Günümüzde insani ihtiyaçların artması sebebiyle artan giderler, toplumun büyük çoğunluğunda geçim sıkıntısına sebep oluyor. Bu sıkıntılar içerisinde helal yoldan evlilik yapmak isteyen gençler (özelde erkek tarafı) ve aileleri çok zorluk çekiyor.
Evlilik müessesesinin kurulması aşamasında dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Tesettür Seferberliği Platformu İstanbul Koordinatörlerinden Mürvet Cengiz, kız tarafına düşen sorumluluklarla ilgili önemli uyarılarda bulundu.
Gençlerin harama bulaşmadan helal yoldan kolay bir şekilde evlenebilmeleri için özellikle kız tarafına büyük sorumluluk düştüğünü belirten Cengiz, evlilik arifesinde erkek tarafını zorlamaması gerektiğini, fitne çağında harama bulaşmamak adına azami gayret göstermeleri gerektiğini söyledi.
Evlilik öncesindeki süreçte yapılan harcamalarda israfa kaçılıyor"
Allah'u Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerim'de; "İçinizden bekâr olanları, köle ve cariyelerinizden dindar olanları evlendirin. Onlar fakir iseler Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah’ın lütfu geniştir ve o her şeyi hakkıyla bilir." (Nur 24-32) ayetlerini ve Peygamber Efendimizin (Sallalahu Aleyhi Vesellem) "Evlenmenin en hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olanıdır." (Nesai, Nikah) hadisini hatırlatarak konuşmasına başlayan Cengiz, "Yüce Allah izni ve rızası doğrultusunda yapılan işleri kolaylaştıracaktır. Evlilik hususunda en önemli prensiplerin başında israf etmemek gelir. İsraf, nimet kapısına nankörlük etmek olduğu için o kapının kapanmasına da sebep olur. Maalesef günümüzde evlilik konusunda yapılan israf had safhaya ulaşmış, evlilik çok zorlaşmıştır. Evlilik öncesi söz, nişan, düğün, davetiye kıyafet, eşya gibi yapılan çoğu harcamada israfa kaçılıyor. Bu masraflar nerdeyse bir ev parasına denk düşüyor." dedi.
Mürvet Cengiz
"Huzursuz evliliklerin temeli maddiyata dayalı evliliklerdir"
Yapılan harcamaların çoğunun ihtiyaçtan değil başkası yaptığı için yapıldığını hatırlatan Cengiz, "Bir nevi üstünlük ve rekabet yarışıyla, öğrenilmiş duygular eşliğinde basiretler kilitleniyor. 'El âlem ne der? Benim diğerlerinden ne eksiğim var?' gafletiyle mantık devre dışı kalıyor. Başkaları için katlanılan bu sıkıntıları aynı çatının altına girince evlenen eşler bizzat beraberce çekiyor. Girilen bu kadar maddi külfet ciddi sıkıntılara sebep oluyor. Evliliğin asıl amacı olan mutluluğu, sekineti çoğu gencimiz bu nedenle tadamıyorlar. Madde merkezli, manadan uzak mutsuz ve huzursuz evliliklerin temeli bu şekilde atılıyor. Borçların ödenmesi için çok fazla çalışmak zorunda kalan evliler birbirlerine zaman ayıramıyor, hatta birbirlerini yıllarca tanıyamıyor, birçok yönlerine yabancı kalarak yaşıyorlar. Hâlbuki evliliğin temeli olan sevgi ve muhabbetin ölene kadar devam edebilmesi için gerekli olan iletişim, gereksiz olan israf ve harcamalara feda edilmemelidir." diye konuştu.
"İşe başlarken her şey mükemmel olmak zorunda değildir"
İsrafın önlenebilmesi için kız tarafına daha çok iş düştüğünü söyleyen Cengiz, "Maalesef istisnaları tenzih ederek belirtelim ki toplumumuzun büyük bir bölümü, ‘Kızımı bedavaya vermem.' düşüncesiyle sanki bir mal satıyormuş gibi veya düğün öncesi ‘Ne elde etsem kârdır, kızımın geleceğini garanti altına almalıyım, kızımın eşyaları mükemmel olsun.' düşüncesiyle hareket ediyorlar. Böylece kızlarının saadetine bizzat kendileri engel oluyorlar. Hâlbuki eğer damat gerçekten iyi birisi ise kızlarını ne aç bırakacak ne de açıkta bırakacaktır. Onu mutlu edebilmek için elinden geleni yapacaktır. Bu nedenle işin başında her şey mükemmel olmak zorunda değildir. Zaruri olanların dışındakiler zamanla, imkânlar elverdikçe alınır. Tabi bu zaruretin tanımı da başkalarına, medya veya reklam kampanyalarına, kapitalist sistemin algı oyunlarına göre ayarlanmamalıdır. Bir evin olmazsa olmazları tespit edilerek yapılmalıdır. Ayrıca mutluluğun kıstası bir evdeki eşyaların fazla ve pahalı olması değildir. Netice itibariyle gençlerimizin mutlu evlilikler kurmalarını istiyorsak, onları eşyayla, kıyafetle, altınlarla donatmak, israf ve haramlarla evliliğe adım attırmak yerine evlilikte nasıl mutlu olunur? Sevgi, saygı nasıl arttırılır? Bunları öğretmeli ve evliliği kolaylaştırmalıyız." şeklinde konuştu.
"Evlilikte sağlanacak maddi kolaylıklar evlilikleri kolaylaştıracaktır"
Evlilik aşamasında kızların erkek tarafının gücüne göre mehir belirlemeleri gerektiğini vurgulayan Cengiz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Allah (Celle Celaluhu) mihri, Müslüman erkeğin üzerine kadının bir hakkı olarak farz kılmıştır. Mihr kadına verilen değerin bir alameti ve Allah'ın bir mükâfatıdır. Erkeğin maddi durumuna göre az ya da çok vermesi serbest bırakılmıştır. Bir sınırlaması yoktur. Fakat örnek bir müslüman hanımefendinin diğer insanlara emsal teşkil ettiğinin bilincinde olması ve isteyeceği mihri makul bir ölçüde, en önemlisi de erkeğin gücüne göre ayarlaması gerekmektedir. Eş seçiminde dindarlık, ahlak ve edep öncelik olmalıdır. Evlilikte sağlanacak maddi kolaylıklar evlilikleri kolaylaştıracak, evlenmek isteyen gençlerin sayısını arttıracaktır. Genç kız ve erkekler evlilikte en ideal yaşta evlenebilecek, yaşları geçmeden mutlu bir yuvaya sahip olacak ve haramların önü kapanacaktır. Aksi halde bir erkeğin kız tarafının tüm isteklerini yerine getirebilmesi için 30-40 yaşına kadar çalışması gerekecektir ki bu da evlilik yaşının geç olması demektir. Kızların da o yaşlara kadar taliplerini beklemesi gerekecek, doğurganlık yaşını geçirecek ve birçok sorunun olduğu sorunlu evlilikler meydana gelecektir."
Asr-ı Saadet'te gerçekleşen bazı evlilikler üzerinden örneklemeler yapan Cengiz, "Peygamber efendimizin evlendirdiği bir hanım sahabe ile evlenmek isteyen erkek sahabenin mihr olarak vereceği bir malı yoktu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz o sahabeden Kur-an'ın bazı kısımlarını ezberlemesini ve hanımın da bunu mihr olarak kabul etmesini istemiştir. Yine Ümmü Süleym adındaki hanım sahabe, kendisiyle evlenmek isteyen fakat müslüman olmayan Ebu Talha ile evlenirken mihr olarak onun Müslüman olmasını şart koşmuştur. Ebu Talha kabul etmiş ve Müslüman olmuştur. Görüldüğü gibi sahabe efendilerimiz dünya malına tama etmemiş tam aksine dini değerleri ön planda tutmuşlardır. Bizim büyüklerimizin; dede ve ninelerimizin de evlenirken, doğru düzgün eşyaları, evleri yoktu. Şaşalı gelinlikleri, lüks eşyaları, dış çekimleri de yoktu. Fakat uzun yıllar birbirlerine sadık ve mutlu beraberlikleri vardı. Şimdi soralım kendimize; şimdiki nesil her şeye sahipken, neden lüksün içinde huzur bulamıyor acaba? Atalarımız boşuna 'Kanaatte izzet, tamah da zillet vardır' dememişlerdir. Boşanma oranları gün gün artıyor. Oysa onların kanaat, sadakat vefa ve muhabbet dolu yaşamları boyunca boşanmak akıllarına bile gelmiyordu." ifadelerini kullandı.
"Müslümanlığımızın kalitesi Peygamberimizi örnek alıp almamakla ortaya çıkar"
Özellikle genç kızları olan ailelerin çocuklarını evlendirirken dikkat etmeleri gereken hususlara da değinen Cengiz, son olarak şunları kaydetti:
"Genç kızlarımızın aileleri kızlarını evlendirirken her şeyden önce Allah ve Resulünün rızasına uygun bir aday seçmeye gayret etmelidirler. Bir insanın değerinin ne mal, makam, iş, maddi imkânlarla ne de dış görünüşüyle ölçülmemesi gerektiğinin bilincinde olmalıdırlar. Şu fitne çağında haramlardan elinden geldiğince kaçınan, helâlinden kazanmaya gayret eden, salih bir toplulukla birlikte olmanın şuuruna sahip olmuş ve kendini yetiştirmeye çabalayan bilinçli bir müslüman genç, evlilik kastı ile kızlarını istediğinde bu işi zorlaştırmak yerine, böyle güzel bir yuvanın kurulabilmesi için ellerinden geldiğince evliliğin kolaylaştırılması için yardımcı olmaya gayret etmelidirler. Unutulmamalı ki, Peygamber Efendimiz kendi kızının tüm ev ihtiyaçlarını karşılamış, düğününü de yapmıştır. Biz, Peygamberimizi mi yoksa cahili ölçüleri mi dikkate alacağız? İşte bu teslimiyetimizin Müslümanlığımızın kalitesini gösterecektir. Allah'ın cennet garantisi olarak bize ihsan ettiği kız çocuklarımızın bir emanet olduğunu ve o emanete sahip çıkacak kişinin salih bir kişi olması gerektiğinin bilincinde olmalıyız." (İLKHA)