DOĞRUHABER

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda davranış bozukluklarına ilişkin değerlendirmede bulundu.

ÇOCUKTA DAVRANIŞ BOZUKLUĞU NEDİR?

Çocuğun her yaşına göre bir davranış olgunluğu olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk yaşına uygun davranış olgunluğunu göstermiyorsa o durumlar, davranış bozukluğu sınırlarına giriyor. Mesela çocuğun altına kaçırması bir örnek olarak verilebilir. Çocuk 1,5 -2 yaşına kadar tuvalet eğitimini öğreniyor. Okul çağına gelmiş çocuk, hala idrarını kaçırıyorsa bu bir davranış bozukluğu oluyor. Tırnağını yiyorsa davranış bozukluğu oluyor. Gülünecek yerde gülmeyip, ağlanacak yerde ağlanmıyorsa yani misafirler geldiği zaman nasıl davranacağını bilmiyorsa, ne zaman oturup kalkacağını bilmiyorsa davranış bozukluğundan söz edilebilir. Yani çocuğun yaşına uygun şekilde olgun davranışlarda bulunması lazım” diye konuştu.

“OTİZMDE ARTIŞ VAR”

Çocuğun yaşına göre davranmayı öğrenmesi gerektiğini belirten Tarhan, şunları söyledi: “Mesela nerede duracağını bilmesi gerekiyor. Bunu çocuk nasıl öğrenir? Genetik değil bu. Pandemi döneminden küresel olarak herkes etkilendi. Her yaş grubu etkilendi. Çocuk yaş grubu daha da çok etkilendi. Çok belli olmuyor ama biz çocuk psikiyatri polikliniğinde ciddi vakalar görmeye başladık. Otizmde artış var. Otizm neden artıyor? İki türlü otizm vardır. Genetik kaynaklı olan otizm ve sonradan gelişen otizm vardır.”

“GECİKMİŞ KONUŞMA OTİZMİN BELİRTİSİ”

Çocukta dil gelişiminin de önemli olduğunu belirten Tarhan, “Dil becerilerinin de gelişmesi çok önemli. Çocuk dört yaşına geldiği halde cümle kurmayı öğrenememiş, gecikmiş konuşma otizmin bir işaretidir. Otistik mi diye bir bakıyoruz ki çocuk bütün gün evde televizyonun karşısında, buna klip sendromu deniyor. Çocuk devamlı klip seyrediyor, konuşma ihtiyacı hissetmiyor. Hissetmeyince de konuşmayı öğrenmiyor ve öğrenmediği için de konuşamıyor. Televizyon ve tablet ucuz bakıcı. Anne-baba eline tableti veriyor. Çocuk orada vakit geçiriyor, ne güzel oyalanıyor diye düşünüyorlar. Çocuğun orada sadece görsel becerilerini geliştiriyor ama dilsel beceri geliştiremiyor, işitsel beceriyi tam geliştiremiyor. İnce, kaba motor becerileri geliştiremiyor. Çocuk bunların hepsini sosyal ortamda, arkadaş ortamında öğreniyor” diye konuştu.

“ÖĞRENİLMİŞ OTİZME DİKKAT!”

Öğrenilmiş otizm kavramına da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesela bu duruma bilgisayar gibi teknik konularla ilgilenenlerde çok rastlanır. Öğrenilmiş otizm şudur: Bütün gün bilgisayarla, tabletle, akıllı telefon ve televizyonla uğraşan çocuk, iletişim kuramıyor. Nasılsınız amca diyemiyor hemen… Bilgisayarla tık tık oynuyor, o öğrenilmiş otizmdir. O nedenle bunların hepsi patolojik durumlardır. Erişkin yaşta çok zeki, deha diyorsun ama herkes gülüyor anlamıyor. ‘Neye gülüyorlar?’ diye anlam veremiyor çünkü duygusal okuryazarlık becerisi gelişmemiştir. Öğrenilmiş otizm artıyor. Top oynuyor ama bir türlü uyum sağlayamıyor. Uygun pozisyona giremiyor. Onları birebir eğitmek gerekiyor” dedi.

“ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN BU NOKTALARA DİKKAT”

Çocuk yetiştirmede tutarsız disiplin nedeniyle ebeveynlerin hatalı davrandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklarımızı yetiştirirken önemli hatalar yapıyoruz. Pandemide bu durum daha çok ortaya çıktı. Anne babanın hatalarını okul gibi sosyal çevre de biraz törpülüyordu. Şimdi tek öğretme kaynağı anne baba oldu. Burada hem sevgi hem öfke geliştiren çocuk tipi ortaya çıkacak. Çocukta kötü eylemler varsa anne- baba yalan söylemiyorsa bile çocukta evde tutarsız bir disiplin vardır. Tutarsız disiplin olan yerlerde çocuk bir gün yalan söyledi anne tepki vermedi ve görmemezlikten geldi. Çocuk yalanla sonuç almayı öğrendi. Çocuklarda mesela savunma yalanları vardır. Suçluluk duygusunu gidermek için savunma yalanı söylerler. Anne bu durumda çocuğu hem vazoyu kırmışsın hem yalan söylüyorsun diye pataklarsa çocuk sadece korkmayı öğrenir. Hâlbuki annesi ‘Bir hata yaptın aslında. Doğru olmayan bir şey söyledin. Bu vazoyu kırmandan daha büyük bir yanlıştır’ derse çocuk bu evde dürüstlüğün prim yaptığını ve annesinin ona değer verdiğini öğrenir. Böyle olunca çocuk bir daha yalan söyleyerek kendini savunma gibi bir refleks daha gerçekleştirmez.  Hayatımızda öğrendiklerimizin %50’si 0-6 yaş arasında öğrendiğimiz şeylerdir. Yalan söyleyen bir çocuğa yalan söylemenin onaylanmadığı kurallı bir ortam geliştirmek gerekiyor. Anne babanın ortak bir dil oluşturması önemli. Çocuğun gelişen ruhuna hikâyelerle, sözlerle tohumlar atmamız lazım. Hangi yaşta olursa olsun onaylanmayan bir ortam olursa yalan prim yapmıyorsa çocuk ondan vazgeçiyor.” dedi.