DIŞ HABERLER SERVİSİ
Kanlı darbeyle, seçilmiş Cumhurbaşkanını düşürerek hükümeti ele geçiren ve o günden sonra her türlü hukuku ve insan haklarını çiğneyerek emperyalistlerin favori darbecisi haline gelen darbeci Sisi adından bahsettirmeye devam ediyor. Mısır firavunu Sisi, şimdi de Cemal Kaşıkçı olayını andırır bir olaya imza attı. Mısırlı muhalif gazeteci Cemal el-Cemel İstanbul’dan Mısır’a dönerken Uluslararası Kahire Havaalanı’nda gözaltına alındı. Gözaltına alınışının üzerinden 10 günü aşkın süre geçmesine rağmen muhalif gazeteci Cemal’den hala haber alınamaması akıllara hala gündemde tazeliğini koruyan Cemal Kaşıkçı vahşetini getirdi.
MISIR’A GİRER GİRMEZ GÖZALTINA ALINAN GAZETECİ CEMAL’İN AKIBETİ HALA MEŞHUL
Mısır Gazeteciler Sendikası üyesi gazeteci Cemal el-Cemel, İstanbul’dan Mısır’a dönüşünde, iddialara göre Uluslararası Kahire Havalimanı’nda gözaltına alındı ve kendisinin akıbetiyle ilgili bilgiye ulaşılamadı.
İngiltere merkezli “Arap Organization” sitesinde yer alan habere göre, Cemal’in ailesi, 22 Şubat’ta Uluslararası Kahire Havalimanı’na ulaşmasının ardından gazeteciyle iletişimi kaybetti.
"ÜLKEYE DÖNDÜĞÜ AN SIRRA KADEM BASTI"
Tutuklu oğlu Beha el-Cemel’e ait Facebook sayfasında yapılan paylaşımda, “Babam artık yoruldu ve Mısır’a geri dönmek istedi. Uluslararası Kahire Havalimanı’na ulaştığı andan itibaren sırra kadem bastı ve kendisine hiçbir şekilde ulaşamıyoruz.” ifadelerini kullandı.
2014 YILINDA YAYINLANAN MAKALEDEN SONRA SİSİ KENDİSİNİ UYARMAK İÇİN ARAMIŞ
Haberde, Cemal’in 2014 yılında Mısır merkezli “Mısır el-Yevm” gazetesinde ülkede yönetim şeklini eleştiren bir makale kaleme almasından sonra, Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yaptığı kanlı darbeyle göreve gelen darbeci Sisi’nin kendisini “uyarmak için” arayarak 20 dakika boyunca konuştuğuna değinildi.
Cemal’in, darbeci Sisi ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Türkiye’ye geldiği biliniyor.
Cemal’in tutuklandığını doğrulayan bazı Mısırlı gazeteciler, yetkili makamlara derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
EMPERYALİSTLERİN FAVORİ DİKTATÖRÜ SİSİ VE REJİMİ HUKUKSUZLUKLARA İMZA ATMAYA DEVAM EDİYOR
Mısır’da kanlı bir darbeyle iş başına gelen darbeci Abdulfettah el Sisi, Mısır’ı yıpratmaya ve sömürmeye, ekonomiden eğitime, sağlıktan siyasete her alanda Mısır’ı sonu görünmez krizlere sürüklemeye devam ediyor.
Yönetime geldiğinden beri, bir taraftan Kur’an ayetlerinin ve hadislerin eğitim müfredatından çıkarılmasını emredecek kadar İslam düşmanlığı yapması diğer taraftan da Müslüman kimliği ile bilinen herkesi zindanlara doldurarak ölüme terk etmesi zalim Sisi’nin aslında nasıl bir cani ve diktatör olduğunu gözler önüne seriyor.
Meşru seçimle seçilmesine rağmen askeri darbeyle görevinden uzaklaştırıldıktan sonra cezaevine konulan Muhammed Mursi, İhvan’ın eski Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Mehdi Akif, Şura üyesi Isam Diryale ve Ferid İsmail gibi önemli isimlerin hapishanede vefat etmelerine sebep olması tek başına bu zalim rejimin vicdansızlığını haykırıyor.
Zalim firavunun zindanlarında 60 binden fazla mahkumun olduğu ve cezaevlerinde sağlık sorunu yaşadıkları ise zaten malum. İnsanlık dışı muameleler, işkenceler ve cezaevi şartlarının olumsuzlukları ise mahkumların hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
SİSİ REJİMİ SON BİR AY İÇERİSİNDE 8 KİŞİYİ GÖZALTINDA İŞKENCEYLE KATLETTİ
Öyle ki bu katliamlar darbeciler için sıradanlaştı. Sadece şubat ayında 8 Mısır vatandaşı gözaltındaki işkenceler sonucu hayatını kaybetti. Mısır'da insan hakları ihlalleriyle ilgilenen "Biz Kaydediyoruz" sivil toplum örgütünün Twitter hesabından yapılan açıklamada son bir ayda 8 kişinin gözaltında işkenceyle şehid edildiği açıklandı.
KAŞIKÇI’DA AYNI ŞEKİLDE SUUD REJİMİNE MUHALİF OLDUĞU İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a yönelik eleştirileriyle bilinen ve Washington Post gazetesinde köşe yazarlığı yapan Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de gittiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkmamıştı. Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’dan gelen ve 15 kişilik özel bir ekip tarafından katledildiği, cesedinin parçalandığı ve bu ekibin Bin Selman’a bağlı istihbarat elemanları olduğu ortaya çıkmıştı.
ABD İSTİHBARAT RAPORU: KAŞIKÇI'YA OPERASYON EMRİNİ BİN SELMAN VERDİ
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI), yeni ABD Başkanı Biden’ın emriyle 2018 yılında hazırlanan ancak Donald Trump yönetiminin kamuya açıklamadığı "Kaşıkçı istihbarat değerlendirme raporunu" yayımladı. Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesini onaylayan kişinin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman olduğunu belirtilen rapor büyük ses getirmişti.
Ancak bütün bunlara rağmen Biden yönetimi Muhammed bin Selman’a yönelik herhangi bir yaptırım kararı almadı. Amerikan kamuoyunda ve medyasında MBS'ye yönelik herhangi bir adım atmadığı için tepki toplayan Biden yönetimi, aralarında cinayete karıştıkları belirtilen kişilerin de olduğu 76 Suudi vatandaşına yaptırım getirdi.
ABD'NİN KAŞIKÇI RAPORUNDAKİ 3 İSİM SİLİNDİ
Öte yandan CNN'de yer alan habere göre DNI, cuma günü internet sitesine koyduğu 4 sayfalık raporu aynı gece kaldırdı ve yerine yenisi koydu.
Metin bölümünde herhangi bir değişikliğin olmadığı ikinci versiyonda, ilk raporda yer alan Abdulla Mohammed Alhoeriny, Yasir Khalid Alsalem ve İbrahim al-Salim adlı kişilerin isimlerinin silindiği ortaya çıktı.
DNI, durumla ilgili soruya yanıt vermedi, Beyaz Saray da soruyu cevapsız bıraktı. CNN, Abdulla Mohammed Alhoeriny'nin, Riyad'da istihbarat işlerinden sorumlu üst düzey bir generalin kardeşi olduğu anlatırken, diğer iki ismin belirsiz olduğunu vurguladı.
Raporun ilk versiyonunda Kaşıkçı cinayetiyle bağlantılı olduğu açıklanan 21 isim yer alırken, 2. versiyonundaki isim sayısı 18'e inmiş oldu.
HESAP SORMASI GEREKENLER İŞGALCİ EMPERYALİSTLER OLMAMALI!
Bütün bu yaşananlar bize tekrardan ABD’nin güvenilmezliğini, işgalci kimliğini ve niyetinin Cemal Kaşıkçı’nın hesabının sorulması olmadığını, aksine Suudi Arabistan halkına ait zengin petrol gelirlerini hortumlamak olduğunu gün yüzüne çıkarmış oldu. Gerçek bu iken Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmüş olması dolayısıyla yargılamanın da İstanbul’da olması ve kesilecekse bir cezanın işgalci emperyalist ABD tarafından değil, Türkiye tarafından kesilmesi, uluslararası hukukça ortadadır.