

ABD, 1944 Guatemala Devrimi'nden önce hüküm süren seçkinlere iktidarı geri kazandırmak için demokratik seçimlerle başa gelen Devlet Başkanı Jacobo Arbenz'e karşı 1954'de PBSUCCESS kod adlı CIA darbesi tertipledi. Bu darbeyle başkanlığını Albay Carlos Castillo Armas'ın yaptığı askeri cunta başa gelirken ABD de ülkedeki ekonomik ve askeri çıkarlarını yeniden kazandı. Darbenin yol açtığı 36 yıllık iç savaş, 200 binden fazla Guetamalının hayatına mal oldu.

DOMİNİK CUMHURİYETİ

Dominik Cumhuriyeti'nde 20-30 bin kişinin ölümünden sorumlu tutulan ABD destekli diktatör Rafael Leonidas Trujillo'nun 1961'de suikasta uğramasının ardından 1962'de yapılan demokratik seçimleri Juan Bosch kazandı. Ancak dönemin ABD yönetiminin, komünizm konusunda yeteri kadar sert olmamakla suçladığı Bosch, ertesi yıl devrildi. Bosch'u yeniden iktidara getirmek için 1965 yılında başlayan isyana ABD, emrindeki Dominik Cumhuriyeti generalleriyle müdahale etti. ABD, istediği başarıyı elde edemeyince, ülkeyi 40 binden fazla askerle işgal etti. 1966'da yapılan seçimlerde iktidara ABD yanlıları gelirken 1980'de gizliliği kalkan belgelerde seçimlerin özgür olmadığı görüldü.

ŞİLİ

Şili ordusu ve polisi, 1973'te seçilmiş Cumhurbaşkanı Salvador Allende'yi darbeyle görevden aldı, yerine gelen General Augusto Pinochet'in ülkedeki muhaliflere indirdiği demir yumruk, Şili'nin ortak hafızasından silinemedi. Bu dönemde, 3 bin 200 siyasi muhalif kayıplara karışırken çoğu işkenceye maruz kalan 30 binin üzerinde Şilili tutuklandı. Şili, 27 yıllık diktatör Pinochet yönetimini geride bıraktıktan sonra bu dönemin milli hafızasındaki izleri, beyaz perdenin yanı sıra birçok sanat dalına ilham kaynağı oldu.

ABD'nin CIA aracılığıyla Pinochet darbesine giden süreçte, orduyla iş birliği yaparak darbeye zemin hazırladığına ilişkin belgeler 2000'de CIA tarafından kamuoyuna açıklandı.

ABD VENEZUELA’DAKİ DARBE GİRİŞİMİNİ AÇIKTAN DESTEKLEDİ

Bu Latin Amerika ülkesi darbelerden nasibini almasa da Nicolas Maduro hükümetiyle muhalefet arasındaki siyasi krize ilişkin ABD Başkanı Donald Trump'ın, Venezuela'ya asker göndermeyi "seçeneklerden biri" olarak gördüğünü söylemesi, Washington'ın tutumunu gösteriyor.

Venezuela'nın önceki devlet başkanı Hugo Chavez'in iktidarı süresince maruz kaldığı darbe girişimlerinde ABD parmağı sıklıkla zikredildi. 11 Nisan 2002'de Venezuela ordusundan bir grup komutan Chavez'i tutuklayarak askeri bir üsse götürdü. Chavez, 47 saat sonra göreve geri döndü. Ülkede son olarak Maduro yönetimini görevden uzaklaştırma çabasını Washington doğrudan destekledi.

ABD bunların yanı sıra Latin Amerika'da Bolivya, Brezilya, Arjantin, Küba, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Guatemala, Guyana, Honduras, Meksika ve Panama'da farklı zaman aralıklarında çok sayıda darbeyi destekledi. Beyaz Saray, eli kanlı diktatörlerin yanı sıra aşırıcı ve antidemokratik hareketlere arka çıktı.

ASYA VE ORTADOĞU

ABD, Asya ve Ortadoğu ülkelerinde de benzer müdahalelere ve darbe destekçisi eylemlere imza attı.

Amerikalı Profesör John H. Coatsworth'un "ABD Müdahaleleri" başlıklı yazısında, doğrudan müdahalelerde ABD askerleri, ajanları, Washington adına çalışanların rol aldığı, dolaylı müdahalelerde ise asıl rolü yerel aktörler oynasa da ABD hükümetlerinin desteği olmadan ya harekete geçemedikleri ya da başarılı olamadıkları belirtiliyor.

VİETNAM

Vietnam savaşına ilişkin ABD'nin kirli çamaşırlarını ortaya çıkaran Pentagon belgeleri, Washington'ın Vietnam'daki savaşta desteklediği Güney Vietnam liderliği içinde de darbe organize ettiğini gösterdi.

ABD'nin Güney Vietnam Devlet Başkanı Ngo Dinh Diem'den memnuniyetsizliğini Vietnam ordusuna bildirmesi üzerine iki taraf iş birliği kararı aldı. Ordunun 2 Kasım 1963'te kalkıştığı darbede, Diem ve kardeşi suikast sonucu öldürüldü. Vietnam savaşının bölgede bir ila dört milyon kişinin ölümüne yol açtığı tahmin ediliyor.

 ABD: MISIR ORDUSU DEMOKRASİYİ YENİDEN TESİS EDİYOR

Mısır'da eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'i istifaya zorlayan 2011 yılındaki halk devriminin ardından 2012'de demokratik yollarla seçilen ilk ve tek Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, görevinde sadece bir yıl kalabildi. Mursi, dönemin Savunma Bakanı Abdulfettah es-Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbeyle görevinden uzaklaştırıldı.

Washington yönetimi ise Mısır'daki darbeye sessiz kalmayı tercih etti. Sonraki dönemde Mısır'ı ziyaret eden dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin sarf ettiği "Mısır ordusu demokrasiyi yeniden tesis ediyor" ifadeleri de ABD'nin darbeler karşısındaki ikiyüzlü tutumunun açık bir örneği olarak kayıtlara geçti.

ABD'den gelen bu açıklamaların ardından Mısır'daki cunta yönetimi, darbe karşıtlarının gösterilerini dağıtmak için harekete geçti ve binlerce kişiyi öldürdü. Darbe sonrası Mısır'da binlerce kişi yurt dışına kaçarken hala çok sayıda Mısırlı cezaevinde, yüzlerce Mısırlı hakkında da idam kararları veriliyor.

Mursi'nin haziran ayında 67 yaşındayken "Vadi en-Natrun hapishanesinden kaçış ve HAMAS adına casusluk" davasının duruşması sırasında kalp krizi geçirip 20 dakika yerde yardım bekleyerek hayatını kaybetmesi vicdanları sızlattı.