RİYAD MAKAEV – DOĞRUHABER

Son cümleyi şimdiden söyleyip yazımıza başlayalım. Allah sürgünde ölen tüm Müslümanlara gani gani rahmet eylesin.

Kanlı sürgünlerin mimarı olan Stalin’in emri ile 23 Şubat 1944’te Çeçenlerin, Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden Orta Asya’ya sürgünü başladı. Tarihi verilere göre komünistler tarafından 650 binden fazla kişi sürgün edildi. Avrupa Parlamentosu 2004 yılında Çeçen halkının sürgününü soykırım olarak tanıdı. Rusya’da ise hala 23 Şubat “Vatan Savunucuları Günü” olarak kutlanıyor. Rusya genelinde kutlanan resmi “Vatan Savunucuları Günü” kutlanması gerektiği gerekçesiyle 23 Şubat Çeçen sürgününün anma törenleri yasaklanmıştı. Kremlin’in atadığı Çeçenistan Başkanı Ramazan Kadirov, 2012 yılında Anma ve Matem gününün, babası Ahmat Kadirov’un ölüm günü olan 10 Mayıs tarihinde yapılmasına karar vermişti. Ancak büyük tepkiler nedeni ile bu yasağı kaldırmak zorunda kaldılar. Dolayısıyla, bugün tüm Çeçenler tarihin kara sayfalarından biri olarak hatırlanan o büyük sürgün gününü hatırlayarak ölenleri yâd ediyolar.

23 Şubat 1944’te Çeçenistan’da çok sert bir kış yaşanıyordu. Aniden evlere giren Rus askerleri eline sadece bir el bagajı almaya izin vererek insanları dışarıya atmaya başladılar. Karşılık veren herkes öldürüldü. Tüm şehirler ve köyler boşaltıldı. Çeçenler, balık istifi tren vagonlarına bindirildi ülkeden çıkarıldı. Ulaşımı zor olan dağlık köylerde yaşayan insanları ise topyekûn ahırlara toplayarak canlı canlı yaktılar.

Çeçenler her zaman Rusya için problem olmuşlardır. Çeçenler bugün hala Rusya için en büyük problem olmaya devam ediyorlar. İmam Mansur’dan günümüze kadar gelen Çeçen mücadelesi sürgünlerle doludur. Büyük Kafkasya sürgünü dediğimiz İmam Şamil döneminde yaşanan sürgünde de diğer Kafkas halkları ile birlikte Çeçenler sürgün edilmişti. Bugün 1944 sürgününün yıldönümü sırasında Çeçen-İnguş olarak bir halkı ikiye bölenler vardır. Aslında İnguşlar da Çeçen’dir. Ruslar, Kafkasya politikası gereği bu halkı Çeçen ve İnguş olarak ayrı iki halkmış gibi bölmüşlerdir. Bu da bir nevi soykırımdır. İnguşlar ayrı bir halk olmuş olsaydı belki de Dağıstan halkları gibi İnguşlar da sürgün edilmezdi. Dolayısıyla, “Çeçen-İnguş” demek bu soykırıma destek ve onay vermek demektir.

Çeçenlerin sürgünü farklı şekillerde devam etmektedir. Bugün yaşanan sürgün, farklı bir sürgündür. 1994-1996 savaşı ve 1999-2010 savaşları nedeni ile başlanan soykırım da devam ediyor. Rusya’nın Kafkas halklarına uyguladığı modern soykırım politikaları nedeniyle Çeçenler ve diğer Kafkas halkları, ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Kremlin, Kafkasya’da “ya boyun eğdir ya da terk et” politikasını yürütüyor. 21 yüzyılda ülkeler gelişirken, Çeçenler hala yaşam mücadelesini vermek zorunda kalıyorlar. Kremlin’in atadığı eğitimsiz bir Çeçen’in eli ile Çeçenistan’da en düşük eğitim, en düşük sağlık hizmetleri, en düşük ekonomi oluşturulmuştur. İnsan hakları hiçe sayılmakta, muhalif görüşler hiç af edilmemektedir. Kremlin, 1944’te başlatılan sürgünü gizlice devam ettirmektedir. Kremlin’in politikası Çeçenlerin tarihini, kültürünü, dilini ve dinini yok etmek yönünde devam etmektedir. Alman Devleti 2. Dünya Savaşında Yahudileri soykırıma uğratmaktan yargılandı ve mahkum oldu. Rus Devleti de aynı dönemde hem Çeçenlere hem de başka halklara karşı sürgün ve soykırım suçunu aleni bir şekilde işledi ama yanına kar kaldı. Peki, Rus Devletini kim yargılayacak, cezasını kim kesecek? İş böyle devam ederse, 23 Şubat 1944 Çeçen sürgününü hatırlayan bile kalmayacaktır.