Başörtüsü yasağıyla 28 Şubat'ta toplumun geniş bir kesimine uygulanan baskının herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir mağduriyete yol açtığını belirten Terzi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O zamanki sosyal ve siyasal yapı çok farklıydı. Ülke gerçekten çok sıkıntılı bir süreçten geçiyordu. 28 Şubat'ı başörtüsüyle sınırlamamak da lazım. Her şeyde çok sıkıntı vardı. Benim radyom vardı Marmara FM, bir hafta, 15 gün, bir ay kapanıyordu. Bir eserden dolayı bir ay kapandığını bilirim. Konserlerim hiçbir şart sunmadan, gerekçe gösterilmeden 2 gün kala iptal ediliyordu. Bir yerde konser yapacaksınız, 15 gün öncesinden sizden bir sürü şey istiyorlar ve 2 gün kala size 'Evet yapabilirsiniz.' diye haber veriyorlar. İki gün kala organizatör orada nasıl konser yapacak?
Üzerimizde sürekli bir baskı hissettik. Albümlerdeki değişikliklere bakın, 28 Şubat sürecindeki albümlerde bazı kelimeleri kullanmakta bile zorlanıyorduk. Dinleyici 'Siz de artık işi çiçeğe, böceğe dökmeye başladınız.' diyor. Kardeşim dosyayı hazırlıyorsun, Kültür Bakanlığından geçmiyor. İçerisindeki bazı kelimelerden dolayı dönüyor, eser işletme belgesi alamıyorsunuz. Mecburen 'cihat' diyemiyor, 'sevda' diyorsunuz. Adam cihat kelimesine takmış. Bir şey diyemiyorsunuz, başka bir şeyi yerine koyuyorsunuz."
Sanatçı Terzi, sürecin yalnızca başörtüsü konusuyla bitmediğinin altını çizerek, "Bunun arka planında yaşanmış inanılmaz mağduriyetler var. Bunları da toplumun biliyor, görüyor olması lazım. '28 Şubat eşittir başörtüsü ve üniversite önlerinde bekleyen çocuklardı. Süreç bitti.' diye algılanmasını da çok doğru bulmuyorum. 28 Şubat mantalitesinin insanlarda bıraktığı travmayı da konuşmak lazım. Ciddi bir travma var. Bugün iktidar mensuplarında, iktidar olmuş, bir makama oturmuş insanlarda bile, zihinlerinin arkasında 28 Şubat'ın o sendromu hala var." ifadelerini kullandı.
Bursa'daki bir konser sonrasında 311. maddeden "Halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçunu işledikleri iddiasıyla 2 yıla yakın hapisle cezalandırıldığını, hükmün ertelendiğini ve bütün bunları bizzat yaşadığını aktaran Terzi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz tabii zaten sürekli bir tedirginlik içerisindeyiz. Ben evime giderken evin önüne geliyorum, 2-3 tur attıktan sonra eve çıkıyorum. Gözüm hep beyaz bir Toros arıyor. O psikolojiyi şimdi belki anlatıyor, gülümsüyoruz ama yaşadığınız zaman gerçekten çok tedirgin edici bir psikoloji. Şöyle düşünün; 'Bugün mü sizi alacaklar, yarın mı? Evinize giderken mi? Nerede? Radyoya mı gelip alacaklar, yoksa bir konser çıkışında mı?'
Ben konser çıkışlarının bir çoğunu karakolda bitiriyordum. 'Sizi şöyle alalım' diyerek geliyorlardı. Şimdiyse polis arkadaşlar fotoğraf çektirmek için geliyor. Bu tabii Türkiye'deki değişimi de gösteriyor. Tabii bugünkü gençler bunu çok fazla bilmiyor. Her şeyin zaten böyle olduğunu düşünüyorlar. 'Zaten her şey vardı ülkede.' diye bakıyorlar." O yüzden çok fazla bir kıymet bilmiyorlar. Ama inşallah o günler bir daha gelmez. Altıncı sınıfta okulundan atılan çocuklar vardı. Tıp fakültesi altıncı sınıfta, mezun olacak ve doktor olacak. Düşünebiliyor musunuz o insanın psikolojisini?"